Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir eksiklik yok mu?
Önce, kalemim üzerinde 12 yıldır asılı olan kilidi kıran Cumhuriyet gazetesine ve yöneticilerine içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bir gazetecinin oksijen alabileceği ve mutlu olabileceği tek adres, gazetedir. O yüzden mutluyum. Umarım bu şansı siz okuyucularıma layık olacak şekilde kullanırım.
Siyasi hayatımızın kilit yapısı olan altılı masa, 5 Ocak’taki toplantısının ardından gecenin hayli ilerlemiş saatlerinde uzunca bir “ortak açıklama” yayımladı. Televizyonda izlerken aklımıza 12 Temmuz 1947 tarihinde dönemin cumhurbaşkanı merhum İsmet İnönü tarafından yayımlanan “Beyanname” (Bildirge) geldi. Taraflar arasında benzerlik olduğu için değil, uzun vadede siyasi hayatımızda bunun da çok önemli bir rol oynayacağını düşündüğümüz için.
Önce belirteyim:
İki olayın tarafları arasında benzerlik yok. Birincisinde yani 12 Temmuz bildirgesinde cumhurbaşkanı hakem rolü oynuyor, iktidarda bulunan (aslında kendisinde genel başkanı olduğu) CHP ile ana muhalefet partisi olan Demokrat Parti arasındaki sert tartışmalara son verilmesini, siyasetin uygar çizgiler üzerine oturmasını istiyordu. Oysa altılı masanın ortak açıklaması, bir hakem aramıyor. Siyasi hayatın uygar çizgiler üstüne oturması için başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’nin iktidardan düşürülmesini amaçlıyor ve altılı masanın bu amaçla izleyeceği politikaları açıklıyor. Bir başka deyişle bundan 76 yıl önce İsmet Paşa’nın özlediği ortamın doğmasını altı muhalefet partisi birlikte talep ediyor.
Bu bildirgenin değindiği politikalar ayrı bir yazı konusu.
Ancak onları bir araya getiren temel mesele olan cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bir noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Altılı masa neyi, nasıl ve ne zaman yapacağını, siyasi geçmişimizde benzeri olmayan bir işbirliği ve ciddiyetle belirliyor. Bunları, daha seçimin tarihi belli olmadan kamuoyuna sunuyor. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak kendi adaylarının seçimi kazanması halinde, tüm verilen sözlerin gerçekleştirilmesi sorumluluğu yeni cumhurbaşkanına kalıyor.
İyi de sistemin düzelmesi yani güçlendirilmiş parlamenter sistemin kurulması, yargının güvenilir hale getirilmesi, basının özgür bir ortama kavuşturulması, enflasyonun önlenmesi, polisin siyasi iktidarın oyuncağı olmaktan kurtarılıp devletin polisi kimliğine kavuşturulması, Merkez Bankası’nın tam bağımsız olması gibi işler diyelim ki iki, bilemediniz üç yılda tamamlandı. Cumhurbaşkanı da bir defa ve beş yıl görev yapmak için seçileceğine göre geriye kalan iki yılda ne olacak?
Anayasa değiştirildiği, tüm bu saydıklarımız gerçekleştiği zaman yeni bir cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi mi yapılacak?
Mantık “Elbette” demeye zorluyor. Ama altı siyasi partinin hazırladığı “anayasa değişikliği önerisi”nde, her önerinin sonunda olması gereken “yürürlük maddesi” olmadığı gibi bir “geçici madde” de yok. O eksik tamamlanmadıkça bu soru işareti ortada kalmayacak mı?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- 2 kişiyi öldüren Servet Bozkurt yakalandı!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı