Zulmün dini, dili, milleti yoktur!

01 Nisan 2016 Cuma

Dört tarafının ve hatta yerin, göğün düşmanla çevrili, içerdeki vatan hainlerinin bu düşmanlar ile işbirliği yaparak ülkeyi çökertmek çabasında olduğu”nu düşünenlerin çoğunlukta ve iktidarda olduğu tek ülke biz değiliz. Tam tersine, etrafımız ve dahi tüm dünya bu tür toplumlar ve iktidarlar ile dolu.
Hindistan’da iktidar partisi ve lideri Modi, ülkesindeki muhalif çevrelerin aslında Pakistan’ın uzantıları ve ajanı olduğu kanaatinde, daha geçenlerde yapılan bir gösteri dolayısı ile bir üniversite öğrencisi “fitne ve isyan” çıkarma suçundan gözaltına alındı. Macaristan’da ve Polonya’da halihazırda iktidarda olanlar, üstelik AB üyesi oldukları halde, Batı’nın milli çıkarlarına karşı düşman olduğu kanaatinde ve ülkelerindeki muhalifler çevreleri, “dış düşmanlar ile işbirliği yapan iç düşmanlar” olarak tanımlıyor. Bizde, tüm muhalif çevrelerin, toptan “paralel darbe” ile ilintilendirilmesine benzer şekilde, Polonya’da, muhalefet eden tüm çevreler, “uklad” ittifakı olarak suçlanıyor. İktidarın nezdinde, “uklad”, eski kömünist çevreler ve liberaller aynı çıkar ağı ve ittifak içinde Polonya’yı içerden çökertmek için oluşmuş bir cephe. Bu yaklaşıma göre, “zaten laik liberaller ile ateist komünistler aynı felsefede, kilise ve sıradan Polonyalıya karşıtlıkta buluşuyor”. İktidar partisi de, ihanetin tarihini on sekizinci yüzyıla kadar uzatıyor, Polonya’nın tarihini Hıristiyanlığın kaderi ile buluşturup, kendi liderliği altında Polonya’nın, tüm düşmanlıklara, tarihsel yıkıma karşı, “milletlerin İsa”sı (‘Christ of Nations’) olarak geri döneceğini ileri sürüyor. Oldukça tanıdık bir mantık, değil mi?

Aydın düşmanlığı
İşin garibi, “Batı’nın Ortadoğu’daki karakolu” diye bilinen İsrail’deki iktidar partisi ve sağ müttefik çevreler de benzer bir iddialar ile muhalefeti sindirmeye çalışıyor. Filistin ile barış yanlısı olanları, İsrail devletini şu veya bu nedenle suçlayanları, düşman ve ajan ilan ediyor. Arap ve Filistinlilerden değil, İsrail’in Yahudi muhalif vatandaşlarından söz ediyorum. Likud partisi üyesi Yaov Kish, geçenlerde Meclis’e, “Planted Bill” denilen ve “karşıt faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının, yabancıların İsrail’e yerleştirdiği ajanlık faaliyetleri olarak” cezalandırılmasını öngören bir kanun teklifi verdi. Aralık ayında, yerleşimcileri savunan, aşırı sağ grup Im Tirtzu, barış ve insan hakları savunucularını “Arap teröristlere” yardım ve yataklık eden ajanlar olarak tasvir eden çarpıcı bir video yayımladı. Bu video, “İsrail’de İşkenceye karşı Halk Komitesi” (Public Committee againist Torture in Israel) başkanı Yishai Menuhin’i, “Hollandaya bağlı gizli ajan”, B’Tselem ve Ha-Moked insan hakları derneklerinin başkanlarını Norveç ve Avrupa Birliği ajanları, Sessizliği Bozmak (Breaking the Silence) belgeselinin yönetmeni Avner Gvaryahu’yu Alman ajanı olarak tanıtıyor ve hedef gösteriyordu. Im Tirtzu grubunun gözde politikacısı Miri Regev, Netanyahu hükümetinin Kültür Bakanı olarak, aralarında Amos Oz ve David Grossman’ın bulunduğu İsrail’in en önemli yazar ve liberal çevre mensuplarının adlarından oluşan, muhtemel ajan listesi yayımlamıştı. Yine tanıdık geliyor, değil mi? Aydın düşmanlığı, farklı düşüneni “ülkesine, değerlerine yabancılaşmış seçkinler” ve dahi “muhtemel ajan” ilan etmek sıradan bir otoriter siyaset aracıdır. Kendi davasını, “ülkenin kaderi”, “tarihin öznesi”, “dinin, milletin temsilcisi” saymak, gerisini susturmaya, silmeye, yok etmeye çalışmak yine sıradan otoriter zihniyet/siyaset özellikleridir. Otoriter zihniyetin, dini, dili, milleti yoktur, o benzer bir zihniyetin, her toplumdaki farklı tabirler ile ama son derece sıradan açılımlarından ibarettir. İslam, Hıristiyan, Hinduizm adına asıp kesenler, Türklük- Müslümanlık, Lehlik-Hıristiyanlık, Hint milliyetçiliği- Hinduizm, Yahudilik-İsrail’in bekası adı altında kurtarıcı rolüne soyunanlar ve tüm benzerleri, farklı lehçeler ile aynı dili konuşan, aynı yolun yolcularıdır. İnsanlığa ve dahi kendi din ve millet mensuplarına ve onların adına, baskı, zulûm bedeli ile vaat ettikleri, sadece ve sadece husumetleri çoğaltmak, savaşları kışkırtmak, daha fazla yıkım, daha fazla çöküş olabilir.

Can ve Erdem...
Önemli Not. Bugün Can ve Erdem’in mahkemesinde, sadece onlar değil, düşünce, ifade, kanaat özgürlüğü yargılanacak. Unutmayalım, onları bu özgürlükler adına desteklemekten, savunmaktan imtina etmek, baskı ve sindirme siyasetlerine yenik düşmektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları