Yemen, 'Mezhep Savaşları', Aleviler

03 Nisan 2015 Cuma

Sonunda, salı günü Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan vahim olayı, mezhepler üzerinden, Yemen’de, Ortadoğu’da olanlarla birlikte anan da çıktı. “DHKP-C Alevi kökenli bir örgüt”müş, Yemen’de Zeydiler, diğer ülkelerde diğer Şii gruplar da “kirli bir savaşın” içine çekilmek isteniyormuş. Savaşın her zaman ve şimdilerde Ortadoğu’da yaşanan haliyle “kirli bir iş” olduğu doğru da gerisi fevkalade tartışmalı. Bir kere kim kimi savaşa çekiyor, Şii veya Sünni, bu toplulukların bu işte “piyon” olmak dışında bir dahli yok mu sorusunu kurcalamak lazım. İkincisi, olan bitenleri kısa yoldan “mezhep savaşı” olarak görmek/ göstermek mümkün müdür, bunu da sorgulamak lazım. Sorgulamazsak, nihayetinde Türkiye’de siyasi gerilim de, Aleviler üzerinden mezhep gerilimine indirgenir hale geliyor. Üstelik bu sıradan bir indirgemecilik de değil, hiç de masum olmayan bir karanlık senaryoya doğru ilerliyor.

Ortadoğu’da bugünkü hale nasıl gelindi sorusu, uzun, pek uzun bir mevzu. Şimdilik kısa bir iki hususun altını çizmekle yetinelim, ama her şeyden önce, bugün olanları anlamak için hiç olmazsa yakın geçmişte neler olup bittiğini iyi bilmek lazım geldiğini hatırlatalım. Soğuk Savaş döneminin bitişi ile birlikte, Ortadoğu’daki gelişmeler büyük ölçüde din, mezhep, kültür, etnik aidiyet üzerinden kodlanmaya başladı. Sınıf indirgemeci kodlamalar, toplumsalsiyasal gelişmeleri anlamak açısından sığ ve sorunlu bir zemin sunuyordu, tam tersi de o derece sığ ve sorunlu oldu.

Yemen bu açıdan iyi bir son örnek; ilk bakışta bir yandan Şii Zeydiler ve Sünniler arası çatışma, diğer yandan Şiileri arkalayan İran ve Sünnileri destekleyen Suudi Arabistan’ın vekâlet savaşı gibi görünen sahne aslında fazlasıyla karmaşık. Bir kere, şimdilerde Suudi Arabistan öncülüğündeki askeri müdahalenin hedefi olanlar Zeydiler değil, Zeydi üst kümesinin bir alt grubu olan Husiler. Nitekim, Husilerin ilerleyişi karşısında soluğu Suudilerin yanında alıp, koalisyonca mevcut operasyonun meşru lideri olarak tanınan eski Cumhurbaşkanı Hadi de

Zeydi. Zeydilik ile Husiler arasındaki fark da, teolojik bir mevzu değil, siyasal bir çatışmanın eseri. İsimlerini Ensarullah örgütünün, 2004 yılında öldürülen lideri Hüseyin Bedrettin Husi’den alan, Husilerin, Şii kimliğini öne çıkardıkları doğru, İran ile bağlantılı oldukları da. Ancak, bu gelişme doksanlı yıllardan itibaren Yemen’de yükselen dini-siyasal radikalleşmenin sonuçlarından biri. Afganistan cihadının bir parçası ve sonra Kaide’nin temel unsurlarının başında gelen Yemenli radikaller Sünni siyasal radikalleşmesi, Husiler ise, Şii siyasal radikalleşmesinin tezahürleri. Onun ötesinde, 2011’de Arap Baharı hareketlenmesinin Yemen’e sıçraması sonucu, otuz yılı aşkın iktidarını kaybeden, Ali Abdullah Salih idaresine karşı ülkenin kuzeyinde gelişen tepkiler, aşiret rekabetleri gibi etkenler de var. Dahası, “Yemen Baharı”, Müslüman Kardeşler’in Yemen uzantısı olan Islah Partisi öncülüğünde olmuştu. 2004’te ayaklanan ve Sadaa Savaşları diye bilinen isyanlar serisine karşı Husilere sınır güvenliği gerekçesi ile askeri müdahalede bulunan Suudi Arabistan, tüm bölgede olduğu gibi Yemen’de Müslüman Kardeşler’in yükselişinden de rahatsızdı.

Türkiye’nin, bölge politikalarında Müslüman Kardeşler yanlısı tutum takınan iktidarı ve destekçisi kalemler nedense bu konudan pek bahsetmek istemiyor. Yemen’de müdahalenin görünen hedefi Husiler ama hikâyenin tamamı bu değil. Durum ortada, Mısır’da Müslüman Kardeşler’e karşı Sisi’yi destekleyen Suudiler, şimdi onunla el ele Yemen’e müdahale ediyor ve Türkiye’deki iktidar bu müdahaleyi destekliyor. Dahası bu vesile ile, İran ve Şii düşmanlığını körüklüyor. İran’ın bölgede artan nüfuzuna dikkat çekenler, Mısır’da Sisi’yi destekleyen Suudilerin bölgede giriştiği nüfuz alanı siyasetlerine pek ses etmiyor. Daha önce, diğer ülkelerde Arap Baharı’nı alkışlarken, nüfusunun çoğu Şii olan Bahreyn’deki Arap Baharı’nı, Suudi Arabistan’ın askeri müdahalesi ile boğmasına da ses etmedikleri gibi. Dediğim gibi mevzu pek uzun ve derin, olayların seyri esnasında umarım meseleyi daha fazla tartışma imkânımız olur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları