Toplu intihar

14 Mart 2016 Pazartesi

Belli ki bir yanda devlet/ iktidar, diğer yanda Kürtlerin temsiliyeti iddiasında olan Kürt siyasi hareketi, ipleri koparmakta, köprüleri yıkmakta, hem kendini, hem tüm ülkeyi bitirmekte kararlı adımlar ile yürümeye devam edecek.
Kürdistan ve Türkiyeli devrimci örgütler “Halkların Birleşik Devrim Hareketi”ni kurduklarını ilan etmiş. Yaz ortasından itibaren Kürt siyasi hareketinin PKK’nin devrimci strateji siyaseti önderliğinde, demokratik siyasi mücadeleyi askıya aldığını ve bu koşullar altında, Türkiyeli demokratların yanlarında tutum takınmasının mümkün olmadığını yazıp duruyorum. Şimdi durum daha da net ve daha da kaygı verici bir aşamaya gelmiş vaziyette, “Birleşik Devrim Hareketi” demek, iç savaş tablosuna gidiş, iç savaştan medet ummak demek. “Türkiyeli devrimci örgütler”in demokratik mücadele ile işleri olmadığını biliyoruz; bu örgütler olsa olsa, mevcut gerilim hatları üzerinden kırılmaları çatışmaya taşıma işlevi görebilir, yapmaya çalışacakları bu.

Siyasi ufuk yok
Devlet/iktidar ise bu büyük tehlikeyi, “terörle mücadele” çerçevesinde daha da alevlendirmek dışında bir siyasi ufka ve niyete sahip değil. Zaten, şimdiye kadar yapılanlar, izlenecek yolun işaretlerini taşıyor; güvenlik adına her tür özgürlüğü kısıtlama, dahası şehirlere tank sokma, ilçeleri kuşatma, topla tüfekle “terörist avı”nın nasıl bir toplumsal/siyasi maliyeti olduğunu hesaba katmaya hiç niyetleri yok. O nedenle İçişleri Bakanı, gönül rahatlığı ile operasyonların nerelerde devam edeceğini açıklıyor. İktidar partisi Diyarbakır milletvekili, “Sur”daki gibi halkı rehin almasınlar da devlet PKK’yi bitirsin diye, Şırnak, Nusaybin ve Yüksekova’da Kürt halkının evlerini terk ettiğini söyleyebiliyor. Hem de Diyarbakır milletvekili olan biri için inanılmaz bir aymazlık; ama en karanlık devirlerde DYP il başkanı olan biri için belki de şaşırtıcı sayılmamalı. Bu akla göre, belli ki doksanlı yıllarda halk “devlet PKK’yi bitirsin diye köylerini boşaltmış”! Nerden baksanız, utanç verici.
Doğrusu, PKK’nin silahlı/ çatışmacı siyaset stratejisinin, özellikle Kürt şehirlerinde yaşayanları bezdirdiği konusunda pek çok işaret var. Bunlardan sonuncusu, HDP’nin çağrısını yaptığı Diyarbakır Sur yürüyüşünün tam bir fiyasko ile neticelenmesi idi. Ancak, devlet/ iktidar tarafı da bu durumu fazlasıyla yanlış algılıyor veya algılatmaya çalışıyor. Kürtler, PKK’ye tepki gösteriyor diye bundan “devlete yaklaşıyor” sonucunu çıkarmak çok yanıltıcı olur. Daha muhtemel olan, her iki tarafa da kızgın olanların sayısının arttığı. PKK’ye tepkinin, Kürtlerin duygusal kopuşunu azaltmak yerine, belki daha da artırdığı. Ne olursa olsun, sonuçta, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, ilçeler, mahalleler tarumar oluyor, savaş koşulları yaşanıyor, batıya baktıklarında ise hayatın hiçbir şey olmamış gibi devam ettiğini görüyorlar. Bu tablonun, kopuş duygusunu beslememesini ummak, siyaset bir yana, insanı tanımamak demektir.

Ne devlet ne Kürtler
Türkiye’de yaşayan herkesin, her şeyden önce, hiçbir iç savaşın kazananının olmadığını, olmayacağını bilmesi, dikkate alması gerekiyor. Hele de Türkiye’nin mevcut tablosu, Ortadoğu’nun hali ortadayken! Bir yanda militer çözümoperasyon, diğer yanda “devrimci savaş” stratejisi, bu ülkenin tamamen çözülmesinden başka sonuç vermeyecek. Dahası, bu çözülmeden ne devlet ne Kürtler kazançlı çıkacak. Halihazırda Türkiye, iç gerilimlerin muazzam artışı, kurumsal çözülmeler, meşruiyet-yönetilebilirlik krizi bir yana, uluslararası planda giderek yalnızlaşıyor. Ulusal kurtuluş mücadelesine girişmiş Kürtler ise, bir yanda Türkiye’nin batısıdan tamamen kopuyor, diğer yandan farkında olmadan bölgesel kazanımlarını tehlikeye atıyorlar. Batı’nın Suriye’de PYD ile ittifakının Kürtler için bir garanti olarak değerlendirilmesi çok yanıltıcı olabilir. Halihazırda, PKK’nin Türkiye’de izlediği siyasetin PYD’nin Batılı dostlarını fazlasıyla zor duruma soktuğu ve bunalttığının farkında değiller. Kısacası, içerde de dışarda da, ne Türkiye’nin kaybetmesi illa Kürtlerin kazancı, ne de Kürtlerin kaybetmesi illa Türkiye’nin kazancı olabilir, büyük bir ihtimalle de olmayacak. Dünya tarihi, her iki tarafın da kaybettiği toplu intihar örnekleri ile dolu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları