Suriye’ye silah, bize sansür

01 Haziran 2015 Pazartesi

Demokrasilerde iktidarların kamuoyuna ‘hesap verebilirliği’ en temel ilkelerden biridir. Bu konuda Türkiye iyi bir sicile sahip değil, hele ‘dış politika’ konuları hemen hiçbir zaman, kamuoyu nezninde bırakın sorgulamayı, tartışılır olmadı. Tam tersine, bu konular çoğunlukla ‘milli politika’ kisvesi içinde tabu olarak kaldı. Kıbrıs müdahalesi, Azerbaycan politikası, Özal döneminin ‘soydaş’lık söylemleri bu konuda en önemli örnekler olarak sayılabilir. İşin içinde ‘Türklük’, ‘soydaşlık’ varsa dış siyaset tartışması tabularla sınırlanır. Şimdi buna bir de ‘İslam âlemi’nin hamiliği eklendi. Ama daha önemlisi, mevcut iktidar eli yükseltti; emperyal hevesler içine girdi, emperyal hevesli politikaları sorgulamak da tabu haline geldi.

ABD ve Batı teşvik etti
Türkiye’nin Suriye politikası da bu çerçevede tabulaştı, Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılmak üzere çıkılan yolda Türkiye boğazına kadar Suriye iç savaşına bulaştı. Yok, haksızlık etmeyelim, Türkiye bu yola yalnız çıkmadı, tam tersine işin başında Suriye’de rejimi yıkma siyaseti ile hareket eden başta ABD, Batı siyaseti tarafından teşvik edildi. 2012’den sonra ABD’nin Suriye politikası değişti, Türkiye kendi başına kaldı, sadece o da değil, kendi başına Suriye rejimini yıkma çabasına girdi, ‘muhalefetin’ merkezi haline geldi, silah ve savaşçı trafiği ile anılır oldu.
Şimdilerde, Türkiye’nin bu işe Batı siyaseti çerçevesinde ve ittifak içinde dahil olduğu, işlerin sonradan değiştiğini hatırlamak kimsenin işine gelmiyor. Suriye’de işler sarpa sardıkça Batı siyaseti kendi rolünü unutturmayı tercih ediyor. Türkiye’de iktidar ise konuyu Batı’ya rağmen insani, İslami bir mücadele çerçevesinde takdim etmeyi tercih ediyor. Oysa Türkiye’nin ısrarcı olduğu ‘tampon bölge’ tezi bile, yolun başında Batılı çevrelerde dillendirilen bir fikirdi. Hatta bu konuyu ilk telafuz eden, Independent gazetesinde, şimdilerde bambaşka telden çalan Robert Fisk idi.
Bu işler böyledir, zamanında Pakistan da benzer bir durumda kalmıştı. Türkiye’de iktidar, Suriye konusunda müttefiklerinden ayrı düştüğü ölçüde ve süre içinde, bu kez Suriye’de radikal unsurları desteklemek üzerinden eleştirilmeye ve dahası suçlanmaya başlandı, ama tınmadan yoluna devam etti.
Tüm bunlar olurken ülke içinde, muhalefet çevrelerinin Suriye politikasını sorgulama çabası, ‘Esadcılık’, ‘Baasçılık’, ‘mezhep kardeşliği’ ve bir adım ötesinde Türkiye düşmanlarının aleti olmakla itham edilerek boğuldu. Bu arada, Suriye’ye giden TIR’ların ihbar üzerine aranması, ‘Paralel çete’nin işleri olarak örtbas edildi, konu artık ‘casusluk’, ‘vatan hainliği’ meselesi haline getirildi. Şimdi de Cumhuriyet gazetesinin TIR’lar içindeki silahların görüntüsünü yayımlaması aynı çerçevede soruşturma konusu oldu.

İhbar safsatası
Cumhuriyet dahil, şimdiye kadar yazdığım gazeteleri pek çok kez eleştirmiş biriyim, o nedenle meseleye Cumhuriyet yazarı olarak bakmayacağım bilinmek gerekir. Ben iktidarın Suriye politikasını başından beri eleştiren biriyim, dahası dış siyaset konularının demokratik tartışma konusu olması gerektiğini düşünürüm. Basın organlarının hangi bilgiye nasıl ulaştığı, bahsi diğer bir konudur. Dünyanın her yerinde, basına sızan belgeler, haberler kamuoyunu aydınlatma işlevi görür, silah dolu TIR’lar ile ilgili haberler tam da böyle bir işlev görüyor. Bırakın, ‘Türkiye’yi Batı dünyasına ihbar etmek’ safsatasını, Batı dünyasının Türkiye’nin Suriye’de yapıp ettiklerini Türkiye basınından haber almadığını hepimiz biliyoruz.
Zaten, bu konuda haber alma sıkıntısı çekenler Batılılar değil, Türkiye’de yaşayanlar, bu konulardaki sansür, vatan hainliği vs. suçlaması yüzünden olan bitene dair haber almak hemen hemen imkânsız. Tam da bu nedenle, bir gazetenin Türkiye kamuoyunu bu konularda aydınlatacak yayın yapması, demokrasinin, kamuoyunun aydınlatılmasının gereği.
İktidar partisinin Suriye politikası konusunda şimdiye kadar söyledikleri hamasetten ibaret. En akla yatabilecek olan ‘ilkelere dayalı dış siyaset’ tezi olabilir, ama konu ilkeler ise en önemli ilke insan hayatının, güvenliğinin temini olmalı. Oysa Türkiye’nin Suriye politikası, Suriye’de yaşayanlar için tam tersi netice verdi, bunun bir izahı olmalı.
Dahası, madem ilkeler söz konusu, neden Suriye’ye giderken durdurulan TIR’lar için önce ‘insani yardım malzemesi taşıyordu’ savunması yapıldı? Son olarak Başbakan, ‘Türkmenlere silah gönderildiğini’ iddia etti, yani komşu bir ülkedeki iç savaşta taraf olmak, Türkmenler söz konusu olduğunda meşru sayılabilir mi? Öyle ise neden açık bir şekilde yapılmıyor? Bence işin en önemli tarafı bu, meşru ve haklı bir yardım, destek, neden gizlenir, ifşa edilmesi neden ‘casusluk’ sayılır?

Hevesler gizlenmiyor
Yoksa, işin gerçeği emperyalist hevesler ile, büyük emperyalist güçlerin zaman zaman çevirdiği gizli kapaklı işlere heves edip, komşumuz bir ülkenin iç savaşına taraf olmak, bu uğurda silahlı grupları desteklemek, elini kana bulamak mı? İktidar yanlısı kalemler zaten bu hevesleri gizlemiyor, olan bitenin Türkiye’nin tarihi dirilişi ve misyonu olarak alkışlıyor. Söz konusu olan ‘emperyalist politikalara karşı ilkeli dış politika’ filan değil, emperyalist politikalara özenip, bir komşu ülkenin yerle yeksan olmasına katkı sunmak.
Türkiye’de yaşayan herkes, bu ülkenin dış politikasını tartışmak ve aklına yatmıyorsa eleştirmek, muhalefet etme hakkına sahip olmalı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da muhalefeti susturmaya çalışmanın vatanseverlik veya hainlikle değil, despotik yönetim anlayışı ile ilgisi var.
Bir vatandaş olarak, ben ülkemin komşu bir ülkenin felaketinde katkısı olduğunu düşünüyorum. Hiçbir ülke, rejimi ile özdeşleştirilemez, bu manada Suriye benim için fazladan önem taşıyor, çünkü çok seyahat ettiğim, çok sevdiğim bir ülke. Bu ülkenin bu hale gelmesinde rejim kadar, rejim değiştirme siyaset ve çabalarının ve bu çerçevede Türkiye’nin, rolü olduğunu düşünüyorum, kınıyorum, dahası buğzediyorum; kınamakta, karşı çıkmakta özgür olmamız gerektiğine inanıyorum. İsteyen casus, vatan haini desin, benim vicdanım temiz, gerisini ellerini kana bulayanlar düşünsün.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları