Acı, hüzün, selam, kelam

30 Aralık 2016 Cuma

Yarın takvime göre yıl sonu/yıl başı, ne hiçbir şeyin başı, ne hiçbir şeyin sonu. Bireysel hayatta da, toplumsal, tarihsel süreçte de, sonlar da, başlangıçlar da takvime bağlı değil. Bu hep böyle de, yine de dünyanın güneş etrafında bir tur atması hesabına göre, âdet olmuş bir yıllık muhasebe yapıyoruz. Ama zaten bu hesaba göre geçen bir yılın muhasebesini yıl boyunca yaptık ve öyle bir yıl geçirdik, öyle bir noktaya vardık ki, artık özetini yapmak bile ruhumu daraltıyor. O nedenle, bir iki değinme dışında bir şey söyleyemeyeceğim, beni affedin.
Tek iyi şey, bir darbe teşebbüsünü atlatmış olmak olabilirdi, ama o hava çoktan dağıldı, yerini daha fazla gerilim, daha fazla baskı ve daha baskıcı bir rejimin inşa süreci aldı. Kürt barış sürecinin bitmesi dolayısı ile pek çok genç toprak altında. Böylesi bir süreçte pek çok arkadaşım, tanıdığım, bildiğim insan demir parmaklıklar arkasında. Darbeci olması ihtimali vermediğim diğer bazıları, FETÖ denilen yapının yakınında durdukları veya bu kanaatte olunduğu için tutuklu, pek çoğunun ne zaman hâkim karşısına çıkacağı belli değil. Hepsine selam ediyorum, sabır diliyorum.
Diğer taraftan, sürekli bilindik isimleri mevzu bahis ediyoruz ama, burası öteden beri zindanlarda çürüyen insan dolu bir ülke, o zindanlarda hasta hükümlüler ölüme terk ediliyor, habire ‘gazeteci’ olarak bizlere ulaşmaya, dertlerini anlatmaya çalışıyorlar, ama güya bu konulara duyarlı olan bizler dahi onları ihmal edip, gündemin son konusu üzerine yazıyoruz, bir türlü sıra onlara, isimsizlere gelmiyor. Şimdi istiyorum ki, hiç olmazsa bir yılın hafızası adına, seslerini duyurmaya çalışmış olayım, bir selam da onlara. İş cinayetlerinde canını yitiren yüzlerce insan ve geride bıraktıkları da, uzun unutuluş listesinin hep en başlarında, onları anmadan, hızlıca kapatılan hesaplarını sormadan geçmeyelim. Bir yılın muhasebesi değilse bile, acı hatıralarını ihmal etmeyelim, yeni bir yıla balonlarla değil, acılarla girdiğimizi unutmayalım, balonculara unutturmayalım. Hiç olmazsa bu vesile ile bir kez daha acıları paylaşalım, en kötüsüdür unutulmak, unutturulmak.
Ve nihayet, selamlardan sonra bir kelam, o da essahtan itiraz etmeye mecali olmayanlardan sonuncusuna, ne kadar ruh sıkıcı eşe dosta hitaben araya sıkıştırdıkları üç beş lafın gönül rahatlığı verdiği ödül pozları. İlla maraza çıkarmak, gürültü koparmak değil elbet, ama hiç olmazsa “bazı şeyleri yapmaya, bazı karelere girmeye içi rahat etmemektir” sahiden itiraz. İtirazın yerini korkunun, vazgeçmenin yerini hevesin almasıdır, yılgınlık. Yılgınlığın ödülüdür alınan. İşte budur bu takvim yılının son karesi, benim açımdan.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları