Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uygarlık Çatışmasının Yeni Adı: Boston

21 Nisan 2013 Pazar

Boston’daki sürek avını izlediniz mi?
Manzara Holywood filmlerini andırıyordu. Sokaklar boşalmış, insanlar dehşetten evlerine kapanmış, dış dünyayla bağlantıyı ıssız kent içinden yayın yapan TV ekipleri sağlıyor ve dişlerine dek silahlanmış özel harekât timleri, ABD’nin bu en rafine, en uygar kentinde bir OHAL atmosferi estiriyor...
Steven Spielberg’in “Dünyalar Savaşı” filminden fırlamış bir enstantane gibi…
Spielberg’in
“Dünyalar Savaşı” hatırlarsanız, gittikleri her yerde kök salan ve “kan kusan”, başka dünyalardan gelmiş istilacılara karşı seferber edilen bir büyük mücadeleyi anlatıyordu.
Günlük yaşam keşmekeşiyle meşgul sıradan insanlar; umulmadık bir anda yerden fışkıran ve birden etrafa dehşet saçan yaratıkların istilasına uğramaktaydı…
Sinsice yeraltında yuvalanmış yaratıkların istilası -aslında yalnızca ABD demek olan- insanlık için sarsıcı oluyordu. Bunun nedeniyse tehdidin gizliliği, sinsiliğiydi.
Tehlike zamanında sezilemediği için Amerikan halkı gafil avlanıyordu. Düşman böylece devasa bir ahtapotun kolları gibi özgürlük ülkesi Amerika’nın kalbine işliyordu.
Ve hedef olarak
“Var olan uygarlığı yok ederek yerine; bambaşka, farklı bir dünya koymayı” tasarlıyordu.
Spielberg’in filmi bu nedenle
“Dünyalar Savaşı” adını taşıyordu.
11 Eylül atmosferinin ürünü olan film, Holywood tarafından baştan sona
“uygarlık çatışmasına” bir gönderme şeklinde yapılmıştı.

\n

‘İçimizdeki düşman’

\n

İşte Boston maratonu bombacılarının Çeçen olduğunu duyar duymaz ilk tepkim bu oldu. “Tamam!” dedim “Uygarlık çatışmasının yeni ismi Tamerlan ve Cahar’dir!”
Ev yapımı iki düdüklü tencerenin
“Yurtseverler Günü” koşusunda patlamasından sonra ısrarla sorulan başlıca soru sürekli; “Teröristler içimizden mi dışarıdan mı? Bizden mi, ‘öteki’ mi?” olmadı mı?
Başlangıçta Afganistan mağaralarından manipüle edilen; kuleler ve de uçaklardan oluşan çok sofistike bir stratejiyle karşımıza çıkan
“uygarlık çatışması”, bu defa düdüklü tencereye sığan iki bomba şeklini almıştı.
Usame bin Ladin’in yakalanıp fiziken yok edilmesiyle 11 Eylül etkisi bir nebze olsun küllenmeye yüz tutmuşken 200 civarı yaralı ve 4 ölü ile son bulan “maraton” dehşeti şimdi bu olguyu yeniden alevlendiriyordu.
11 Eylül’ de
“Kamikazeler nereden çıktı?” sorusuna odaklanan Amerikan kamuoyu, bu kez -özetle- “İçimizde beslediğimiz bu yılanlar nereden çıktı?” sorusunu sormaktaydı.
11 Eylül kamikazeleri ABD’ye dıştan sızan unsurlar olmuştu.
Oysaki Tamerlan
ve Cahar farklı.
Tamerlan 20 yaşında ABD’ye gelmiş ve oturma izni almış bir göçmen.
Kardeşi Cahar; 8 yaşında küçücük bir çocukken ABD topraklarına ayak basmış ve 2012’nin –uygarlık çatışması için simgesel bir tarih olan- 11 Eylül’ünde ABD vatandaşlığına geçmiş!
Buna karşın kardeşler
“kendilerine kucak açan yeni ülkeye” adapte olamamışlar!
Tamerlan ortalıkta;
“Benim Amerikalı tek bir arkadaşım yok. Bu Amerikalıları zaten hiç anlamıyorum” diye yakınmaktaymış. “Amerikan değerlerinin çürümesinden” dem vurup “İslami kurallara göre yaşadığını” ilan etmekteymiş.
Kardeşlerin küçüğü Cahar de beri yandan
“Facebook” hesabındaki “Fikirler” bölümüne “İslam” diye yazmış. Yanı başına “Hayattaki önemli şeyler” sıralamasında; “kariyer ve para” açıklamalarını koymuş.
Tamerlan ve Cahar, Florida’da birkaç ay için özel pilotluk dersi alan Arap teröristler gibi değil özetle. ABD vatandaşlığı da alabilen ABD toplumunun içine dek giren ve tabiri caizse
“kaleyi” içten fetheden bir “Truva Atı” gibi algılanıyorlar. Bu sebeple “uygarlık çatışmasının” düşünülebilecek en sinsi versiyonu görülüyorlar.

\n

Yirmi yıllık ‘paradigma’

\n

ABD’de çok büyük bir iç güvenlik tehdidi olarak görülen bu tehlikeye bundan 20 yıl önce dikkati ilk kez “Amerika’da Cihad: Aramızdaki Teröristler/İçimizdeki Düşman” isiminde bir belgeselde çekilmiş.
Steve Emerson adındaki ünlü bir terör uzmanı gazetecinin hazırladığı belgeselin son sözleri; “Köktenci Müslümanlar ABD’ye cihat açtı. Cihadın nihai hedefi bir Müslüman imparatorluğu kurmak” diye bitmekteymiş.
Emerson’un parmak bastığı bu
“Dünyalar Savaşı” paradigması işte; yirmi yıldan bu yana ve özellikle de 11 Eylül’den beri “uygarlık çatışması” olgusunu hiç durmaksızın besliyor.
“Uygarlık çatışması”nın zehir saçan iklimi; her saldırıda biraz daha derinden ve güçlü biçimde Batı kamuoylarını teslim alıyor.
Tamerlan ile Cahar bu çılgınlığı acaba neden yaptı?
Tek başlarına mı hareket ettiler?Radikal İslam örgütleriyle bağlantıları var mıydı?
Bu soruların yanıtlarını henüz bilmiyoruz.
Tamerlan malum
“ölü” ele geçirildi.
Ağır yaralı Cahar de hastanede.
Hastaneden çıkarsa konuşacak. Cahar’ın
konuşmasına fırsat verilir mi dersiniz?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları