Bilsay Kuruç

Bretton Woods’u terkedip günümüze gelen kapitalizm(2)

18 Kasım 2024 Pazartesi

Kapitalizmin “beka”sı için hiçbir şey tesadüfe bırakılamaz. “Bakla”lar birbirine eklenmeli ve zincir oluşmalı, sağlamlaştırılmalıdır. Ustalık isteyen bu iş o çapta insanlara emanet ederek yapılabilir. Dünya “ağa”sı Amerika’nın sorumluluğu altında kurgulanan kapitalizm senaryosu ile bugünkü “mahşer”e gelirken finans ekseninde “dört atlı”ya paye vermek lazım. 

Bretton Woods (BW) “anapara” rejimi idi. Zemindi. Amerika’nın hem dünya “ağa devleti” hem de dünya sermayesinin güvencesi olması için düzenlenmişti. “Dolar” dünya (rezerv) parası oldu. Döviz kurları buna göre sabitlendi. 1950’den başladı, yerleşti. Sermaye hareket serbestliği sınırlı bir kafese alındı. Kurumlaşmaları, gelişmeleri daha önce yazdım. Girmeyelim. 

PARA! O NEDİR?

“Para”yı soyuttan somuta taşıyalım. Para benim için nedir? Cebimdeki nakittir. İktisatçılar buna M1 diyorlar. Bankada hemen nakde çevirebileceğim vadesiz mevduatım varsa, bunu da eklersem daha kapsamlı bir “para”ya erişirim. İktisatçılar ona da M2 diyorlar. (İngilizce “money”nin M’si) Burada bitiyor mu kullanılacak para? 

Günün önemli bir finans uzmanı Zoltan Pozsar şöyle diyor (2019): “Artık para M2’nin bittiği yerde başlıyor!” Bildiğimiz şeyleri tersine çevirdi! Kapitalizmin bugünkü gerçeğini (1990’dan sonrasını) çarparak yüzümüze vurdu. Düşünün, dedi. Düşününce şunu görüverdik: Cebimizde kredi kartı taşıyoruz. Yani, borcumuzu taşıyoruz ve borcumuzu kendi paramız sayıyoruz, sanıyoruz. Biz böyle, şirketler de öyle. Onlar, kapitalizmin asıl oyuncuları da borçlarını kendi “para”ları imiş gibi kullanıyorlar. Ve kapitalizm bu borçları (yükümlülükleri) “para” olarak kartopu gibi büyütüyor, yönetiyor ve kapitalizm oluyor. Ne için yönetiyor? Sermaye varlıklarını çoğaltmak, kabilse her şeyi sermaye varlığı yapmak için. Nasıl, nerede yönetiyor? Kurduğu, çalıştırdığı, genişlettiği piyasalarında. Son otuz yılın bir fotoğrafıdır. Bakınca orada başka şeylerden önce “yeni finans alanı”nı görürüz. Daha doğrusu, görmeliyiz ki başka şeyleri kavrayabilelim. 

Finans, kapitalizmin özel kudret alanıdır. Özel kudreti anlamak için “para”yı anlamak gerekir. Kapıda “üye olmayan giremez!” yazar. Devlet hariç. Çünkü devlet, toplumun vekili olarak “para”nın ilk sahibidir. Özel bir imtiyazla “para’yı Merkez Bankası’na (MB) emanet eder (Asil olan parlamento değil mi? Bunu şimdi tartışmayalım). Klasikleşmiş kitaplarda iktisatçılar “para”ya M1, M2, M3 diye numara verirler, 1980’e kadar “para” böyle konuşulurdu. Para politikası deyince konuşma MB’nın para miktarını ve fiyatını (faiz) ayarlaması üzerinde toplanır, oradan bankalara uzanır ve kapanırdı. Niçin “di”li geçmiş? 1980’den sonra Pozsar’ın söylediği, uykumuzu kaçıran film (“Pandora’nın kutusundan çıktı”) başladı. 

BİZ BÖYLE BİLMEZDİK!

Rahatça görebiliriz. Nixon (1971) ne demiş oluyordu: “Son yirmi yılda klasikleştirdiğimiz kalıplarla kapitalizm artık bir yere gidemez. Bitti!” Bunu kapitalizmden sorumlu “ağa devlet”in başkanı olarak söylüyor. Başkanlıkta kalabilse ekleyecektir: “Bu para yetmez, daha çok, daha çok lazım!” diyecektir. 

“Bu para”ya iktisatçılar “likidite” diyorlar. Çünkü para ekonomide akar. Likidite “satın alma gücü” yaratabilirse akar, yani “para” olur. Başa dönelim. Cebimdeki kredi kartı da bunu yapıyor. Yani, satın alma gücümü gelirimden alamıyorum, adına kredi kartı dediğim “borç sertifikam”dan, borcumdan alıyorum. İlahi kapitalizm, sen nelere kadirsin! Toplumu baş aşağı çevirme becerinle, gelirlerden çok borçlarla yönetiyorsun. Gelirleri çok çok artırmak diye bir davam yoktur ama şimdi borçları gelirlerden daha çok artırma davama başlıyorum, diyorsun. Yani, vaatler (yükümlülükler) üzerinde ve sadece onlar üzerinde yaşamaktan başka bir yaşam biçimi yoktur, diyorsun! Satın alma gücünüzü gelirinizden beklemeyin, borcunuzu artırarak yaşayın, kavrayın meseleyi, diyorsun! Son kırk yılın senaryosudur. 

KALDIRAÇ İLE METAMORFOZ

İki noktaya dikkat: Birincisi, “kaldıraç”tır (“leverage”). Finans alanının eski pratiğidir. İktisadın kitap jargonundan vatandaş diline çevirelim: “Abi, 10 dolar ver, sana 100 dolarlık ‘cillop’ bir hisse alalım. Fiyatı 200’e gidiyor. Satarsın, kalan 90 dolarını ödersin, 100 dolar da kazanırsın!” Bankacılardan özür dileyerek eski pratik “kaldıraç”ı iyice basitleştirdik. 

Yeni bir “para” damarı döşemek için daha çok, daha da çok “likidite” lazım. Ama bu iş kaldıraçsız olmaz. Kaldıraç yeni borçlar yaratacak ki yeni likidite oluşsun, pişsin, çoğalsın. Borç likiditeyi, likidite borcu beslesin. Yoksa finans başat rolü alamaz ve kapitalizm için yeni senaryonun yolu açılamaz. 

O halde bir büyük değişme yaşanacak. Değişme sözcüğü yetmez. Metamorfoz olacak. Bu da ikinci nokta. Son kırk yılda yeni “para” damarı üzerinde kurumlar metamorfoz geçirecekler. Film ilerledikçe göreceğiz. 

Metamorfoz, kapitalizmin klasik finans yapısını, likiditesini taşıyan bankaların yanına “gölge bankalar”ın yepyeni ürünlerle doğup eklenmesidir. “Gölgeler” taşıdıkları ürünlerle denetim setlerini aşarak kendine özgü “yeni likidite”yi kapitalizme armağan edecekler. Eski, klasik hacmiyle karşılaştırılmayacak genişlikte bir akışkanlığı getirecekler. Dünya çapında bir “yükümlülükler dağı” oluşturacaklar. Bunu yaparken bankaları da bu dayanılmaz kâr alanları açan işe ortak edecekler. Artık M2’nin bittiği noktayı çoktan aştık, kapitalizmin son kırk yıllık alanındayız. Dönülmez akşamın ufkundayız. 1980’den, özellikle 2000’den 2008’e bunlarla gidildi ve akım sonra da durmadı. Bu doku nasıl oluştu? Buna sonra bakalım. Önce kim bunun mimarı? Ona bakalım. 

AMERİKA YAPAR, SİZ KABUL EDERSİNİZ

Kapitalizmin “beka”sı için hiçbir şey tesadüfe bırakılamaz. “Bakla”lar birbirine eklenmeli ve zincir oluşmalı, sağlamlaştırılmalıdır. Ustalık isteyen bu iş o çapta insanlara emanet ederek yapılabilir. Dünya “ağa”sı Amerika’nın sorumluluğu altında kurgulanan kapitalizm senaryosu ile bugünkü “mahşer”e gelirken finans ekseninde “dört atlı”ya paye vermek lazım. Çünkü finans, kapitalizmin bu senaryoda başat eksenidir. 

“Dörtlü”de White “kurucu baba” oldu. BW’u kurdu. Greenspan (1987-2006) ile Bernanke’den (2006-14) daha önce söz etmiştim. “Beka”dan “şaha kalkış”a dönüşmenin mimarları idiler. Paul Volcker ise (1979-87) tükenmiş BW’dan 1980 sonrasının yeni kapitalizmine geçişi (belki de meramının ötesinde rol oynayarak) yaratan kişi oldu. “Para”nın varlığını öncelikle üretimden değil, inşa edilecek borçlanma yollarından alacağı bir “çağ”ın kapılarını açan anahtar rolü oynadı. Daha önce yazdığım “demir yumruk” (17 Ekim 1922) operasyonu ile FED’in (Merkez Bankası) politika faizini (Federal Funds Rate) ağır silah olarak kullanıp yüzde 19’a yükseltti ve “dosta düşmana” gösterdi ki “dolar”la vurdu mu dünyanın öbür ucundan ses getirir! “Artık hesaplarınızı ‘dolar’la tutacaksınız, bilesiniz!” dedi, kısaca. 

Bu bir “Yetmez ama evet!” operasyonu idi. Çünkü bu kabulün tescili ancak “ucuz finansmanı” başlatarak tamamlanabilirdi. Yeni, ucuz finansman kapısı açılırsa, işte o zaman kapitalizmin yeni senaryosunda da “kritik dişli” olacak “kaldıraç” işleyebilirdi. Borçlandırmanın tarihi rolü sahnede yerini alabilirdi. “Borçluluk eşittir likidite”, yani kapitalizmin yeni saadet denklemi kurulabilirdi. Demek ki ucuz finansmanın, borç ve likiditenin ağabeyi olarak önce doğması şarttı. 

Böyle oldu. 1980’lerin başında Volcker ucuz finansmanın yolunu açacak olan “repo”nun (“repurchase agreement”, yani, “geri almak üzere geçici satış”) yasal bağışıklıklara alınması için “Kongre”de ve etkili çevrelerde kuvvetli lobi yaptı ve kapitalizme büyük “ferahlık” getirmiş oldu. Ayrıntılara ve okuru bunaltacak “teknik” inceliklere girmeyelim. Şunu not etmekle yetinelim: Repo, borçlanmanın ilk ve önemli ayağını olan para piyasaları ile “varlıkların ve servetin sahnesi” olan sermaye piyasaları arasında bağlantıyı kuran “özel dişli” olarak finans zincirinde vazgeçilmez role sahip oldu. Bilenler bilmeyenlere anlatacaktır. 

Bu model has Amerikan ürünüdür. Avrupa kapitalizmine oradan geldi. Bunu 1990’ların başında önce Fransız’lar kaptılar, sevdiler. Alman Bundesbank’ı uzun süre direndi. Takvim 2000’e dayanırken boyun eğdi ve Amerikan finans modeline “Abimsin!” dedi. Uzatmayalım. 

İTİKAT TAM OLMALI

Kapitalizm üstün ekonomik çözümlerle mi işler? Bu iktisatçılarca kanıtlanabilmiş bir şey değildir. Ancak yaşadığımız son otuz yıl anlatmış olmalı ki kapitalizmin bu senaryosu “itikat”la işlemiştir. Ona biat edenler olmazsa bu modeli işletmek zordur. 

Biatın duyurusuna 1992’de “Washington Concensus” (Vaşington İtikadı) adı verildi. Amerika’nın “merkezi güç iktidarı” olma duyurusu diye de okuyabiliriz. Siyaset boyutuna girmeyelim. Duyuru iktisatçılar âleminden geldi. Bir muhtıra niteliği taşıyordu. “Her şeyinizi artık piyasalara vereceksiniz ve buna itikadınız tam olacak!” diyordu. Ekonomi “M2 sonrası para” ile beslenecekti ve şah damarı “varlık piyasaları” olacaktı. Öyle oldu. İlk müritler iktisatçılardandı. Amerika’nın kapitalizme getirdiği merkeziyetçiliğe ve şekillendirerek tebliğ ettiği piyasalara inanç “iktisatçılarca doğrulanmalıydı”. O meslektaşlarımızın “plan” sözcüğünü duymakla bile tüylerinin diken diken olduğunu eklemeye bilmem gerek var mı? 

Modelin hararetle karşılanması, uygulanması ve yerleşmesi, sosyal demokratların “Bizdendir!” dedikleri kişiler, ABD’de Clinton, İngiltere’de İşçi Partisi’ne başkan olan Blair zamanında oldu. Tesadüf o ya, dün akşam TV’de bir söyleşide izlediğim ve üretim dünyasına bir parfüm şirketiyle “katma değer” yarattığını öğrendiğim Kim Kardashian şöyle dedi: “Özel sermaye insanlığın en yüce değeridir!” 

Arkası gelecek sayıda.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları