Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türk fındığının İtalya mucizesi

17 Eylül 2015 Perşembe

ALBA -Mutluluk, yürek kadar çapraşık ve sürprizli; bir çikolata kadar basit olabilir. Bitter -acı-, tatlı ve her dem canlı.
Juliette Binoche’un “Çikolata” filmindeki
bu sözleri geliyor aklıma...
İtalya’nın “çikolata imparatorluğu” Ferrero fabrikasının bulunduğu Torino’ya 40 dakika mesafedeki “Alba” kentindeyiz.
Trüf mantarları”; Barolo, Barbaresco,
Asti şarapları ve dünyaya yayılan çikolata imparatorluğuyla meşhur bir kent Alba...
Bitter” çikolatası denli keskin dizeleriyle ünlü Cesare Pavese’nin de aynı zamanda toprakları bu yöreler...
Ölüm senin gözlerinle gelecek” sözleriyle hatırlanan şair, buradan bir saat uzakta doğmuş.
Özetle Çizme’nin Fransa’ya komşu bu kuzeybatı köşesinde, İtalya’yı İtalya yapan her şey mevcut: Sanat, doğa, tarih, mutfak, girişimcilik...
Manisa’da 340 bin metrekarelik bir alana yayılan bir çikolata fabrikası kuran Ferrero şirketi, işte buradan geliyor.
Küçük bir gazeteci grubu ile yılda 10 milyar Avro cirosu olan bu çikolota imparatorluğunu görmek için Alba’dayız.
Fındıklı “Ferrero Rocher” çikolatalarının üretildiği büyük tesislerin kapısından girerken, içerden çikolata kokuları yükseliyor.

Uzay üssü gibi
Firma, bu çikolataları ve alameti farikası olan ürünlerinden, fındık kreması “Nutella”da kullandığı tüm fındığı Türkiye’den alıyor.
Bu, bizim fındık üretimimizin üçte birinin, “Ferrero” tarafından alınması anlamına geliyor.
Üretim bölümlerine, özel gömlekler ve bereler giriyoruz. Yanımıza “cep telefonu” gibi aygıtlar alamıyoruz.
Ürünlerinin formüllerini gizlilikle koruyan şirket, görüntü alınmasına izin vermiyor. Stratejik bir uzay üssü hassasiyetiyle gözetilen tesislerin makineleri dahi bu yüzden, şirketin özel mühendislik departmanı tarafından üretiliyor.
Gofretlerin ve çikolata kremalarının, bizim meşhur Türk fındıklarının kavrulduğu bölümleri, her aşamada tadarak geziyoruz.
Fındıklar Trabzon’dan geliyor...
Çikolata kadar fındıkla özdeşleşen şirket bu yüzden Türkiye’ye büyük önem atfediyor.
İtalya’nın eski Türkiye büyükelçisi olan “Ferrero Türkiye” Başkanı Carlo Marsili, şirketin ülkemize 100 milyon Avro’luk yatırımla girdiğini; aynı miktarlık bir yatırımla ilerde Türkiye’den Ortadoğu, Kuzey Afrika, Türki devletlere açılmayı hedeflediklerini söylüyor.

Çizme’nin en zenginiydi
Geziyi ilginç yapan unsur sırf Türkiye bağlantısı değil.
Ferrero özgün “kurum modeliyle”, çalışanlarını çok öne çıkaran bir şirket.
Kış başında “Çizme’nin en zengini” olarak ölen Michele Ferrero ve şirketini başarı öyküsü kılan sır, ürünlerinin kalitesi denli, “insana odaklı” bu kurum felsefesi oluyor.
Ferrero’lar bu amaçla özel bir özel vakıf kurmuş.
Geziye gerçekte önce vakıftan başlıyoruz...
Çimlerle çevrili, şık ve aydınlık bir mekân olan vakıf binası; emekli Ferrero çalışanlarına kütüphanesi, spor salonları ve sosyal tesisleriyle hizmet veriyor.
Marsili gibi bir büyükelçi olan Ferrero Başkanı Paolo Fulci; kurumun felesefesini anlatırken amaçlarının “güçlü aidiyet” duygusu geliştirmek olduğunu ve çalışanların kendilerini bir ailenin parçası gibi hissetmeleri olduğunu vurguluyor.
Gece, Torino Belediye Başkanı Piero Fassino’nun tarihi restoran “Del Cambio”da verdiği yemeğe katılıyoruz.
İtalya’nın önderlerinden Cavour’un müdavimi olduğu restoran, Torino’da İtalyan birliğinin ilan edildiği ilk parlamentonun karşısında bulunuyor.
Mükemmel bir Gershwin ve Stravinski konseri ile noktaladığımız gecenin sürprizi, şimdiye değin izlemediğimiz Ermeni şef George Pehlivanian ile dört dörtlük Haydn orkestrasının keşfi oluyor.
Türk gününde katıldığımız Expo serüvenimiz de var. Ama o da başka yazıya kaldı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları