Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Topçu Kışlası İnadı (08.06.2013)

08 Haziran 2013 Cumartesi

Kılıçdaroğlu dün “Neden bu inat?” diye sordu: “İnadım inat ‘Topçu Kışlası’nı yapacağım’ diyor. Otel olarak kullanılacakmış. Birilerine söz mü verildi? Neden bu inat?”
Yurtiçi ve yurtdışında herkesin sorduğu soru bu:
“Bu inat neden?”
İnadın değişik nedenleri olabilir...
Bunlardan en köklü olanı;
Erdoğan’ın bizzat “cepheleştirme siyaseti” üzerinde yükseldiğini düşünmesidir.
“Minareler süngü, kubbeler miğfer/Camiler kışlamız, müminler asker” ideolojisinden gelen bir liderden söz ediyoruz.
Dört yıllık aralıklarla yaptığı
“balkon konuşmaları” dışında; kendinden saymadığına başbakanın “zeytin dalı uzattığı” görülmüş değil…
“Camiler kışlamız” konseptine ayrıca burada tam “cuk” oturan bir somut proje söz konusu.
Protestolar göbeğindeki
“Topçu Kışlası” nın, Türk toplumunu geren ve tüm sinir uçlarına dokunarak kutuplaştıran tarihi izdüşümleri, basınımızda aslında yeni yeni gündeme getiriliyor…
Utku Çakırözer’in, her zamanki gazetecilik refleksi ile konuştuğu projenin mimarı Halil Onur bile, “İşin ideolojik boyutunun dışında kalmak istiyorum” diyor ve “olayın tarihi boyutuna hiçbir suretle girmek istemiyor…”
O denli çekinilen ve korkulan bir
“tarihi boyut” var arkada!
Düşünün…
Dünyanın ilgi odağındaki bir protesto hareketinin merkezindeki projeye
“imza atacaksınız”…
Proje tarihin çok derin fay hatları üzerinden geçecek…
Ama adınızla birlikte anılan
“tarihi projeyi”, sade bir “teknik” yapı gibi görecek; “aman işin ideolojik yanına girmeyelim!” diyeceksiniz.
Mimarı dahi bu denli tedirgin eden “ideolojik boyut” nedir?
“Tarih”in ta kendisi. Yani “31 Mart!”

\n

‘100 yılın rövanşı’

\n

“Topçu Kışlası” nın uzantısı olan “Taşkışla”nın da sahne olduğu “31 Mart Olayı” hakkındaki en özlü ve derli toplu bilgiyi, Kerem Çalışkan’ın çok yakın dönemde çıkan “100 Yılın Darbesi” isimli kitabında bulabilirsiniz…
Mükemmel bir zamanlamayla, son
“100 yılla yüzleşme dizisi” içinde yayımlanan “100 Yılın Rövanşı”, “100 Yılın Örgütü” ciltlerinin devamı olan “100 Yılın Darbesi” kitabında Çalışkan; günümüzün tartışma konusu olan “kent mekânında” yaşananları -özetle!- şöyle aktarıyor:
“31 Mart, İttihatçılara tepki temelinde gelişen, Meşrutiyet ve anayasa düzenini de hedef alan, İslamcı söyleme sahip bir isyandır. Taşkışla’da ayaklanan Avcı Taburları bu karşı isyanının temelidir. İsyan Rumeli’den gelen Hareket Ordusu tarafından bastırılır. II. Abdülhamit olay sonucu tahttan indirilir, sürgün olarak Selanik’e gönderilir. Anayasa değiştirilir. Padişah yetkileri kısıtlanır…
5 Nisan 1909’ da Derviş Vahdeti, İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’ ni kurar. Volkan gazetesini çıkaran Vahdeti, Meşrutiyet ve anayasa karşıtı, şeriat yanlısı yayın yapar. Batıcı reformlara karşıdır. Erler arasında belli bir destekçi kitlesi vardır...
6 Nisan gecesi, anti-İttihatç
ı yazılarıyla tanınan gazeteci Hasan Fehmi öldürülür. Cinayet İttihatçılara fatura edilir. Cenazede İttihatçılar lanetlenir… 4. Avcı Taburu ayaklanır… Slogan ‘Şeriat isteriz’ etrafında döner. Talepler şöyledir: Şeriatın uygulanması, hükümetin istifası, komutanların değişmesi, İttihatçıların çekilmesi.
Yeni gelen ‘
Meşrutiyet rejimi’ böylece bir karşı darbeyle püskürtülmek istenir…
Özetin özeti…
Selanik’ten gelen
“Hareket Ordusu” tarafından “Bazı yerlerde ve Taşkışla’daki isyancı askerlerin direnişi top atışı ve şiddetli ateşle bastırılır. Sorumlular yargılanıp idam edilir.”

\n

‘Laikler için provokasyon’

\n

İsyanın “şiddetle bastırıldığı” yerlerden biri Taşkışla ise diğeri de işte Topçu Kışlası.
Bugün İTÜ olan Taşkışla ayakta kalmış…
Topçu Kışlası Cumhuriyetin ilk yıllarında yıkılıp parka dönüştürülmüş.
“Topçu Kışlası”na sıradan otel, müze, AVM her ne olursa olsun; tüm bu nedenlerle salt bir “teknik yapı” olarak bakmak imkânsız. Toplu Kışlası ile beraber arkadaki bu tarihi planı hatırlamamak olanaksız…
Eski yaraları ve hınçları kaşıyan ve hâlâ canlı olan köklü korkuları uyandıran, güçlü tepkilere rağmen
“Tarihi kutuplaşmaları hortlatan bu binayı ben oraya dikeceğim!” dendiğinde, bunun adı “rövanşizm” oluyor!
Yalnız bizim için değil,
“siyasi tarihe” az buçuk duyarlı, sağduyu sahibi herkes bunu görüyor.
Çizme TÜSİAD’ının gazetesi
“Sole 24 Ore”den işte Alberto Negri’nin yazdıkları:
“Burada, bir camiyle birlikte eski bir Osmanlı kışlasının örneğini yapmanın laikler için bir provokasyon olduğu açık. Erdoğan bunu yapmaya niyetleniyor… AKP aslında, biz gazetecilerin aşırı basitleştirerek söyleyegelmiş olduğu gibi, Batı’nın Hıristiyan Demokrat partilerine benzemiyor. Batı’da hiçbir Hıristiyan Demokrat lider, kilise yapmak için bir meydanla oynamazdı!”
AKP için geçmişte kullanılan, Hıristiyan Demokrat türü
“Müslüman Demokrat”/“Muhafazakâr Demokrat Parti” tanımları mazi oldu.
Erdoğan’ın yedi düvele meydan okuyan keskin virajlarından sonra AKP’nin damardan
“İslamcı parti” kimliği öne çıktı. Taksim’e AKM’yi yıkmak ve bir cami-kışla ikilisini kondurmak suretiyle vurulmak istenen damgaya, bu nedenle İslamcı partinin ülkeye vurmak istediği somut mühür gözüyle bakılıyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları