Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sultanın Sonu...

30 Kasım 2013 Cumartesi

İtalya gibi Bir Avrupa ülkesinin en güçlü liderinin partisi kapatılmadı ama tarihi denebilecek bir gelişmeyle liderin bizzat kendisi parlamento dışına çıkarıldı…
“Vergi kaçakçılığı” cezası yüzünden, yazdan beri senato sıralarından ihracı tartışılan Berlusconi; hafta içindeki oylama sonucunda parlamenter titrini kaybetti.
“Parlamenter” titrinin yanısıra işadamı politikacı, 1977’de verilen “Şovalye” payesini de yitirdi.
Ancak bunlar, kamuoyunda ilginç şekilde “şok” dalgaları yaratmadı.
Ülkenin aynı zamanda bir numaralı medya patronu olan eski Başbakanın meclis dışına itilmesi daha ziyade bir kafa karışıklığı doğurdu.
“Bıkkınlık” ve genel bir “yorgunlukla” karşılandı.
Eski başbakanın küçük düşüren bir oylamayla meclisten uzaklaştırılmasını, hararetli Berlusconi karşıtları dahi; yorgunluk nedeniyle coşku seliyle karşılamadı.
Berlusconi’ nin “İtalyan parlamentosunun yakasından düşmesini” şampanya patlatarak sokakta kutlayan muhalifler olduysa da, sokaktaki duygu; “keşke bu noktaya gelinmeseydi” şeklindeydi.
Hukuk devletinin zaferi
Berlusconi’ nin durumdan bitmez tükenmez bir mağduriyet edebiyatı çıkaracağını ve komplo teorileri üreteceğini; “populizm” demagojilerini keskinleştirerek misliyle tehlikeli hale gelebileceğini düşünen gözlemciler; aylardır beklenen gelişmeye büyük bir hararetle alkış tutmadı…
Ancak hemen herkes tarafından kabul edilen bu sakıncalara rağmen, memnuniyet duygusuyla karşılanan tek unsur; “Sultan” lakabıyla anılan ülkenin en güçlü ismine yasa önünde ayrıcalık tanınmaması oldu.
Yasalara göre, İtalya’da iki yılın üzerinde hapis cezası alan meclis üyeleri, parlementodan ihrac ediliyor.
İtalyan yüksek mahkemesi ağustos ayında üç kez ülkede Başbakanlık yapan Berlusconi’ye “vergi dolandırıcılığı” nedeniyle 4 yıl hapis cezası vermişti. Yaşı 70’i aşan politikacı, yasa gereğiyle cezanın sadece 1 yıllık kısmını “ev hapsi/ sosyal hizmet” şeklinde infaz edecekti...
Ancak kararı tanımayan ve çıkarılabilecek “özel bir af”la cezanın iptali için Ağustos’tan bu yana gerek Cumhurbaşkanı ve gerekse hükümet üzerinde sürekli “tehdit” ve “şantaj” yoluyla baskı uygulayan Berlusconi’ nin şantajlarının sonuç almaması; “hukuk devletinin” zaferi olarak nitelendirildi.
Berlusconi’ye muhalif kesimler geçmişte üç kez başbakanlık yapan medya patronu politikacının özetle meclisten atılmasına tezahürat yapmadılar ancak kanun karşısında şahsına ayrıcalık tanınmamasından, hukuk devletinin böylece tescilinden memnuniyet duydular.
Repubblica gazetesinin başyazısı bu bağlamda yol göstericiydi. Genel yayın müdürü Ezio Mauro’ nun imzasını taşıyan ve “Kural Dışılığın Sonu” başlığını taşıyan yazı “Yasa önünde eşitlik ilkesi uygulandı” diyor ve kısaca şu değerlendirmeyi yapıyor:
“(Berlusconi olgusunun en tehlikeli yanı) liderin sürekli sahip çıktığı ve baskıya dönüşen ayrıcalıklı konumuydu. Bu ayrıcalık, kutsal mitomanlık çizgisine varan bir ‘Tanrının talihli kulu’ olmak algısına dayanıyordu. Bu algı üzerine kültürel bağlamda sağ bir siyaset inşaa edilmiş, kuralları hiçe sayan bir egemenlik tavrı yaratılmıştı. Tanık olduğumuz demokrasinin bahsi, tek adama kalıcı bir ayrıcalık tanınıp, tanımaması konusuydu. İtalya son kertede bu güç istismarının üstesinden geldi.
Berlusconi nasıl saf dışı oldu?
Twitter ve sosyal medyada “Berlusconi’ nin düşüş günü/decaday” başlığı altında not edilen yorumlarda; “Senatodan biri atıldı. Sıra şimdi yolsuzluk ve yozluk yapan tüm diğerlerinde!”, “Berlusconi sonrasının ilk gününü Ulusal Kurtuluş Günü ilan edelim!” şeklinde değerlendirmeler öne çıktı.
İtalya’nın “hukuk devleti savaşının”, başarıyla sonuçlanmasında dört unsur etkili oldu; 1. Cumhurbaşkanı Napolitano’ nun “özel af” baskıları ve taleplerine direnmesi, süreci maharetle yönetmesi; 2. Her dört seçmenden birinin oyunu alan ve ilk kez parlamentoya giren “Beş Yıldız Hareketinin” Berlusconi bahsinde ödün vermez tutumu, 3. İtalya’nın bu en güçlü şahsiyetine yasal yaptırımı mümkün kılan yargı bağımsızlığı; 4. Uluslararası finans sistemi ve Merkel’in, 2011 sonunda Berlusconi’yi başbakanlıktan istifa etmeye macbur kılan baskıları. Dış konjonktürle istifaya zorlanan Berlusconi için sonun başlangıcı böylece iki yıl önce başladı.
Şimdi ne olacak sorusuna gelince…
Milyarder politikacı kovulma tazminatı olarak “180 bin Avro” ve de bundan böyle aylık “8 bin Avro” emekli maaşını almaya devam edecek. Ancak 6 yıl boyunca “yasaklı” olacak ve seçimlere giremeyecek. Pasaportuna el konduğu için ülke dışına çıkamayacak.
Dokunulmazlık zırhını yitiren sabık başbakan; başı üzerinde Demokles kılıcı gibi asılı duran diğer davalardan daha ağır hükümler giymemek için büyük olasılıkla kızı Marina Berlusconi’yi sahaya sürecek. Ve yanından ayırmadığı 29 yaşındaki nişanlısıyla beraber yeniden küllerinden dirilmeye çalışacak.
Ancak her halükârda sultanlık bitecek!
Ne kendisi, ne de İtalya için herşey aynı olacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları