Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Strasbourg’dan: ‘Hepimiz Cumhuriyet’iz!’

13 Aralık 2015 Pazar

STRASBOURG - Strasbourg’un Odyssee sinemasında düzenlenen Can Dündar, Erdem Gül ve Cumhuriyet gecesinin ardından söz alan bir Fransız işte böyle dedi:
Hepimiz Cumhuriyet’iz!
Bir yıl önce Charlie Hebdo dayanışması ile Fransa’ya el veren “Cumhuriyet” yazarları, “Hepimiz Charlie’yiz” demişlerdi...
Bugün genel yayın yönetmeni ve Ankara temsilcisi demir parmaklıklar ardında olan Cumhuriyet’e Fransa’dan şimdi “Hepimiz Cumhuriyet’iz” desteği geliyor. Evrensel değerlere dayanan uluslararası dayanışma böyle bir şey: Sınır tanımıyor.
Avrupa’nın en eski beş müze sinemasından sayılan Odyssee’deki “Can Dündar, Erdem Gül” gecesinde önce Dündar’ın 17 Aralık belgeseli vizyona girdi...
Burada her yıl tekrarlanan “Türk sinema günleri”nde aynı tarihlerde gene geçen yıl da gösterilen belgeseli görmeye gelen izleyiciler bu defa, tarihi sinema önünde “Dündar’la dayanışma” için kuyruk oldular.
Işıklar söndüğünde salon ağzına dek dolmuştu.
Geçen yıl izlediğim belgeseli yazmıştım. Tekrar anımsatayım...

Erdoğan portresi
17 Aralık’ın ikinci yıldönümünde aynı belgeseli izlediğinizde, şu çok çarpıcı iki unsur öne çıkıyor...
Birincisi, o dönemde bölük pörçük dinlenen tapelerin; “17 Aralık”ın ilk saatlerinden gecenin sonuna dek geçen zaman dilimi içinde bir bütünlük içinde bir araya getirilmesi...
İkincisi Erdoğan’ın o çok uzun günün ilk anlarından, gece yarısına dek uzayan saatler boyunca sergilediği ve asla bozmadığı soğukkanlılığı ile süratli reflekslerini gün boyu kayda geçmesi.
Belgeselin adı bizatihi “Erdoğan’ın En Uzun Günü!”... “En uzun gün” Erdoğan’ın kişiliği hakkında çok net fikir veriyor.
O dönemde hâlâ Başbakan olan RTE’nin hiç paniklemediğini görüyoruz.
Bilal’le konuşmalarında ve kamuya yönelik açıklamalarında hiç yaşa basmıyor. İlk andan itibaren olayı bütünüyle kontrole alacağından öyle emin ki...
Bilal’le fısır fısır telefon görüşmeleri arasında gayet sakin; istifini hiç bozmadan; yabancı devlet başkanlarını kabul ediyor.
Şebi Arus törenleri için Konya’ya gidiyor, geliyor ve orada ilk 17 Aralık açıklamalarını yapıyor.
İlk açıklamalarda, Erdoğan’ın skandala ilişkin.. sonra da hiç sektirmeden izlediği çizgi ve yol haritasının bütün arazları var.
Bir yandan skandala karşı bütün “ön alan” tedbirleri yönetip yönlendirirken; bir taraftan da rutin “devlet programını” hiç kılı oynamadan uygulamaya devam ediyor.
Bu ibretlik çift hatlı trafik sırasında tek kez bile “tereddüte düşmüyor” ve “tökezlemiyor”.
Hasarı sıfırlamak” için, hep bir sonraki adımı düşünerek önden hesap kitap yapıyor.
O kadar ki Bilal, babasının hızına hiç yetişemiyor...
Bunları şimdi iki yıl sonra vakıf olduğumuz engin “Erdoğan deneyimi ve 17 Aralık bilgileri” ışığında izlemek hem bir hayli acı verici, hem de çok ilginç.

Basının ıssız adası
Geçen süre boyunca skandalın nasıl göz önünde gömüldüğünü gördükten sonra, o “en uzun gün”e tekrar dönmek; insanda uçsuz bir yabancılaşma duygusu yaratıyor. Belgeseli izleyen panele, Can’ın sevgili eşi Dilek Dündar, oğlu Ege ile beraber konuşmacı olarak katılan ben ve Ayşenur Arslan değişik biçimlerde bunu söyledik.
Ayşenur, perdede gördüklerini, adeta başka bir ülkede yaşanan bir olay gibi izlediğini söyledi.
Ben; her şeyin sanki iki yıl öncesinde değil de asırlar öncesinde kaldığı duygusuna kapıldığımı belirttim.
Son kertede “17 Aralık”ın yargı bağımsızlığı ile basın özgürlüklerini sıfırladığını ilave ettim.
Ayşenur Arslan “Türkiye’de medya nerdeyse tamamen susturuldu” diye söze devam etti ve ekledi:
Can Dündar’ın köşesinin adı ‘Ada’dır. Sanki hepimiz bir adaya düştük. Sanki artık hepimiz ıssız bir adadayız.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları