Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şehit timlerini beklerken

27 Ağustos 2015 Perşembe

AKP ‘ölülere’ de el koydu.
Parti-devletin son uzantısı bu: Beşikten mezara artık her şey AKP’nin elinde.
“En az üç çocuk” talep eden “irade”; “bu toprakların şehit kanlarıyla sulanmasını” istiyor.
Kadınlar kuluçka makinesi gibi çocuk yapacak...
Sonra o çocuklar “şehit kanıyla bu toprakları sulayacak”.
İran’da “Humeyni devrimi” de, tam böyle bir paradigma üzerine kurulmuştu.
“Doğum kontrolünü” cinayetten sayan anlayış, “şehit kanıyla ülke topraklarını sulamayı” baştacı etmişti...
Devrim ertesinde doğum kontrolü yasaklanırken.. henüz rejim tam yerine oturmamışken çıkan İran-Irak savaşında “1 milyon asker” tereddütsüz feda edilmişti.

Rejimin konsolidasyonu için
Tahran tarafından bilinçli uzatılan savaşta girişilen büyük “şehitlik hamlesi” sayesinde Humeyni’nin tüm iç düşmanları susturulmuş ve muhalefetin köküne darı suyu ekilmiş, “rejimin iç konsolidasyonu” temin edilmişti.
Humeyni, genç fidanları “dini” retoriklerle cepheye sürerken; “yeni İran”ın sorgulanmasına böylece asla izin vermiyor, ülkenin seferberlik ruhuyla “yek vücut” arkasında birleşmesini sağlıyordu.
Başlangıçta Şah karşıtlığı temelinde Humeyni’ye destek veren solcular; bu kanlı savaş ve seferberlik ortamında kolayca “beşinci kol” kategorisine indirgeniyor, “dış mihrakların maşası”, “hain” olarak damgalanıyorlardı.
Muhalif gazetelerin kapılarına kilit asılması İran’da böyle bir atmosferde mümkün oldu...
“Hainlerin birer birer tasfiyesiyle” tüm çatlak sesler susturuldu.
Bunlar yapılırken, İran’ı sonra yıllarca etkisine alacak bir “şehadet kültü” devreye sokulmuştu.
Ülkenin son “açılım dönemine” dek izleri görülen bu müthiş yüceltilen “şehitlik siyaseti” mucibince, Tahran caddeleri baştan sona “şehit güzellemeleri”, “şehitlik propaganda posterleri” ile kaplanmıştı.
Ahmedinejad döneminde İran’ı ziyaret ettiğimde başkent Tahran’ın o ünlü “şehit posterlerini” ben de görmüştüm.
“Her yerdeki bu şehit methiyeleri nedir?” diye sorduğumda, Humeyni’nin işte “şehitlik makamını” sonuna dek istismar eden bu politikası anlatılmış ve “şehitlik yoluyla gençlere cennet vaat ederken, İslam devriminin iktidarını böyle garantilediği” nakledilmişti.

Şehit cenazeleri politikası
Türkiye’de şimdi tam bir “fiili sistem değişikliği” polemiği yaşanırken tam gaz devreye sokulan “şehitlik siyaseti”; bana İran’daki “rejim değişikliği” ve “konsolidasyonu” sırasında bilinçli şekilde kullanılan bu çok ürkütücü “şehit kanı politikasını” hatırlatıyor.
Bakanlar “şehit olmak istediklerini” beyan ediyor...
Cumhurbaşkanı “şehit cenazelerinde”, “Ne mutlu şehit ailelerine!” diskurları veriyor.
Birer ikişer uğurlanan cenazelerde AKP’li vekiller ön sırada görünmek için şehit yakınlarını tepeliyor.
O kadar ki hız alamayıp bazıları parti teşkilatlarını şehit cenazelerindeki “başarılı organize” için tebrike yelteniyor.
Bitmedi...
“Şehitlik makamı politikası” öyle başını alıp gitti ki bundan böyle “AK cenaze timleri” kurulacakmış...
Taraf’ın manşetine göre, “Asker ve polis cenazelerinde iktidara yükselen tepkiyi durdurmak isteyen AKP, şehit cenazelerindeki protestoları oluşturduğu timlerle engelleyecek”miş...
“AK Gençlik kollarından oluşacak timler, cenazenin kılınacağı camiye önden gidecek; gruplar halinde topluluğa dağılacaklar, vatan millet sloganları atıp tekbir getirecek; hükümete yönelik tepkilerin oluşması halinde ‘şehit yakını’ kisvesiyle vatandaşı susturacak”mış...
Manipülasyonun vardığı noktaya bakar mısınız?
Ölülerimize de artık el koyuyor AKP.
Tek kelimeyle tüyler ürpertici.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları