Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Saray hukuku

31 Ekim 2015 Cumartesi

Hukuk devleti yok; bundan böyle artık yalnız “Saray hukuku” var.
Gerçekleri yazmaya her şeye karşın cüret edebildikleri için ağır tehdit altında bulunan muhalefet gazetelerinin baş sayfasında dün, Bugün’e indirilen “kayyum” balyozu ile Trabzonspor başkanının “hakem terörü” vardı…
“Kurtlar Vadisi”ni aratmayan Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu ile bir gazeteye “organize” ile baskın yapan “kayyum” Hasan Ölçer’in, manşetlerdeki fotoğraflarına baktığınızda; “hukuk devletinin sizlere ömür vefatını” görüyorsunuz.
“Hukuk devleti”nin en kestirme tanımı zira “güçler ayrımı...”
“Güçler ayrımı” ile yürütme, yargı, yasamaya ilaveten “basın özgürlüğü” anlaşılıyor.
“Bugün” gazetecilerini tek hamlede; “Terbiyesiz herif, çık dışarı… Bu mu senin namusun? İş akdin feshedildi!” sözleriyle kovan; kovmakla kalmayıp polis şiddetini devreye sokan “kayyum” Hasan Ölçer örneğinde, “bağımsız yargı” ve “basının” nasıl yerle bir edilerek gücü bir elde toplayan “Saray iradesine” tabi kılındığını gördük.
Gazete çalışanlarının “cep görüntülerini” izlemek; naklen hukuk devletinin yerle bir oluşunu izlemek gibiydi.
Hukuk devletine rahmet okutan ikinci fotoğraf; Gaziantep maçı ertesinde 4.5 saat rehin tutulan hakemlerin serbest bırakılma anında, yüzlerine yansıyan dumur ifadesi oldu.
O korku ve hayret dolu bakışlarda da “orman yasalarının damgasını” gördük.

‘Bugün ona, yarın sana!’
Sırtını “Saray hukukuna” dayayan zorba bir yönetici, spor dahil her yere sirayet eden “orman yasalarını” kullanmış; gücü gücüne yetenin hukukunu devreye sokarak, “kişiyi, cebir ve tehditle hürriyetinden yoksun bırakmaktan” yasada 7 yıla dek hapis cezası gerektiren bir işlemle hakemleri rehin almıştı.
Hakemlerin iş, can güvenliğini tehdit eden bu aleni “kanunsuzluğun” yol açtığı krizi, “yasal yollar” değil; tek adamın “dünyaya rezil olmayalım, yanlış varsa hesabı sorulur, sal onları!” buyruğu çözmüş; Hacıosmanoğlu, gecenin kör vakti yaptığı bir basın toplantısında konunun, “uğruna ölmeye hazır olduğu liderin” araya girmesiyle çözüldüğünü söylemişti.
“Tek adam”a tıpkı 20 gün önce Rize’de “destek mitingleri” düzenleyen Sedat Peker gibi; Hacıosmanoğlu için de muktedirin sözü artık “kanun”du.
Aynı zamanda hukukçu olan Selahattin Demirtaş bu yüzden döne döne şimdi “devlet mafyalaşıyor!” diye can alıcı bir noktaya parmak basarak uyarıyor: “Bunlar hukuk dışı, kanun dışı uygulamalar. Bu mafya uygulamalarına bugün sessiz kalırsanız yarın herkese yapılır…”
“Kayyum dehşeti” ve hukukun açık katli sahnelerinden hareketle Demirtaş, “yargı mensuplarına” seslenerek; “Yargı mensuplarına çağrı yapmak istiyorum” diyor:
“Siyasi irade hukuk dışı, kanun dışı yola girdiğinde, sizin de resen devreye girme şansınız ve hakkınız var. Uzun yıllar bunu hiç yapmadınız. Yargı olarak, ülkenin demokratikleşmesine hiç katkı sunmadınız. Bugün de sunmayacaksanız, ne zaman sunacaksınız?”

Yargı kadınlardan ders alsın
Türkiye’nin demokratikleşmesine yargı sahi, bugün de eğer bir katkı sunmayacaksa ne zaman sunacak?
Kadınları da bu vesileyle aşağılamaya kalkan Trabzonspor Başkanı Hacıosmanoğlu’na kadınlar ders verdi ve bakın geri adım attırdı.
Sadece en güçlü olanın sözünün geçtiği “orman kanunlarından” başka yasa tanımayan zorba başkan, kadınların gür sesi karşısında özür dilemeye mecbur kaldı.
Türkiye’nin koskoca yargı camiası, kadınlar kadar olamıyor mu?
“Hukuk devleti”nin katli karşısında, kadınlar kadar olsun seslerini çıkaramıyor mu?
Modern ve uygar devlet, “hukuk devleti” demektir.
“Hukuk devleti”nin sonu, uygarlığın sonudur.
Bu ülkenin nereden baksanız bir asrı bulan bir “hukuk” ve “uygarlık birikimi” var.
Bu birikim bu denli keskin bir U-dönüşe nasıl izin verir?
Buna inanmakta zorluk çekiyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları