Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mustafa

23 Ocak 2016 Cumartesi

Mustafa’yı düşününce aklıma ilk gözleri geliyor.
O mavi mavi bakan gözleri.
Gözlerinin etkileyici olmasının nedeni yalnız yaz denizi kadar berrak ve parlak olmaları değildi. Bakışlarının çarpıcı gerçekliğiydi.
Mustafa Koç denli “gerçek” olan az insan tanımışımdır.
Titr”, “pozisyon”, “sosyal konum” ve mülti milyarlık “servetler”den bağımsız, sıra dışı bir gerçekliği vardı Mustafa Koç’un.
Kendisini samimi bir ortamda tanıdığınızda kırk yıllık “mahalle arkadaşınız” gibi gelirdi size. Her yapmacıktan uzak, yalın, sade, dolaysız, çevresindekilere antenleri çok açık ve doğal bir insan.
Mustafa’yı daha 20’li yaşlarında gençken tanımıştım. Yıllar içinde tüm bu özelliklerini hiç kaybetmedi. Dev bir holdingin sorumluluğunu üzerine aldıktan sonra dahi o gençlik yıllarındaki doğallığından hiçbir şey yitirmedi.
En son İtalya’da beraber olmuştuk. SAIS’in (School of Advanced International Studies-Johns Hopkins Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü) Bologna merkezinde düzenlediği 51. yıl konferansına Türkiye’den birlikte gitmiştik.
Hani şimdi Bilal Erdoğan’ın doktora çalışmaları için gittiği okul var ya o okul…
Benim de eski okulum olduğu için SAIS konferansında Mustafa Koç’un konuşmasını orada ben izlemiştim.
Türkiye’den özel uçağıyla Bologna’ya beraber gittik. Tüm günü beraber geçirdik.
O dönemde Koç Holding Yönetim Kurulu’na birkaç yıl önce başkan olmuştu. Uçakta, bana göreve geldiği bu süre içinde Koç Holding’in sergilediği etkileyici başarı grafiğini anlatmıştı. Hem holdingin genel konumundan, hem de yönetim kurulu başkanı olarak kendi kişisel başarısından çok memnundu. Bunları dinlerken, Mustafa Koç’un kişiliğinin, parlak gelişmelerden “kibir” bağlamında hiç etkilenmediğini düşünmüştüm.
Karşımda, 20’lerindeki tasasız mavi yolculuk tatillerinde balık avlarken tanıdığım neşeli ve coşkulu Mustafa vardı.
Yıllar onu asla sinikleştirmemiş ve sertleştirmemişti.

Ödün vermedi
Mustafa Koç’un en büyük gücü sanıyorum bu: Az insanın başarabildiği oranda kendisi gibi olmak, olabilmekti.
Nitekim Erdoğan rejiminin baskıları karşısında da, çıkarları için inandığı değerlere sırt çeviren iş dünyasındaki çok insanın aksine,
o son ana değin kendisi kalabilmeyi bildi.
Financial Times, Forbes gibi uluslararası yayın organlarının dünyaya ibret verici bir şekilde anlattığı “ihale iptalleri, vergi müfettiş baskınları, Koç Holding’e tavır alan ve kamuoyu önünde veryansın eden RTE’nin” baskılarına karşın, Mustafa Koç çizgisinden hiç şaşmadı ve ödün vermedi.
Bunun kanıtı sadece Havana’daki Atatürk büstünün yanından verdiği son tatil pozu değil.
Eğer gidebilseydi son iş gezisine de Atatürk Türkiyesi’nin en temel direklerinden biri olan kadın-erkek eşitliğinin BM çapında promosyonu adına Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu toplantısına katılacaktı.
BM’nin kampanya yüzü Emma Watson başkanlığında sürdürdüğü HeForShe programını duymuşsunuzdur.
Cinsiyet eşitsizliği mücadalesinin sırf kadınlarca yüklenilmemesi ve kadın haklarını aktif şekilde destekleyen erkeklerin de kampanyaya katılması ve bu girişimleriyle topluma örnek teşkil etmelerini hedefleyen HeForShe programında, Koç, dünyanın örnek “10 şampiyonundan” biri seçilmiş.
Bu “fark yaratan 10 şampiyon” şirket içindeki tek Türk grubu olan Koç Grubu adına Davos’ta işte dün Emma Watson’un sorularını cevaplaması beklenen Mustafa Koç, bu çok olağanüstü gururu nasıl yakaladıklarını orada tüm dünyaya duyuracaktı.
Bütün Koç firmaları çapında eğitmen grupları oluşturarak binlerce holding personelini “kadın erkek eşitliği için” nasıl eğittiklerini anlatacaktı...
Mustafa Koç kısa hayatına çok şey sığdırdı.
Ama bir bu kadar daha yapacak şeyi vardı.
Yarım kalmış bir hayat onunkisi. Arkasından geleceklere bu güzel mirası devam ettirmek için büyük görev düşüyor.
Sevgili Mustafa ışıklar içinde uyu.
Koç ailesine ve Sevgili Çiğdem Simavi’ye bu tarifsiz acı, sonsuz kayıp için başsağlığı dilerim.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları