Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Muhteşem Festivalin 'Muhteşem 40 Yılı'
\n
\nİyi ki sanat, iyi ki müzik, iyi ki İKSV festivalleri var! \n
\nUnutulmaz bir Barenboim konseri ardından sıcağı sıcağına kaleme aldığım bir yazı işte böyle başlıyor: \n
\n“İyi ki sanat, iyi ki müzik, iyi ki Daniel Barenboim var…\n
\nBarenboim’la Lütfi Kırdar’da iki saat kanatlandık, uçtuk önceki gece. \n
\nBaşka bir yerlere göçtük. Yeryüzünden başka bir yere konduk. Gittik, geldik ve galiba cennete dokunduk. \n
\nDışarıda ayak oyunlarının, ketenperenin bini bir paraymış..\n
\n‘Demokratikleşme’(!) adına çıkarılan yasalar, şeytana külahını ters giydirecek cambazlıklarla, gece yarıları kotarılmış filan… \n
\nBarenboim, bunların hepsini -iki saat için olsun- bize unutturdu…\n
\nMüzikle bizi sardı sarmaladı. \n
\n‘La Scala’ filarmoni orkestrası ile birlikte yalnız ‘mükemmeliyet’, ‘özen’ ve ‘sanatın soyluluğunun’ geçer akçe, altın değer olduğu bir yere götürdü… \n
\nDünyanın durmuş, oturmuş; dingin, uygar coğrafyalarından birinde de böylesi bir Barenboim konseri dinlesem etkilenirdim… \n
\nAma sürekli biçimde yüksek voltajlı gerilim hattına yapışmış gibi yaşadığımız bu garip, gerçek ötesi ortamda; birkaç saat için olsun, bu denli yoğun bir ‘yalıtılmışlık’ duygusunu bize armağan ettiği için, büyük müzisyene minnettar kaldım...”\n
\nYukarıdaki son cümleyi; “İKSV’nin müzik festivallerine minnettar kaldım!” şeklinde değiştirmem lazım…\n
\nİKSV festivalleri olmasa her yıl bu kalibrede bu kadar çok sanatçı izleyebilir miydik?\n
\nİKSV’nin 40. yaşına basan muhteşem festivalleri sayesinde bu yıla dek kaç konserde, kaç kez yaşadığımız bu yüksek voltajlı gerilim hattında “cennete dokunmanın” ayrıcalığını hissettik?\n
\nAtmosfer ve müziğin buluşması\n
\nAklımda dün gibi hatırladığım böyle çok konser var… \n
\nBunlardan biri Lorin Maazel mesela...\n
\nMaazel’i de aynen Barenboim gibi anlatılması güç bir “kanatlanma” duygusu içinde izlemiştik. Lütfi Kırdar’ı ağzına dek dolduran izleyicilerle hep birlikte ortak bir “tutulma” hali yaşamıştık.\n
\nSıra dışı atmosferiyle hatırladığım bir Kiri Te Kanawa konseri, unutulmaz İKSV randevularından bir başkası olmuştu… \n
\nAya İrini’nin yüksek pencerelerinde usul usul gün çekilirken, Kiri Te Kanawa’nın berrak sesi, kubbede uçuşan bir kuşun kanat çırpınışları arasında yüreğime çengellenmişti…\n
\nÇevremden beni böyle atmosferiyle koparıp götüren bir başka konser... \n
\nİstanbul Oda Orkestrası’nın Emre Aracı yönetiminde dinlediğim “Sultanlarla Vals”i idi.\n
\nO konserin olağanüstü atmosferini de bu köşede şöyle anlatmıştım: \n
\n“Uzaklardan gelen aheste-beste tren sesleri, Boğaz kıyılarındaki yaz düğünlerinden yankılanan havai fişekler, martılar ve ezan sesleri arasında izledik ‘Sultanlarla Vals’i... İstanbul’a adanmış, eski İstanbul’u anlatan ‘Boğaziçi Mehtaplarında Sultanlarla Vals’ konserinin içinde İstanbul’un kendi konserini de dinlemiş olduk böylece. Ama etkileyici olan yalnız bu değildi. \n
\nBir defa Arkeoloji Müzesi... Müzenin lahitler, eski Yunan heykelleri ile çevrili bahçesi... O ne görkem öyle? İnanın kendimi çimdiklemek istedim: \n
\n‘Burası gerçek mi? Ben şimdi gerçekten burada mıyım?’ diye. Hani vardır ya. \n
\nDış atmosfer ile iç dünyanız arasında birden beklemedik bir ‘kenetlenme’, ‘ahenk’ oluşur. Etrafınızdaki çevre ile kendinizi tamamlanmış, bütünlenmiş hissedersiniz. Öyle. Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde bunu hissettim. \n
\nMükemmel bir ‘sihir’ ve ‘büyü’ anıydı…” \n
\nAracı o gece bize klasik müziğin Osmanlı Sarayı’ndaki ilk örneklerini sunmuştu. Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat gibi Osmanlı sultanlarının bilmediğimiz bestelerini; Franz Liszt, Donizetti gibi Avrupalı bestecilerin İstanbul adına yaptıkları değişik eserlerini dinletmişti… \n
\nBatı ve Doğu’nun kucaklaştığı Arkeoloji Müzesi bahçelerinde yaşadığımız harika müzik şöleninin yanı sıra çok şey öğrendiğimiz olağanüstü bir kültür gecesine tanıklık etmiştik. \n
\n‘Festival’ okul oldu \n
\n“İstanbul Festivali” adı altında bundan 40 yıl önce doğan “muhteşem festival”; böyle yıllar geçse de hatırlanan çok sayıda sanat olayını bizlere yaşatırken; ufkumuzu, kültürümüzü de alabildiğine genişletti ve zenginleştirdi. \n
\nZamanla içinden beş ayrı festival (müzik, sinema, tiyatro, caz festivalleri ile sanat bienali) doğuran etkinlik, Anadolu kentlerinin festivaller için örnek aldığı bir büyük okula dönüştü. Nuri Bilge Ceylan gibi Türkiye’nin medarıiftihar sayılan sanatçılar örneğin, “sinema sanatını” bu festivallerle keşfedip, öğrendiklerini; bu festivalle beslenip büyüdüklerini söyledi... \n
\nOlgunlaşma çağını yaşayan “İstanbul Müzik Festivali” artık sanat meşalesini daha da geniş kitlelere yaymak çabası içinde. Bülent Eczacıbaşı, 40. festivalin açılış konuşmasında, İstanbul’un çeşitli yerlerine yerleştirilen dev ekranlar sayesinde açılış ve kapanış konserlerinin bundan böyle “canlı” izlenebildiğini söyledi. Borusan İstanbul Filarmoni’nin Beethoven konseriyle açılan ve Anne Sophie Mutter’ın şiir gibi Mozart yorumlarıyla başlayan festivalin bu yeni “demokratikleşme çabasını” da canı gönülden destekliyor, önümüzdeki yıllarda başarılarının devamını diliyoruz.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Dünya’nın bütün çöplerini neden Güneş’e fırlatmıyoruz?