Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Mehmet Ali Birand
Mehmet Ali Birand’ın ölümünü duyunca son yıllarda ne çok gazeteci dostu/tanıdığı uğurladığım aklıma geldi.\n
\nİlhan Selçuk, Turhan Selçuk, Deniz Som, Mehmet Sucu, Türkel Minibaş. Ufuk Güldemir, Hikmet Bila, Turhan Yavuz, Gülçin Telci, Mehmet Ali Birand… Ne uzun bir liste oldu bu böyle diye düşündüm… \n
\nYıllanmış gazetecilerden kimileri nicedir Silivri’de, kimini yitirdik, kimi ana akım medya dışına ötelendi, kimi kovuldu…\n
\nGazetecilik ortamı ve ekranların yüzü tümden değişti… \n
\nHemen ardından düşündüğüm ikinci konu, dış muhabirliğin bu ülkede ne büyük rötarla başlamış olduğu oldu.\n
\nBatı’da dış muhabirlik müessesesi, telgrafın keşfiyle 19. yüzyıl ortasında gelişmiş... \n
\nBizim “dış muhabirliği” keşfetmemiz için, yüz yılı aşkın bir süre sonra, Birand’ın 1960’lar ortasında gazeteciliğe adım atmasını beklememiz gerekti. \n
\nGazete haberlerinde Birand’dan önce de gerçi adı “dış muhabir” olarak anılan bazı kimseler vardı. Ama çoğu defa bunlar, bulundukları ülkede gazetecilikten başka işleri olan, patronun dış dünyada bağlantılarını kovalayan kişilerdi… \n
\nHaber niyetine yabancı kaynaklardan birkaç cümle çevirirler, üstüne de isimlerini yazarlardı ya da bir ünlü yanında fotoğraf çektirir, “Ben oradaydım!” kabili içi boş bir “resim altı” koyarlardı… \n
\nDış muhabirliğin büyük emek isteyen bir “dünya ve Türkiye tanıklığı” olduğunu, bir sonraki kuşağın dış muhabirleri olan bizler, Mehmet Ali Birand’dan öğrendik. \n
\n‘Brüksel kastına giren Türk’\n
\nBirand’ı “Brüksel’den bildirmeye” başladığı ilk döneminden tanıyan ve Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET adıyla bilinen Avrupa bürosunu Türkiye’de açan ilk Avrupa Birliği temsilcisi olan Gian Paolo Papa, “o yılların Türkiyesi’ni” ve “o yılların heyecanlı, genç dış muhabirini” şu sözlerle anlatıyor: \n
\n“Türkiye, o vakitler Brüksel’e çok uzak bir ülkeydi. Öyle ki Brüksel (AB) komisyonu içinde Türkiye’de temsilcilik açmanın yararlı olacağını düşünen sadece bir avuç insan vardı. Bu insanların sayısının -rakamla ‘10’- ‘on’u geçmediğini söyleyebilirim. Türkiye’nin böyle dünyanın başka ucu gibi algılandığı bir dönemde, Mehmet Ali Birand; Brüksel’de kast gibi kapalı devre yaşayan Avrupa yüksek bürokratları ile gazetecileri arasına girmeyi başardı. Brüksel’de kararları alan ve kamuoyu önderliği yapan insanlardan oluşan bu dar çevreye, dışardan gelen birisinin adım atması kolay değildi. Birand bunu yabancı dil hâkimiyeti, bilgisi, entelektüel donanımı ve kişisel diyalog yeteneği ile becerdi. O, Avrupa kültürü almış ve Avrupa’ya inanan bir kişiydi. Bunlar Birand’ın o çevrelerde kulaç atmasını kolaylaştırdı. Birand bu bağlamda önemli bir işlev yaptı. Karmaşık Avrupa realitesini, o dönemde bu realiteye hiç de hazır olmayan Türkiye’ye damla damla zikrederek yansıtmayı ve aktarmayı başardı. Türkiye’de Avrupa’yı tanıyanların ve zaman içinde Avrupa olgusunu izleyenlerin çıkması, Birand’la beraber oldu. Ülkesine döndükten sonra da bu defa bizler Türkiye’yi, Birand’ın kaleminden izler olduk. Ben örneğin, Türkiye’deki gelişmeleri sürekli olark Birand’ın ‘Hürriyet Daily News’taki köşesinden izleyenlerden biriydim.” \n
\nİrade gücünün zaferi\n
\nMehmet Ali Birand’la en son bir davette geçen kış karşılaştım. “Geçmiş olsun, bu uğursuz hastalık da arkanda kaldı!” dediğimde; beklemediğim bir hüzünle “Hiçbir şey artık eskisi gibi değil” karşılığı verdi. Birand’ın o an, dışa yansıttığı her zamanki yüksek dozlu iyimserlikle “Her şey yolunda!” imajının arkasında, çok güçlü bir irade ve mücadele azmi olduğunu anladım. \n
\nBirand’ın küçük yaşta bacağının sakatlanmasıyla başlayan hayat öyküsüne baktığımızda, bu “irade” ve “mücadele gücü”nün yaşam serüveninde hâkim yer tuttuğunu görüyoruz. Sanki hep sıra dışı bir tutunma ve mücadele arzusuyla sorunlarının üstüne çıkmış biri o. Hastalığıyla ilgili verdiği son söyleşilerden birinde “dibe vurmamak” adına giriştiği çabayı anlatırken bu bağlamda söyledikleri çarpıcı: \n
\n“(Hastalık boyunca) işe tutundum. Bütün gün yatıp, iki saatliğine kalkıp habere gittim. 28 Şubat belgeselini inatla yazdım. Kafam düştü gene yazdım. Bu, insanı hastalıktan uzaklaştırıyor. (Hastalık fikrinden) uzaklaştıkça vücut daha kolay mücadele etmeye başlıyor. Ama o metinleri yazarken, bunun son çalışmam olacağını biliyordum.”\n
\nMehmet Ali Birand’ın öldüğü gün bile son yazısı yayımlandı. \n
\nSon ana dek böylesine yaşama ve aşkla sevdiği bir işe asılmak, her babayiğidin harcı değil. \n
\nYiğidi öldür, hakkını yeme demişler. \n
\nMehmet Ali Birand, doğrudur evet tabii bir “kurulu düzen gazetecisi” idi… \n
\nBaşbakan’ından, Bülent Arınç’ına, Fethulah Gülen’ine dek, arkasından taziye sırasına dizilenlerin kimliklerinden.. yaşam duruşu hakkında fikir edinmek zor değil!\n
\nAncak bunların hiçbirisi, Birand’ın “iz bırakan” önemli bir gazeteci olduğu gerçeğini gizlemiyor. Sevdiklerinin başı sağ olsun. \n
\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!