Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mehmet Ali Birand

19 Ocak 2013 Cumartesi

Mehmet Ali Birandın ölümünü duyunca son yıllarda ne çok gazeteci dostu/tanıdığı uğurladığım aklıma geldi.\n

\n

İlhan Selçuk, Turhan Selçuk, Deniz Som, Mehmet Sucu, Türkel Minibaş. Ufuk Güldemir, Hikmet Bila, Turhan Yavuz, Gülçin Telci, Mehmet Ali BirandNe uzun bir liste oldu bu böyle diye düşündüm… \n

\n

Yıllanmış gazetecilerden kimileri nicedir Silivride, kimini yitirdik, kimi ana akım medya dışına ötelendi, kimi kovuldu…\n

\n

Gazetecilik ortamı ve ekranların yüzü tümden değişti… \n

\n

Hemen ardından düşündüğüm ikinci konu, dış muhabirliğin bu ülkede ne büyük rötarla başlamış olduğu oldu.\n

\n

Batıda dış muhabirlik müessesesi, telgrafın keşfiyle 19. yüzyıl ortasında gelişmiş... \n

\n

Bizim dış muhabirliğikeşfetmemiz için, yüz yılı aşkın bir süre sonra, Birandın 1960lar ortasında gazeteciliğe adım atmasını beklememiz gerekti. \n

\n

Gazete haberlerinde Biranddan önce de gerçi adı dış muhabirolarak anılan bazı kimseler vardı. Ama çoğu defa bunlar, bulundukları ülkede gazetecilikten başka işleri olan, patronun dış dünyada bağlantılarını kovalayan kişilerdi… \n

\n

Haber niyetine yabancı kaynaklardan birkaç cümle çevirirler, üstüne de isimlerini yazarlardı ya da bir ünlü yanında fotoğraf çektirir,Ben oradaydım!kabili içi boş bir resim altıkoyarlardı… \n

\n

Dış muhabirliğin büyük emek isteyen bir dünya ve Türkiye tanıklığıolduğunu, bir sonraki kuşağın dış muhabirleri olan bizler, Mehmet Ali Biranddan öğrendik. \n

\n

‘Brüksel kastına giren Türk’\n

\n

Birandı Brükselden bildirmeyebaşladığı ilk döneminden tanıyan ve Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET adıyla bilinen Avrupa bürosunu Türkiyede açan ilk Avrupa Birliği temsilcisi olan Gian Paolo Papa,o yılların Türkiyesi’nive o yılların heyecanlı, genç dış muhabirinişu sözlerle anlatıyor: \n

\n

Türkiye, o vakitler Brüksele çok uzak bir ülkeydi. Öyle ki Brüksel (AB) komisyonu içinde Türkiyede temsilcilik açmanın yararlı olacağını düşünen sadece bir avuç insan vardı. Bu insanların sayısının -rakamla ‘10’- ‘onu geçmediğini söyleyebilirim. Türkiyenin böyle dünyanın başka ucu gibi algılandığı bir dönemde, Mehmet Ali Birand; Brükselde kast gibi kapalı devre yaşayan Avrupa yüksek bürokratları ile gazetecileri arasına girmeyi başardı. Brükselde kararları alan ve kamuoyu önderliği yapan insanlardan oluşan bu dar çevreye, dışardan gelen birisinin adım atması kolay değildi. Birand bunu yabancı dil hâkimiyeti, bilgisi, entelektüel donanımı ve kişisel diyalog yeteneği ile becerdi. O, Avrupa kültürü almış ve Avrupaya inanan bir kişiydi. Bunlar Birandın o çevrelerde kulaç atmasını kolaylaştırdı. Birand bu bağlamda önemli bir işlev yaptı. Karmaşık Avrupa realitesini, o dönemde bu realiteye hiç de hazır olmayan Türkiyeye damla damla zikrederek yansıtmayı ve aktarmayı başardı. Türkiyede Avrupayı tanıyanların ve zaman içinde Avrupa olgusunu izleyenlerin çıkması, Birandla beraber oldu. Ülkesine döndükten sonra da bu defa bizler Türkiyeyi, Birandın kaleminden izler olduk. Ben örneğin, Türkiyedeki gelişmeleri sürekli olark Birandın Hürriyet Daily Newstaki köşesinden izleyenlerden biriydim.\n

\n

İrade gücünün zaferi\n

\n

Mehmet Ali Birandla en son bir davette geçen kış karşılaştım. Geçmiş olsun, bu uğursuz hastalık da arkanda kaldı!” dediğimde; beklemediğim bir hüzünle Hiçbir şey artık eskisi gibi değilkarşılığı verdi. Birandın o an, dışa yansıttığı her zamanki yüksek dozlu iyimserlikle Her şey yolunda!imajının arkasında, çok güçlü bir irade ve mücadele azmi olduğunu anladım. \n

\n

Birandın küçük yaşta bacağının sakatlanmasıyla başlayan hayat öyküsüne baktığımızda, bu iradevemücadele gücünün yaşam serüveninde hâkim yer tuttuğunu görüyoruz. Sanki hep sıra dışı bir tutunma ve mücadele arzusuyla sorunlarının üstüne çıkmış biri o. Hastalığıyla ilgili verdiği son söyleşilerden birinde dibe vurmamakadına giriştiği çabayı anlatırken bu bağlamda söyledikleri çarpıcı: \n

\n

(Hastalık boyunca) işe tutundum. Bütün gün yatıp, iki saatliğine kalkıp habere gittim. 28 Şubat belgeselini inatla yazdım. Kafam düştü gene yazdım. Bu, insanı hastalıktan uzaklaştırıyor. (Hastalık fikrinden) uzaklaştıkça vücut daha kolay mücadele etmeye başlıyor. Ama o metinleri yazarken, bunun son çalışmam olacağını biliyordum.\n

\n

Mehmet Ali Birandın öldüğü gün bile son yazısı yayımlandı. \n

\n

Son ana dek böylesine yaşama ve aşkla sevdiği bir işe asılmak, her babayiğidin harcı değil. \n

\n

Yiğidi öldür, hakkını yeme demişler. \n

\n

Mehmet Ali Birand, doğrudur evet tabii bir kurulu düzen gazetecisiidi… \n

\n

Başbakanından, Bülent Arınçına, Fethulah Gülenine dek, arkasından taziye sırasına dizilenlerin kimliklerinden.. yaşam duruşu hakkında fikir edinmek zor değil!\n

\n

Ancak bunların hiçbirisi, Birandın iz bırakanönemli bir gazeteci olduğu gerçeğini gizlemiyor. Sevdiklerinin başı sağ olsun. \n

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları