Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Medyaya Baskıda Son Eşik

04 Ekim 2012 Perşembe
\n

Başbakan’ın Mecbur muyuz (davet) etmeye? diye başlayan; Her gün her türlü hakareti yapacaksın, buna rağmen davet edeceğiz. Yok böyle 25 kuruşa simit salvosuyla devam eden; Basına engel konulmazmış, biz zaten koymuyoruz. O medya bize saygısızlık ettiği zaman ona haddini bildirmek de bizim cevabımızdır gözdağıyla tavan yapan büyük demokrasi deklarasyonu ardından; gazetelerin okur yorumlarında çok sayıda güçlü tepkiler gördüm.

\n

Önceki akşam geç vakit, yatmadan önce göz attığım okur yorumları arasında mesela bir gazetede şu tepkiler dikkatimi çekti: Evet mecbursun! diyordu biri; Herkesin Başbakanı olmak iddiasındaysan, Türkiyeye gerçek demokrasi getirme sevdan varsa davet etmeye mecbursun. Mecbur hissetmiyorsan, bu senin demokrasiden ne anladığını gösterir.”

\n

“Yaptığın oğlunun sünnet düğünü değilse mecbursun diye üsteliyordu öteki.

\n

Bu minval tavır koyan çok yorum birbirini izliyordu:

\n

Parti kongresi, partinin özeli değildir…”

\n

Gemi azıya aldılar. Çok basit bir ilkesi vardır demokrasinin. Demokrasi çoğunluğun tahakkümü değildir. Aksine az olanın varlığını sürdürebileceği bir anlayıştır. Bunların bildiği, bilmezden geldiği ya da saptırdığı demokrasi anlayışı olsa olsa Beşşar Esad tipi demokrasidir.

\n

Demokrasi ayaklarını hâlâ yiyen var mı? Bence yoktur artık, yiyen varsa da afiyet olsun.

\n

Bir başbakana yakışır bir tepki mi bu? Herkesi kucakladığını söyleyeceksin. Yasaksız bir demokrasiyi sözüm ona savunacaksın. Millet iradesi falan dilinden düşmeyecek. Çokseslilikten, çoğulculuktan dem vuracaksın. Herkese aynı mesafede olduğunu, milletin başbakanı olacağını dillendireceksin. Sonra kalkıp, basın gibi demokrasinin en önemli unsurunu mecbur muyum çağırmaya? diyeceksin. Gerçi bu üsluba şaşırmadım. Ve Başbakan’dan ilk kez duymuyoruz böylesi bir tepkiyi. Kendisine yakışanı yapmıştır.

\n

Niçin Genelkurmay Başkanlığının gazetelere akreditasyon uyguladığı dönemlerde; arkadaşlar, adamlar gazetecileri davet etmeye mecbur mu demiyordunuz? Anayasaya göre kimsenin haber alma özgürlüğünü kısıtlayamazsınız.

\n

Ben mecbur muyum senin yayın organlarını takip etmeye? vs

\n

Birçok gazetenin köşe yazarlarını artık hiç okuyamadığım için, çoğu kez sadece okur yorumlarıyla yetiniyorum.

\n

Önceki akşam da Helal olsun! dediğim tüm bu okur yorumlarının hepsine bir bir göz attım ve yattım

\n

Ertesi gün gazetenin internet baskısında aynı sayfaya geri döndüğümde ne göreyim?

\n

Haber (O medyaya haddini bildirdik) duruyordu. Ama gece okuduğum yorumların hiçbiri yoktu.

\n

Sabah tez vakit hepsi silinmişti

\n

Pes! dedim kendime Korku bu kadar mı artık dağları bekliyor? Demek okur yorumlarından bile çekinir hale geldiler!

\n

Okurların yorumlarını 24 saat yerinde muhafaza edemeyen bir basından bahsediyoruz...

\n

Böyle bir basının gazetecilik mesleğini sahiplenmesi beklenebilir mi? \t\t

\n

Dönüm noktası Esad söyleşisi

\n

Baskıya karşı meslek sahiplenmesinin ne denli zayıf reflekslere dayandığını, en son bu yaz aylarındaki Esad’la söyleşi krizinde görmüştük.

\n

Hatırlarsanız, haziran sonunda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esaddan; Türkiyenin önde gelen sayılı gazetecileri için randevu alınmış; ancak Başbakan’ın konuya şiddetle vaziyet etmesiyle randevular iptal edilmişti.

\n

Sözüm ona meslekte saçlarını ağartmış kerli ferli adamlar, röportaj taleplerini kuzu kuzu geri almakta tereddüt göstermemişti.

\n

Dünya standartlarında bir gazetecilik olayı olan Esad söyleşisinden vazgeçmeyi aklından dahi geçirmeyen Ankara temsilcimiz Şam yolundan mesleki tutarlılık ile geri dönmemiş, bu cesareti gösteremeyen diğer meslektaşlarının ayıbını tek başına gidermişti.

\n

Ülkemizde sık rastlanmayan bu dört dörtlük profesyonel gazeteci duruşunu ihtimaldir ki Başbakan kendisine -çok yanlış biçimde!- açık bir meydan okuma olarak algıladı ve bu olaydan sonra Cumhuriyete karşı hepten bir El mi yaman, bey mi yaman? havasına girdi. Gazetecilik kriterleri içinde değerlendirilmesi gereken bir konuda, gazetemiz ve Utku Çakırözere karşı önüne çıkan ilk fırsatta açık meydan okumayla karşılık vermeye karar verdi.

\n

O kadar ki, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik bu meydan okumayı -şimdiye dek hiç benzerine rastlanmayan bir örnekle- kongre salonunda Utku ile yapılacak bir TV programını durdurmaya kadar vardırdı.

\n

Cumhuriyete karşı başlatılan bu açık had bildirme operasyonunu haber aldığımda, aklıma gelen ilk olay Esad söyleşisinin rövanşı(!) oldu.

\n

Gazeteciliğin sınırlarını öyle anlaşılıyor ki, bundan böyle her düzeyde ve her şart altında Başbakan belirleyecek.

\n

Türkiyede gazeteciliğin bugünkü düzeyini dahi arar noktalara geleceğiz.

\n

Bu doludizgin ve toplu sürüklenişin durdurulmasının tek yolu meslek dayanışmasıdır.

\n

Ama okur yorumlarına dahi sahip çıkamayan bir medyadan hangi dayanışma beklenebilir?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları