Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Liberallerin Tarihi Yanılgısı (2)
“Liberallerin ortak noktası AB referansını fazla ciddiye almak oldu. En büyük yanılgıları, Erdoğan’la beraber AB’ye çıpalanmış olmayı varsaymaktı. Erdoğan’ın demokratik sicili güvenilir olmasa da, nasılsa AB var diye düşündüler. Varsayım uyarınca, ‘Kopenhag Kriterleri’ her türlü raydan çıkmayı denetim altına alacaktı…”
\nTek adamlığa yürüyen Erdoğan kâbusunu... Türkiye’nin başına saran liberallerin tarihi yanılgısını ilk yazımda böyle özetlemiştim.
\nOkurum Prof. Dr. Zerrin Söylemez’den şu iletiyi aldım:
\n“(Liberallerin) AB çıpasının sağlam bir çıpa olmadığını bilmeleri gerekirdi. AB üyesi olmak bile yetmedi. Macaristan AB üyesi değil mi? AB, Macaristan anayasasını çıkarılırken gördü mü?”
\nProf. Söylemez; Macaristan’ın yeni “diktatörlük anayasası” karşısında Kopenhag Kriterleri’nin esamisinin okunmadığına; kriterlerin Birlik ülkelerinde dahi otoriter eğilimleri frenlemeye yetmediğine işaret ediyor.
\nTarihi perspektifi doğru koymak için şu gerçeği teslim etmek lazım:
\n“Erdoğan’a endeksli biçimde” AB kuyruğuna takıldığı yıllarda dünya farklı bir yerdi. Konjonktür değişikti.
\nAB’den müzakere tarihi aldığımız 2004 yılında, AB’de görünür bir kriz yoktu…
\nAB hâlâ, Avrupa’nın periferi ülkelerini, çekirdek Avrupa’nın refah ve demokrasi modellerine demirleyecek bir güç diye görülüyordu.
\nKrizler silsilesinin ilki olan, anayasa referandum krizleri yaşanmamıştı...
\nAvro krizi çıkmamıştı…
\nEkonomik kriz Kıta’yı sarmamıştı…
\nBugünkü çok katmanlı krizin aksine; 20. yüzyılın son çeyreğinde İspanya, Portekiz ve Yunanistan’a “çağ atlatan faşizm düşmanı Avrupa” etkisinin Türkiye’de de hissedilmesi demokrat kesimlerce isteniyor ve bekleniyordu...
\nLiberaller, Avrupa havucu ile birlikte Erdoğan bahsinin ortasına böyle daldılar.
\n“Avrupa”, aynı zamanda liberallerin Erdoğan’ı Türk kamuoyu nezdinde yaygın biçimde meşrulaştırma zemini olarak kullanıldı.
\nO yılların Türkiyesi’nde, Avrupa’ya sırtını dayamamış bir Erdoğan’ı; Türk kamuoyuna gözü kapalı kabul ettirmek bugünkü kadar kolay değildi.
\n‘Tarihi yürüyüşe devam!’
\nMüzakerelerin açıldığı 2005 Ekimi’ne gelindiğinde Hasan Cemal “Tarihi Yürüyüşe Devam” başlıklı köşesinde (4 Ekim 2005) örneğin şöyle yazıyordu:
\n“Türkiye yüzü Batı’ya dönük tarihi yürüyüşünü sürdürüyor. Bu yürüyüş, Osmanlı döneminde modernleşme açılımlarıyla başladı. Atatürk ve dava arkadaşlarının Cumhuriyet Devrimi ile olağanüstü bir sıçrama yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında çok partili demokrasiye atılan adımla devam etti.
\n1980’lerden 2000’lere bütün iniş çıkışlarıyla -AB’ye uyumun da gerektirdiği- ekonomik ve siyasal liberalleşme atılımları gerçekleştirildi... Kolay gelmedik 3 Ekim’e. Türkiye’nin bu tarihi yürüyüşünde bugünkü dönüm noktasına ulaşıldıysa, bir noktayı vurgulamak lazım: AKP hükümetinin, Başbakan Erdoğan-Dışişleri Bakanı Gül ikilisinin payı...”
\nErdoğan, Türkiye’yi çağdaş Batı uygarlığından koparmak bir yana, “tarihi yürüyüşün devamcısı”, Atatürk’le aynı yolun yolcusu olarak sunuluyordu.
\nCumhuriyet devrimleriyle hesaplaşmak şöyle dursun, devrimlerle yapılan “sıçramanın” taşıyıcısı olarak betimleniyordu.
\n“Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız” ideolojisinin mirasçısı olduğu unutulmuştu.
\n“Çatışmacı” değil de, bu “devamcı” kimlikle Erdoğan’ı tanıtmanın tek yolu Avrupa’ydı. Avrupa’yı aradan çektiğinizde tüm denklem çöküyordu. \t
\n‘Cami-kışla’ ideolojisiyle uyumlu
\nHasan Cemal ekolünün, o tarihte Macar anayasasını öngörmesi.. evet tabii mümkün değildi. Ancak biz gene de bu arkadaşlara, “Avrupa çıpasıyla” yola çıkılamayacağını söylüyorduk. Zira Türkiye’ye ucu gösterilen “çıpa”, “çıpa” değildi…
\n“Açık uçluluk” başta olmak üzere Türkiye’ye, AB değerleriyle örtüşmeyen şartlar koşulmuştu. “Çıpa”nın arkasında, İspanya, Portekiz, Yunanistan örneklerinde görmüş olduğumuz “siyasi iradenin” var olmadığı açıktı. Müzakerelere başlarken dahi, Türkiye gerçeği ile sanki ilk kez karşılaşılıyormuş gibi, “Ankara Avrupa’nın parçası mıdır değil midir?” tartışmaları yapılıyordu. İlk tökezlemede, ipe un serileceği belliydi. Böyle de oldu. Avrupa hayali söndü. Erdoğan başa kaldı.
\nŞimdi Başbakan, “Camiler kışlamız” ideolojisiyle uyumlu biçimde “camiler” yaptırıyor…
\nLiberal takım bugün isyanları (ve hayretleri!) oynuyor: “(Erdoğan) üç yanı denizlerle, dört yanı minarelerle çevrili bir kışla yapmaya çalışıyor ülkeyi” diye dert yanıyorlar.
\nAvrupa illüzyonunun iflas ettiği noktada, “Erdoğan’ın gerçek kimliği” ile yeni tanışıyorlar.
\nNe büyük gaflet değil mi? Ne müthiş yanılgı?
\nErdoğan’ın kim olduğunu yeni anlıyorlar.
\nRağmen… Türkiye’ye akıl vermek iddialarını gazete köşelerinden sürdürüyorlar.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!