Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Küçük Napolyon’un ilk ‘yüz’ günü

13 Ağustos 2017 Pazar

Emmanuel Macron hafta başında Elysée’de geçirdiği 100. gününü tamamlayacak.
Kimsenin bir yıl önce Elysée’ye taşınmasına ihtimal vermediği 39 yaşındaki genç cumhurbaşkanının ilk yüz günlük sınavı, tıpkı iktidara yükselişi gibi liderliğinin sürprizlere açık olduğunu gösteriyor.
İlk sürpriz, hızlı bir imaj yıpranışı.
Kamuoyu yoklamaları, Macron’un kamuoyu desteğinin baş aşağı yuvarlanarak yüzde 36’ya indiğini ortaya koyuyor.
Fazla sevilmeyen CB’ları olarak tarihe geçen Sarkozy ve Hollande’ın aynı dönemdeki popülarite oranlarından bu, çok daha düşük bir oran.
Bundan on yıl önce aynı mevkide bulunan Sarkozy için söz konusu oran yüzde 45’ti. Hollande keza bu ilk balayı döneminde yüzde 46’lık desteğe sahipti.
Sarkozy ve Hollande’a nazaran daha büyük beklentilerle CB’lığına çıkan ve kendisinden Kanada’nın sevilen Başbakanı Trudeau denli popüler olacak!” diye bahsedilen Macron; göz açıp kapayana dek geçen bir sürede iniş yaşadı.
Bunun bir nedeni, galiba her şeyin artık “twitter hızıyla” gelişmesi...
Liderlerin reytingleri, borsa gibi twitter hızıyla beklenmedik çıkışlar yakaladığı gibi; aynı hızla çakılıyor.

Jüpiter kompleksi
Macron’un büyüsünün çözülmesindeki biricik faktör bu değil.
Risk almayı seven ve “gözü karalığı” ile bilinen Macron, cumhurbaşkanlığını emperyal denebilecek bir güç anlayışı ile götürüyor.
Her ülkenin tarihi saplantıları var...
Bizim nasıl bir “Osmanlı saplantımız” varsa, Fransa cumhurbaşkanlarında da belli aralıklarla depreşen bir “Napolyon” ve “De Gaulle” saplantısı ortaya çıkıyor.
Macron bu iki güçlü tarihi saplantının en tipik ürünlerinden biri...
Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı 7 Mayıs gecesi bir “güç simgesi” olarak algılanan “Louvre Piramidi” önünde yaptığı ilk “balkon konuşmasında” ayağının tozuyla verdiği ilk mesaj “Cüret edeceğiz!” olmuştu.
Akabinde hemen bir hafta sonra Elysée’ye devir teslim törenine giderken, Champs Elysees bulvarındaki resmi geçitte, “General De Gaulle” tarzı bir askeri jip tercih etmiş; halkı bu askeri jipten selamlamıştı.
Tüm bunlar, son dönem cumhurbaşkanlarından farklı olarak, Macron’un “güçlü cumhurbaşkanlığı” üslubunun sinyalleri olarak algılanmış; genç devlet başkanının “De Gaulle” ve “Mitterrand” tarzı bir liderliğe koştuğu söylenmişti.
Geçen 2.5 ayda Macron’un ihtiraslarının bu çok iddialı rol modellerinin de ötesine geçtiğini anlıyoruz.
Başbakan Edouard Philippe örneğin, neredeyse Binali Yıldırım’dan farklı olmayan bir başbakanlık şablonu içinde değerlendiriliyor. Ve ilk 100 günün sonunda Fransa Cumhurbaşkanı “Jüpiter” lakabıyla anılıyor.

‘Soft Reis’ modu
Antik Roma mitolojisinde “tüm tanrıların efendisi” olan Jüpiter; gökte, şimşekler ve gök gürültüleriyle temsil edilen bir en yüce tanrı. Yeryüzünde de kentlerin esenliğinden, uluslararası antlaşmaların güvenliğinden sorumlu sayılıyor.
Macron’a yakıştırılan lakap kısaca böyle bir “üstün tanrı” mertebesi.
Fransa Cumhurbaşkanı çünkü gücü bariz şekilde elinde toplamaktan hoşlanıyor. Buna karşın kendisine karşı çıkılmasından ve itiraz edilmesinden hiç hazzetmiyor.
Bunun somut örneklerinden birini, geçen ay genelkurmay başkanı ile girdiği açık ağız dalaşında izledik.
Savunma harcamalarının kısılmasından yakınma cüretini gösteren generale, Fransa Cumhurbaşkanı dünya TV’leri önünde ayar verdi: “Size söz söylemek düşmez. Burada tek bir patron var, o da benim!” dedi.
Bu sahne karşısında itiraf edeyim ki çenem düştü. Bir “Eyy!” seansının Fransız versiyonunu izler gibi oldum. Ve Macron’u zihnimde yeniden bir “soft Reis” moduyla kodladım.
Fransız gözlemcilerin ısrarla dikkat çektiği gibi “otorite sahibi lider”le, “otoriter lider” arasında gene de tabii büyük fark var...
Macron’un her halükârda tüm dünyada yükselişe geçen bu “tek adamlığa” zaafı, Fransız halkının belli ki fazla hoşuna gitmiyor.
Fransa devlet başkanının popülaritesindeki düşüşün bir başka nedeni bu.
Diğer belirleyici neden önümüzdeki güz başında açıklanması beklenen ağır iş piyasası ve de zorlayıcı sosyal reformlar.
Macron bu gelgitli dönemi, Merkel, Putin ve Trump gibi dünya liderleriyle gerçekleştirdiği hummalı trafikle dengelemeye çalışıyor ve içerdeki imaj kaybını; dış ilişkilerde çıkışla telafi etmeye bakıyor.
Fırsat bulduğumda buradan devam ederim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları