Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Krallar da Gider!

03 Haziran 2014 Salı

Gözümün önüne Kral Juan Carlos’un, Madrid’in yaz akşamlarında Oriente Sarayı’nda verdiği resepsiyonlar geldi...
Kordiplomatik, siyasetçiler, gazeteciler ve entelektüelleri bir araya getiren; ufukta Sierra de Guadarrama Dağları’na bakan sarayın bahçelerinde yaz başında gün batımı başlayan resepsiyona, “demokrasiye geçişin” önde gelen tüm aktörleri eksiksiz katılırdı...
1975’te ölen diktatör Franco’nun ardından demokrasiye geçişin temellerini atan ilk Başbakan Suarez, Suarez’in ardından görevi devralan “ilk sosyalist lider” Felipe Gonzalez, Fransa’daki sürgün yılları ardından komünist partinin yasallaşmasını sağlayan Santiago Carillo, bu 2 bin kişilik muazzam davette hep yan yana gelirdi...
İspanya’da tarih yazan bu olağanüstü aktörlerle genç demokrasiyi konuşurken yanınızdan -misal!- henüz yeni kazanılan özgürlüklerin simgesi, muhafazakâr tabuları yıkmayı görev bilen yönetmen Almodovar geçiverirdi...
“Velazquez sky” olarak adlandırılan Castilla yaylasına özgü o lekesiz, berrak göğün altında başkenti fırına dönüştüren güneş ufukta kaybolurken, hafiften bir yel çıkardı. O ilkyaz yelinde, İspanya’nın tüm yeni başlangıçlarının heyecanını ve vaatlerini iliklerinize dek duyardınız...
“Demokrasiye geçişin” genç kralından, iç savaşta gençliğini “Cumhuriyetçilik” mücadelesi uğruna geçiren efsanevi “komünist lider” Carillo’ya dek bu yeni başlangıç vaadini herkes paylaşır; umut, iyimserlik aşılayan bir ülke tablosu ortaya koyarlardı.

Kurumlar krizi
Kral Juan Carlos’un dün “tahttan feragat”ini duyduğumdan beri... ’80’lerdeki bu “ahenk” resminin ne kadar uzakta kaldığını düşünüyorum. O İspanya mazi oldu. Bir devir tamamen sona erdi.
Carillo’nun ardından Suarez en son... martta öldü. Felipe hayatta ama saçları artık beyaz, 70’ini aşmış “emekli bir politikacı” olarak sağda solda konferanslar veriyor. Tarih yazan partisi PSOE de, en az kendisi kadar yaşlı. Geçen haftaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kaydedilen 9 puanlık gerilemeyle hezimet yaşıyor.
PSOE’nin yitirdiği oylar; martta, henüz daha dün sayılabilecek tarihte kurulan yeni bir sol kanat partiye; Podemos’a gidiyor...
İspanyolcada “Biz yapabiliriz” anlamına gelen ve sisteme isyan bayrağı çeken “Öfkeliler”le sosyal medyada örgütlenen bu yeni partinin Bismillah derken sandıkta aldığı oylar yüzde 8!Yalnız PSOE -İspanyol Sosyalist İşçi Partisideğil, sağda hükümet partisi PP’nin oylarında benzer bir 8 puanlık düşüş var.
PSOE ve PP arasında toplam seçmenlerin yüzde 80’inin oyunu alan ve iktidarda sürekli yer değiştiren bu iki partinin paralel çöküşü; İspanya’da geleneksel partilere olan derin yabancılaşmayı ortaya koyuyor. Sisteme olan büyük güvensizliği ve krizi betimliyor.
Kralın istifası işte, bu çok boyutlu güvensizlik ve derin sistem krizinin sonucu.
Kurumlar ve yerleşik düzene ait tüm simgelere yönelik “güven kaybı”, İspanya’da ivedi yenilenmeyi gerekli kılıyor...
Siyasi partilere güven azalırken, “kraliyet” kurumu günden güne eriyor.

Çözülme ortamı
‘90’lardaki araştırmalarda, “İspanya’nın en güvenilir kurumu” çıkan kraliyete olan hürmet, ’90’ların sonundan itibaren sistemli biçimde yıprandı.
2011’de patlayan “hortumcu damat skandalı” ile birlikte, monarşiye güven ilk kez 10 üzerinden 5’in altına düştü. Son yoklamalardaki oran ise 3.72.
Kralın küçük kızı Prenses Cristina’nın “Palma Dükü” unvanını alan kocası İnaki Urdangarin ile birlikte “hayali konferanslar” ve “hayali danışmanlık” hizmetleri için kamu fonlarını hortumlamaları; ağır ekonomik kriz yaşayan İspanya’da ayyuka çıkan bir “yolsuzluk davası”na dönüştü.
Krizle ezilen İspanyolları çileden çıkaran skandalın dal budak sarmasıyla prenses yargıda hesap verdi. Ancak bu meyanda “Ben hiçbir şeyden haberdar değildim!” diyerek salağa yatan prenses, İspanyolları büsbütün kızdırdı.
Bir yanda monarşinin irtifa kaybı, bir yanda siyasi sistem ve geleneksel partilere duyulan güvensizlik ve beri tarafta ayrılıkçı kesimlerin “referendum talepleri”, İspanya’da tam bir “çöküş”, “çözülme” ortamı yarattı.
76 yaşındaki yaşlı kral, oğlu Felipe adına tahtından feragat etmek suretiyle şimdi bu “çöküşe” karşı ön almak istiyor! Felipe, hanedan skandallarından yara almamış bir isim.
Bunun yanı sıra Felipe’nin aristokrat olmayan, gazeteci kökenli karısı, “İspanya’nın ilk orta sınıf kraliçesi” olarak lanse ediliyor. Bu suretle orta sınıf kazanmak isteniyor...
Kral; “oğlu için kenara çekilirken”; “gençliğe, umuda ve yenilenmeye yol açalım!” argümanını kullanıyor.
Diyeceğim o ki...
Batı demokrasilerinde “kamuoyları” artık öyle güçlü ki, ölümlerine dek tahtta kalacakları varsayılan papaları, kralları bile... yerinden ediyor.
Geçen yıl dünya, kilise skandalları yüzünden “kamuoyu baskısını” göğüsleyemeyen Papa Benedictus’un istifasıyla sarsılmıştı.
Bu kez büyük bir Avrupa ülkesinde 39 yıl tahta hükmeden bir kral “istifa” ediyor...
İstifa mekanizması Batı’da, skandala karışan en tartışılmaz kurumları bile “yüzleşmeye”, “arınmaya” zorluyor!
Türkiye’yi Batı demokrasilerinden ayıran en tayin edici fark, “kamuoyunun” -heyhat!- bu olmazsa olmaz denetleme işlevini görememesinde.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları