Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kırmızı Pabuç Kampanyası

28 Kasım 2013 Perşembe

ROMA - Kırmızı, Çizme’de kadına karşı şiddetin rengi.
“Kadına karşı şiddete hayır” kampanyalarının şahlandığı pazartesi günü, Çizme meydanları kırmızıya boyandı.
Bizde hani ölü evlerinin kapısına konan “yas simgesi” pabuçlar vardır ya… Onun gibi İtalya’nın meydanlarına, “şiddet kurbanı kadınları” temsilen çift çift kırmızı ayakkabı bırakıldı.
35 yaşındaki Anna… Eski sevgilisi tarafından bıçaklanmış…
41 yaşındaki Paola… Nişanlısı tarafından vurulmuş…
53 yaşında Immacolata… Kocası tarafından beyni dağıtılmış…
Paola, Immacolata, Concetta, Sofia, Marta… Böyle yüzlerce isim ve bu isimlerin hemen yanında öldürülme nedenlerini belirten pankartlarla beraber, yaşamayan sahiplerini temsilen alanlar kırmızı pabuçlarla doldu taştı.
Gözün alabildiği denli uzanan sahipsiz kalmış boş kırmızı pabuçlar… Sırf kadın oldukları için öldürülen hemcinslerimizin hüznünü duyurdu.
“Kırmızı pabuç” eylemi bu yılın yeniliği…
Afişlerinde, “Kesilen ve durdurulan adımlar için kırmızı pabuçlar” yazıyor:
“Koca, eş, sevgili eliyle dökülen kadınların kanı gibi kırmızı; şiddetin her türlüsüne başkaldıran kadınların gücü gibi kırmızı” sloganlarıyla destekleniyor.
Her yıl daha büyük duyarlılık ve geniş katılımla götürülen mücadelenin rengi o kadar “kırmızı”ya dönüşmüş durumda ki, 25 Kasım’da bazı belediyeler “kadına şiddeti” boykot etmek için binalarını boydan boya lazer ışıklarıyla kırmızıya boyadılar.
Aralarında Mikelanj’ın da bulunduğu Rönesans sanatçıları tarafından yapılmış olan Roma’nın ünlü Campidoglio belediye sarayının meydan cephesinde 25 Kasım gecesi örneğin, kırmızı fon üzerinde İngilizce “Stop Violence Against Women/Kadına Karşı Şiddeti Durdurun” yazısı okunuyordu…
Cezalar ağırlaştırıldı
“Kadına karşı şiddetle mücadelenin” biricik itiş gücü, İtalya’da ülke çapında harekete geçirilen bu “kırmızı kampanyalar”dan ibaret değil.
Kadını; yıllarca TV’leri ve “bunga bunga partileriyle” cinsel objeye indirgeyen Berlusconi döneminden farklı olarak siyasette de yeni bir hassasiyet var.
Yedi aylık koalisyon hükümetinin başındaki Enrico Letta, kadın dostu bir başbakan.
Kadına yönelik şiddete karşı “Biz bu mücadeleyi kazanmak zorundayız” diye bizzat kolları sıvayan ve kabinenin üçte birini rekor açılımla kadın bakanlara tahsis eden Letta hükümeti; ekim ayında kadına her çeşit şiddeti en ağır yaptırımlarla cezalandıran yeni bir yasa geçirdi.
Bunun yanı sıra, şiddet mağdurlarının korumaya alınması da kolaylaştırıldı. Letta hükümetinin, sorun karşısındaki duyarlılık artışında, kabine üyelerinin yaş ortalamasının 40-50’ye düşmesinin, siyasette kuşak değişiminin etkisi oldu.
Ancak bu meyanda 90 yaşına merdiven dayayan Cumhurbaşkanı Napolitano da, kavgaya güç vermekten geri kalmadı ve yüzüne nişanlısı tarafından kezzap atılan bir “şiddet kurbanı” genç kadını 25 Kasım’da “Cumhuriyet nişanı” ile onurlandırdı. ‘Pembe oda’ tedavisi
Devlet, hükümet eliyle hızlandırılan mücadeleye, ülkenin farklı bölgelerinden de destek geldi…
“Pilot çalışma” diye başlatılan Toskana bölgesinin Grosseto Hastanesi’nde örneğin “pembe oda” adı verilen bir uygulama ilgi çekti.
Şiddet kurbanı kadın hastanenin özel “pembe oda” bölümüne girdiği zaman, gizlilik altında tıbbi her yardımı ücretsiz alıyor. Şiddet görmüş kadına hastane görevlileri kol kanat geriyor. Örneğin fiziki ve psikolojik travma geçiren kadın hastane bölümleri arasında dolaştırılmıyor. Müdahalelerin hepsi “pembe oda”da yapılıyor.
“Oda” dışında da bu arada isteğe bağlı yapılan ihbarları değerlendiren güvenlik görevlileri bulunuyor.
İtalya’nın diğer bölgelerinde de yaşama geçirilmesi beklenen bu “pembe oda” uygulaması sayesinde, “kadına karşı şiddet ihbarlarında” yüzde 50 artış olduğu kaydediliyor.
‘Kızlı - erkekli’ eğitim kampanyası
Ama asıl mücadelenin okullarda “kızlı erkekli” eğitim kampanyalarıyla başlatılması bekleniyor.
Kadına yönelik şiddetin beslendiği ana damarın; kadını hor gören ve ötekileştiren, 2. sınıfa indirgeyen patriarkal modeller olduğuna dikkat çeken uzmanlar; mücadeleyi kazanmanın tek yolunu, bu geleneksel kalıplardan kurtulmak olarak belirliyor.
Kadına şiddeti tetikleyen unsurun “cinsiyetçilik” olduğunu vurgulayan psikologlar; “cinsiyetçiliği” kırmanın yöntemini “ağaç yaşken eğilir” hesabı, küçük yaştan itibaren “kızlı erkekli” ortamları çoğaltmak olarak görüyorlar.
Kızların kızlarla, erkeklerin erkeklerle oynaması yerine örneğin “kızlı erkekli” oynamanın önemine vurgu yapıyorlar.
Kız kıza, erkek erkeğe oyun ve eğitim, “kadını” ilerde başka ırk gibi algılayan bir bakışı şartlıyor ve “ötekileştirmeyi” kolaylaştırıyor.
Türkiye’de halihazırda yapılmakta olan “cinsler arası” duvar örme ve kız - erkek “ayrıştırmasının” kadına şiddeti körükleyen en birinci unsur olduğu özetle ortaya çıkıyor.
“Cinsiyet uçurumu raporlarında” neden dünyanın en uç ülkeleri arasında çıktığımızı şimdi anlıyor musunuz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları