Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Kadının yeri Beyaz Saray’dır’

11 Haziran 2016 Cumartesi

Clinton’un “başkanlık” sloganlarından biri bu…
Kadının yerinin bizdeki gibi taş devri bağnazlığıyla yalnız “evidir!” diye tarif edildiği bir ülkeden bakıldığında, elbette heyecan verici.
Düşünün… Kadın “dünyaya yön veren biricik adresin sahibi olabilir” deniyor.
Hillary’nin başkan adaylığının kesinleşmesi bu yüzden ABD’nin 240 yıllık siyasi tarihinde başlı başına devrim sayılıyor.
Ama o da ne? Devrimin çapına karşın insanlarda bir “esneme” havası var. Neden?
Hillary Clinton ismi artık o kadar eskidi ki, Beyaz Saray’a çıkacak olası ilk kadın başkan olması… kamuoyunda elektriklenme yaratmıyor.
Obama’nın “ilk siyah başkan adayı” olarak yaratmış olduğu arzu ve istekliliğin zerresi bu “ilk kadın başkan aday” karşısında hissedilmiyor.
Niye?
Bu sorunun çok yanıtı var.
Kimine göre “kadın-erkek ayrımı duvarlarını yıkmak”, “ırk ayrımı duvarlarını” yıkmaktan zor.
Kimine göre ise cevap çok daha karmaşık.

Değişen feminizm
Her şeyden önce ABD’de farklı kuşak kadınların Hillary karşısında aldıkları tavır çok farklılaşmış... “Medya, kültür ve toplumsal cinsiyet” araştırmaları ile öne çıkan Moira Weigel, örneğin genç kuşakların “kadının siyasi temsilinin artışı” ile artık eskisi gibi ilgili olmadıklarını söylüyor.
Kadının siyasi temsilindeki büyük çıkışların kadınların durumunda beklenen iyileşmeleri yapmadığı, bunun hayal kırıklığı yarattığını ifade ediyor. ABD’de Bush dönemi dışişleri bakanı “Condoleeza Rice”ın misal, erkekten çok bir erkek gibi hareket etmiş olduğuna dikkat çekerek yeni kuşak feministlerin artık sadece “toplumsal cinsiyet eşitliği”ne bakmadığını belirtiyor.
Pek çok paramentrenin altüst olduğu ve orta sınıfın ağır yara aldığı kriz Amerika’sında öyle anlaşılıyor ki bundan böyle sınıfsal değerlendirmeler de ırk-cinsiyet ayrımı denli önemseniyor. Değişen Amerika’nın gözüyle Hillary Clinton, “Beyaz Saray’a çıkacak ilk kadın başkan” değil de “Beyaz Saray’a dönecek bir Clinton hanedanı üyesi” olarak görülüyor. Ve Clinton’un avantaj olması gereken “kadın kartı”, böylelikle ilave değerini yitiriyor.
Clinton’un ayrıca “sınıf birincisi” havasındaki “itici” tarzı, yumuşak dokunuş gerektiren bir “kadın etkisi” yaratmıyor.

‘ABD’nin anası’ değil
11 yıldır başbakan olan Merkel Almanya’da örneğin “anne/mutti” lakabıyla anılıyor. Bankalara yaptığı bir düzine konuşmadan 3 milyon dolar alan Hillary’nin ise annelik imajı ile ilgisi yok. Kendi tabanında nefret edilen Wall Street’e yakınlığıyla bilinen Demokrat Parti’nin adayı, “aşırı hesaplı kitaplı olmasından” dolayı halktan uzak bulunuyor. Genelde ABD seçmeninin beşte üçü, “Demokrat Parti” seçmenlerinin de bizzat üçte biri Hillary’den haz etmiyor.
ABD’nin en popüler başkanlarından Bill Clinton’un yamacındaki “first lady”lik ve uzun yıllar senatörlük, dışişleri bakanlığı deneyimine rağmen, “sıfır” siyasi deneyimi olan Trump karşısında “kadın başkan adayı” oldukça zorlanacak…
Clinton’un, usta bir “reality şov siyaseti uzmanı” olan popülist Trump karşısında durumunu sağlama almak için şimdi tabanında bölünen “kadınlar” ile “gençleri” mutlaka ele geçirmesi ve birleştirmesi gerekiyor.
Bunu yapabilmesi için partideki rakibi Bernie Sanders’ın ve kendisiyle “Trump tehdidine” karşı omuz omuza kampanya yapacak Obama’nın desteğine ihtiyacı var.
Trump ve Clinton… iki sevilmeyen aday arasında “ehveni şer”in belirleneceği ABD’deki yarış, 8 Kasıma’a dek tüm bu nedenlerle her sürprize açık olacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları