Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hürrem, Meryem, Valide, Harem Dedikodusu....
Amerikalı bir arkadaşım yıllar önce, Türkiye’de en etkilendiği ve en garibine giden şeyin; “kadınlar arasındaki bakışlar” olduğunu söylemişti.
Bir göz atışta hemen karşıdan karşıya inceleyip not vermeler, “X-ray” cihazından geçirirmişçesine üst-baş-takı kaydı tutmalar; yarı hayranlık, yarı kıskançlıkla yan göz süzmeler… kendisine hem ilginç, hem şaşırtıcı gelmişti:
“Kadınların bakışı, kedilerin birbirlerini incelemesini andırıyor” demişti: “Batı’da bu bakışı hiç görmedim. Türkiye’de kadınlar arasında dayanışma yerine güçlü rekabet olduğu hemen hissediliyor!” DNA’sında eh ne de olsa baskın “harem geleneği” olan bir ülke burası. Tarihe karışmış olsa da, harem kültürünün etkisi hemen seziliyor. Amerikalı dostumun sözlerini en son Meryem Uzerli’nin başlı başına yüksek reytingli bir diziye dönüşen, “hamilelik serüveni” bağlamında düşündüm.
Kadın dayanışması sıfır
“Hürriyet” Ayşe uArman biliyorsunuz, “tükenmişlik sendromu” ile soluğu Almanya’da alan Meryem Uzerli’nin “hamile olduğunu” duyuran bir bomba röportaj yaptı. Türkiye’deki sevgilisinden ayrılmış olsa da, bebeğini doğurmaya kararlı olduğu anlaşılan Meryem’in açıklamaları medyaya düşer düşmez, büyük bir tartışma başladı:
“Bu ne cüret?” diyenler çıktı: “Babasız bebek doğurulur mu? Bir kadının erkeğe, erkeğin isteği hilafına, babalığı dayatmak hakkı var mı?”, “Meryem yanlış yolda”, “Tek başına annelik deli cesareti” türünde yorumlar yapıldı.
“İki evliliğimde de kürtaj yaptırdım. Çünkü yalnız anne olmak istemedim. Çocuk istemeyen adam zorla baba yapılmaz. Çocuk yapmak iki tarafın da rızasıyla olmalı. Yalnız anneliği tatmak uğruna böyle maceralara girilmez” ahkâmı kesenler oldu.
Bir numaralı ahkâmcıbaşı da, “Muhteşem Yüzyıl” hareminin “valide”si Nebahat Çehre çıktı.
Ekranlardaki “harem” serüveninin baş karakteri Meryem’in böyle bir hikâye içinde kendisini bulması aslında ironik. Her çeşit harem dedikodusu ve müdahalesinin, gerçek yaşamda alabildiğine doğal karşılandığı ve uluorta yapılabildiği bir yer burası.
Ünlü oyuncu Meryem Uzerli için bunca laf edilirse, sıradan bir kadına neler söylenmez hesap edin…
Meryem Uzerli son kertede yetişkin, kocaman bir kadın.
Ekonomik şartları yerinde.
Üstelik yarı Alman ve Almanya gibi “yalnız annelerin” “evli anneler kadar doğal karşılandığı” bir ülkede yaşıyor.
Ele güne ve hele de kadınlara hariçten gazel okumak düşer mi?
İster tek başına çocuk yapar, ister yapmaz; bu tümüyle Uzerli’nin kendi varlığı, bedeni ve vicdanını ilgilendiren bir konu.
“Efendim erkeğin de baba olmama hakkı saklıdır. Erkeğin rızası alınmadan doğurmak kabul edilemez. Bu nasıl haksızlık?” diyenler; “aile kavramının” Batı’da ne denli büyük bir değişiklik geçirdiğinin muhtemelen farkında değil.
Kadın değil erkek düşünsün!
İtalya’daki son bir yasal değişiklikle örneğin, evlilik dışında doğan çocuklar; artık bundan böyle evlilik içi çocuklarla aynı haklara sahip olacak.
İster miras olsun, ister okul ve her türlü masrafı olsun; “baba” -evlilik içi, evlilik dışı ayrımı yapılmaksızın- kendisine kan bağıyla bağlı “çocuklar” karşısında sorumlu tutulacak.
Başka deyişle yasa önünde, “meşru”-“gayrimeşru” ayrımı tümüyle kalkmış durumda. Bir çocuğun dünyaya gelmesi için, tek başına bir kadının bu kararı alması yeterli görülüyor.
Eskiden kadına, “Dikkat et başın derde girmesin, bir erkekle ilişkiye girmeden önce düşün!” derlerdi.
Şimdi bunun tam tersi söz konusu.
Erkek, sonuçlarına hayat boyu katlanmak istemediği sürprizlerle karşılaşmak istemiyorsa; önden düşünmek zorunda…
Toplumda kadının konumunu güçlendiren bu sonuçlara feminist mücadelenin çok uzun kazanımları sonunda varıldı. Söz ettiğim İtalya’daki son yasal değişiklik örneğin, siyasi yelpazenin her kanadında yer alan tüm kadınların ortak tavır almasıyla mümkün olabildi.
Almanya’daki rakamlar tam nedir bilmiyorum ama AB ülkelerinde doğan çocukların yüzde 38’i, artık evlilik dışı. Estonya (yüzde 59), İsveç (yüzde 54) gibi kuzey ülkelerinde, Fransa (yüzde 55) gibi büyük Avrupa ülkelerinde 50’lerin üstünde yüzdeler söz konusu. Devlet, tercihini bu yönde kullanan “yalnız annelere” her türlü desteği sağlamak durumunda.
Diyeceğim o ki; devir değişti.
“Hürrem Sultan”ın validesinin gençliğinden bu yana geçen yıllar içinde, kadınının konumunda değişen epeyce şey oldu. Ancak bizde hâlâ harem dedikodusu geçerli olduğu için fazla ayırdına varamıyoruz.
Not: Bu köşeye geçen hafta en yakın arkadaşımın yolladığı, benim de çok hoşuma giden bir “anonim metini” “Dostluk ve Dostlar Üzerine…” başlıklı bir yazıda konuk etmiştim. İnternette “50 yaşından sonra” başlığıyla dolaşan metin meğerse “anonim” değilmiş. Mutlu Tönbekici tarafından kaleme alınan orijinal satırların başlığı; “50’sinden sonra” değil… “30’undan sonra yapamadığım tek şey: Dostluk” şeklinde olması gerekiyor. Sevgili Tönbekici ve okurlara duyurulur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'
- İmamoğlu'ndan Bakan Tunç'a sert yanıt
- DP'de deprem: İstifa ettiler