Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hukukun bittiği yer

16 Mayıs 2015 Cumartesi

“Yetmez ama evet”çi anayasa profesörü Ergun Özbudun geçende isyan etti ve “Hukukun sonudur,
bu kadar diyorum” dedi.
“Bu kadar diyorum”un gerisini tamamlamadı.
Özbudun’un tamamlamadığı sözün gerisi şöyle: “Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar!”
Neden?
Çünkü sadece “hukuk”, tiranın keyfi uygulamalarının önüne geçebilir. Hukukun bittiği yerde “tiran”, keyfe keder… dilediği her şeyi yapabilir.
Özbudun’un tamamlamaktan imtina ettiği bu önemli söz, İngiliz düşünür John Locke’ın 17. yüzyılda yapmış olduğu unutulmaz bir tespite göndermedir.
Anayasa hukukçusu Özbudun şimdi “adını koymaksızın” bizim bir “tiranlığa yuvarlandığımızı” söylemiş oluyor.
Sadece o mu?
Üç dönemliklerden, Bülent Arınç ve Babacan’ın da dilleri çözüldü.
Her fırsatta “hukuk devleti” çağrısı yapıyorlar.
AKP iktidarının “hukuk zaaf”ından söz eden Babacan’ın ifadeleri hele çok çarpıcı.
“Su ve ekmek nasıl ihtiyaç ise hukuk da aynen öyle bir ihtiyaç” vurgusu yapıyor Ali Babacan…
Türkiye’nin hukuk alanında itibar kaybettiğinden dem vuruyor; “hukuk devleti olabilmek” için herkesi “mücadeleye” davet ediyor.
Üstüne basarak “Mücadele diyorum çünkü maalesef son 12.5 yılda Türkiye birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o da maalesef yargı!” diyor Babacan.
Sanırsınız bir muhalefet mensubu konuşuyor.
Babacan oysa söz ettiği 12.5 yıllık sürede AB başmüzakereciliği, Dışişleri ve Ekonomi Bakanlığı gibi iktidarın en baş köşe vitrininde bulunan bir kişi.
Halen de başbakan yardımcılığını koruyor.
Soğukkanlı… işlerin bu noktaya gelmesi/ sürüklenmesinde hiçbir dahili, sorumluluğu yokmuş gibi konuşuyor.
Orhan Bursalı köşesinde bunları önceki gün uzun uzadıya irdeledi. Ben bir ekleme yapmayacağım. Sadece bu “hukuk felaketine” el birliğiyle göz yumulmasının ardından nasıl bir taş devrine savrulmuş olduğumuza dikkat çekmek istiyorum.

Sekiz yüz yıllık fark
İngiltere haziran ayında biliyorsunuz Magna Carta’nın 800. yılını kutlayacak.
Magna Carta, 1215 yılının 15 Haziran’ında mühürlenmiş!
Dile kolay tam 800 yıl!
Bir sayı farkıyla rakamlar birbirine benziyor: 1215 ve 2015….
Sanki hafif yerleri değişmiş gibi.
Kafalar dumanlı olur hani, sayıları şaşırırsınız ya.
Onun gibi.
Bizim “hukukun sonunu” konuştuğumuz 2015 yılında, İngilizler; “hukuk devleti başlangıcı” olan “1215 Magna Carta/Büyük Özgürlük Şartı”nın 800. yılını idrak ediyorlar.
O tarihe dek “tiran” olan İngiltere kralı Yurtsuz John, 1215’te sınırsız yetkileri üzerinde “denetimi kabullenmiş”.
Bugün İngiliz mahkemelerinde yargıçlar hâlâ “Magna Carta”yı, “tüm zamanların en büyük anayasası” ve “despotun keyfi otoritesi karşısında bireysel özgürlüklerin temeli” olarak anıyor.

Onlara Magna Cartabize Kırmızı Kitap
“Özgürlük Şart”ıyla “kral” ilk kez, 1. Rastgele vergi toplamayacağını; 2. Adaleti satmayacağını, geciktirmeyeceğini, kimseden esirgemeyeceğini; 3. Kimsenin hükümsüz tutuklanmayacağını, malından mülkünden edilmeyeceğini, kanun dışı ilan edilmeyeceğini, sürgüne gönderilmeyeceğini ve zarara uğratılmayacağını taahhüt ediyor…
Türkiye’de bugün bulunmayan “habeas corpus” ilkesi, bireysel özgürlükler ve de temel hakların bütün nüveleri benimseniyor.
Hükümranın “yasalarla kayıtlı olduğu” fikri dolaşıma giriyor.
İşte böyle…
Şimdi sergiler, konferanslar, kutlamalar…
İnsanlık alayı valayla “Magna Carta”nın tam 800. yılını baştacı ederken, bizler “Kırmızı Kitap Türkiye’si”ne kapanıyoruz.
Ne diyelim?
Kader utansın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları