Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gazeteciliğin ölümü

02 Mart 2017 Perşembe

Cumhuriyet’in 16 Şubat tarihli manşetinde her zamanki gibi Silivri’de tutuklu bulunan arkadaşlarımızın resimleri var…
Altında Ahmet Şık’ın duruşmasına ait bir haber görünüyor. Göbekte de Özgür Mumcu’nun bir fotoğrafı dikkat çekiyor. Mumcu, adliyede meslek dayanışması için yapılan bir basın açıklaması okuyor.
Manşette beri yandan Avrupa Konseyi’nin, medya ve ifade özgürlüklerinde yaşanan gerilemeyi vurgulayan raporu veriliyor.
“Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks’in hazırladığı rapor, Türkiye’nin ifade ve medya özgürlüğü konusunda 2011’e kıyasla ne kadar geriye gittiğini ortaya koydu” deniyor.
 
Kuyuda buluşmuşuz
Cumhuriyet’in neredeyse baş sayfasının tamamını, Türkiye’deki gazeteciliğin bu hazin tablosuna ayırdığı böylesi bir günde, “Hürriyet”in manşeti neymiş bakalım:
“Kuyuda buluştuk”
Kuyu denince aklınıza gazeteciliğin derin kuyusu falan gelmesin... Hürriyet’in 16 Şubat günü -sayfanın üçte ikisini kaplayacak şekilde- manşete çıkardığı Kuyu, yavru köpek Kuyu. “Beykoz’da 61 metrelik sondaj kuyusuna düşen yavru köpek Kuyu’nun 13 günlük mücadelenin ardından kurtarılması tüm Türkiye’yi sevince boğdu” diyor “amiral gazete”nin o tarihi manşeti.
Kader referandumuna 60 güncük kalmış…
Türk basınının temel direği sayılan bir gazete “yavru köpek” geyiği yapıyor.
Avrupa’da Türkiye’deki medya ve ifade özgürlüklerindeki gerilemeye ilişkin bu kritik zamanlamada oysa… rapor üzerine rapor yağıyor.
Hürriyet’ten tık yok…
Konu hasbelkader Avrupa Konseyi’nin sözünü ettiğimiz son raporu ile sınırlı değil. Türkiye’de medyanın üzerine inen kepenkler, dünyada artık bir fenomen olarak tanımlanıyor.
 
Sükut hapishanesi ülke
Geride kalan şubat ayını örneğin “Freedom House”un “Türkiye’nin dünyada özgürlüklerin en gerilediği ülke” olduğunu ilan ettiği raporuyla açtık. Ve Türkiye’yi, “Bir sükut hapishanesi: Türkiye’de gazeteciliğin ölümü” tanımıyla betimleyen “Uluslararası Af Örgütü”nün raporuyla kapattık.
Halen ben şu satırları yazarken tutuklanan Die Welt muhabiri Deniz Yücel için Almanya çalkalanıyor. Avrupa’nın çeşitli kentlerinde Türkiye’deki gazetecilere yönelik korkunç baskı bu vesileyle protesto ediliyor.
Türkiye’deki medya karartması böyle dünya çapında bir kara efsane boyutuna erişirken Hürriyet… Orhan Pamuk’un referandumda “hayır” diyeceğini beyan eden söyleşisini sansürlüyor ve “yavru köpek coşkusuyla” avunuyor. Kuyu’nun “birleştirici neşesiyle” buraya kadar.
“Terbiyesizlik, seviyesizlik, bedelini ödeyecekler” kükremesiyle Hürriyet’le birlikte sonra tüm ülke gönül okşayan bu hayvanlar âleminden gerçeğe dönüyor, ayaklar yere eriyor.
Gazetenin genel yayın yönetmeni gönderiliyor.
Orduyu ilgilendiren tüm yazılarda bundan böyle “tabu” olduğunu anladığımız “rahatsızlık” kaynağı başlık hakkında jet hızında soruşturma başlatılıyor.
Hürriyet yalan olmayan bir haber için… başyazısında “üzgünüz”, “editoryal hata olmuştur” diyerek biz ettik, siz etmeyin mealinde, açıkça muktedirden özür dileyen kıvamda bir yazı yayımlıyor.
Cumhurbaşkanı’nın son Madagaskar gezisinde sokaklarda dans edecek denli keyifli ve de meslekteki kara tabloya bigâne olan “gözde gazeteci” Hande Fırat hedefe yerleştiriliyor. Türkiye’de gazeteciliğin acınası tablosu bu. Haber başlıkları için artık icazet alınacak noktaya dek gerilenmiş oldu.
Başka ülkelerde böyle şeyler yalnız azılı diktatörler zamanında olurdu. Franco örneğin, İspanya’da tam böyle beğenmediği başlıklar için gazetelere soruşturma açar, hızını alamayıp kapılarına kilit asardı. 1971’de İspanya’nın en önde gelen gazetelerinden “Madrid”, böyle bir başlık yüzünden kapatılmıştı. “Madrid” gazetesi, İspanya’da bugün zifiri karanlığın simgesi olarak anılıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları