Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Erdoğan ve Hologramı

02 Şubat 2014 Pazar

Erdoğan ne çok prestij kaybederse hologramı o kadar büyük olacak!
Sokaktaki yurttaştan ne kadar çok uzaklaşırsa, o denli hologramlaşacak!
İnandırıcı olmaktan ne ölçüde uzak düşerse propaganda makinesi de öyle çok çalışacak ve yaygınlaşacak!
Gerçek Erdoğan’la hologramı arasında bundan böyle, böylesine ters orantılı bir ilişki var.
Gerçek(!) Erdoğan ne kadar çok zora düşerse, o denli hologramlaşan sanal bir Erdoğan’la karşılaşacağız.

Alaatin’in lambası misali
“İzmirlileri hologram Erdoğan’la buluşturan” seçim haberlerini okuyunca aklıma ilk gelenler bunlar oldu.
Arkadan… geçen hafta Uğur Mumcu’yu anma gününde Ali Sirmen ve eski Cumhuriyetçi arkadaşımız Füsun Özbilgen’le TGC lokalinde yaptığımız bir konuşmayı hatırladım…
Mumcu’yu anma konferansından sonra Gazeteciler Cemiyeti’nin Haliç ve Marmara’ya bakan o muhteşem, “nostaljik” restoranına çıktık.
Füsun, katlanamadığı acılardan kendisini korumak için oynadığı bir büyük hayat oyunundan bahsediyordu…
Uğur’un katledildiği gerçeğine hâlâ alışmak istemediğinden, kendisini… Mumcu hâlâ Ankara’daymış gibi avutageldiğini, o şekilde düşünmeyi yeğlediğini söylüyordu…
Bu sözlerin ardından hemen “Benzer biçimde” dedi; “TV’yi her açtığımda bana bağıran bir Erdoğan görüntüsüne katlanamadığımdan, kumandaya anında basıp zaplıyorum! Erdoğan’ı böylece yaşamımdan çıkarıyorum!”
Ali Sirmen bunun üzerine takıldı ve “Yakındır” dedi; “Öyle bir teknoloji gelişecek ki! Erdoğan’ın TV görüntüsünden bu şekilde zaplayarak kurtulamayacaksınız. Evinizin içindeki bir sistem ‘Usta konuşuyor!’ diye sizi uyaracak!”
Füsun gibi Erdoğan’ın bağırıp çağıran konuşmalarını seri biçimde ben de hep zapladığım için o anda çiğnediğim simit boğazımda kaldı. Yutkunurken zorlandım. Gözümün önüne evimin mahremiyetinde beni kovalayan bir Erdoğan geldi…
İzmir’in “hologram devrimini” görünce; “Sirmen’in şakası gerçek mi oluyor?” diye düşünmekten kendimi alamadım.
TV kumandasını zaplıyorsunuz, oturma odanızda birden Alaatin’in lambasından fırlayan cin misali bir Erdoğan hologramı beliriyor!

Yağmurdan kaçarken
Gerçeğini gördüğünüzde kaçacak delik ararken sanalı sizi buluyor…
Çok mu gerçek ötesi oldu?
Türkiye’de nicedir her şey zaten ziyadesiyle gerçek ötesi!
Yatak odalarına depolanan aile boyu para sayma makineleri, ayakkabı kutularından fırlayan milyon dolarlar; “hırsız var!” diye hançerelerini yırtana dek bağıran stadyum dolusu kitlelerin varlığına aldırış etmeden göz önünde görevlerinden sürülen savcılar ve polisler; faiz lobileri, şer odakları, Haşhaşiler, ihanet şebekeleri… Artık böyle yaşıyoruz.
Bunlara şimdi bir de “hologramlaşan Erdoğan” ekleniyor.
Bir tek Erdoğan yetmez, bize onlarcası gerek… dercesine karşımıza orada burada Erdoğan’ın klonlanmış versiyonları çıkıyor.
Seçim kampanyasında hologram kullanan dünyadaki ikinci politikacıymış Erdoğan!
Bu “dahiyane” yöntemi(!) kampanya tekniği olarak uygulamaya sokan ilk siyasetçi; Hindistan’da bağnaz sağcılığıyla ünlü Narendra Modi olmuş.
Aşırı “Hindu milliyetçiliği” ile tanınan BJP partisinden gelen ve Gujarat eyaletinin lideri konumunda bulunan Modi; Hindistan’da ilk kez bu tekniği 2012 seçiminde kullanmış ve hologram yoluyla aynı anda 53 mitingde belirmek suretiyle dünya rekoru kırmış. 10 milyon dolara mal olan bu göz boyayıcı kampanya, kendisini, “gelecek müjdeleyen vizyoner” olarak pazarlayan Modi’ye arzuladığı zaferi garanti etmiş.
İleri teknoloji şarlatanlığı, aslında gericilik ve aşırılığın şampiyonu olan Modi’nin gerçek kimliğini perdelemeye yetmiş!

Aslolan propaganda
Propaganda böyle bir şey.
Damardan ve ölçüsüzce yapıldığında; gerçekler tamamen saklanabiliyor.
Önemli olan liderin söylediklerinin “doğruluğu/ yanlışlığı”, “gerçekliği” değil; söylenenlerin öyle ya da böyle “gerçek olduğu algısı/ aura”sının yaratılması…
Sanal “gerçeklik aura”sının yaratılmasında, Erdoğan tarihin kuytularından bulup çıkarttığı “Haşhaşiler” argümanlarının yanı sıra, geleceğin bilimkurgu “hologram tekniklerine” sardırdı...
Propaganda makinesi tam gaz çalışıyor.
Erdoğan’ın bu makineyi ne maharetle kullandığına Gezi’de tanık olduk.
Başbakan, Gezi ertesi süratle; Gezi protestolarının gerçek nedenleriyle ilgisi olmayan “faiz lobisi, dış güçler, Ergenekoncular” savlarını devreye soktu.
17 Aralık sonrasında ise “Ergenekoncular” öcüsünün yerini, “F tipi” aldı. Değişen fazla bir şey yok.
“İhanet şebekelerince düzenlenen saldırılara” bir başına göğüs geren Başbakan; bu kez galaksi savaşlarındaki Jediler gibi 2.5 metre boyunda bir hologram olarak karşımıza çıkıyor; postmodern bir “istiklal mücadelesi” vaat ediyor…
Erdoğan’ın propaganda savaşı, iki seçimin yaşanacağı yıl boyunca yoğunlaşacak.
Erdoğan’la baş etmek istiyorsanız; “gerçek nedir, ne değildir”i bir yana bırakın, bu propangadayla nasıl mücadele edeceğinize bakın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları