Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Demirel'i Mumla Aramak...

28 Ekim 2012 Pazar

Bir nostalji nöbetiyle bayram gecesi, Ali Kırcanın Siyaset Meydanını izledim.

Eski içeriği -heyhat!- pek kalmamış olsa da;Siyaset Meydanı20. yaşına girmiş.

Kırcanın20. yaşınıöncelikle kutlarız!

Öyle ya da böyle bu ülkede bir tartışma programını 20 yıl yaşatmak mucize.

Demek ki Siyaset Meydanıbir kurum olmuş!

Bu yaşdönümünü fırsat bilerek Kırca, bize geçmiş progamlardan derlenen bir demet sundu. Programın adı:Hatırlıyor musun?du.

Ekmekler bozulmamıştı

Evet tabii... Hem nasıl hatırlıyorduk!

O yılların gedikli birSiyaset Meydanıizleyicisi olarak çok sayıda program, konukları ve tartışmalarıyla belleğime film şeridi gibi işlemiş...

20. yaş kolajıylaKırcanın 90lardan ekrana taşıdığı Sinan Çetin-Halil Ergün arasındaki Yılmaz Güney tartışmasını mesela öyle bire bir hatırlıyorum ki; ekrana bakarken Nasıl olur? Bu insanların saçları ne zaman böyle ağardı?” bile dedim.

Keyifle izlediğim Yaşar Kemal gecesini, yürekleri dağlayan deprem, ikinci hayatlarkesitlerini dün gibi hatırlıyorum.

Bugün izleyip bundan on yıl-yirmi yıl sonra hatırlayacağınız bir program adı verebilir misiniz artık?

Günümüzün açık oturum formatları değil on yıl birkaç saat dayanmıyor.

Çoğunu baştan sona izleyemiyoruz. Afakanların bastığı an zaplayıp kanal değiştiriyoruz.

Yirmi yıl önce her şey çok tazeydi. İnternet, Facebook, Twitter yoktu. Çoğu konu, ilk kez tartışılıyordu. Tartışmacılar olabildiğince sahiciydi. Bugünkü denli ustalaşıp profesyonelleşmemişlerdi. Ekmekler kısaca bozulmamıştı.

Tartışılan konu ve konuk yelpazeleri çok daha renkli ve zengindi. Ekranlardan onlarca gazeteci sürülmemişti.

İslami kesim, bugün olduğu gibi o gün de siyaset meydanlarının içindeydi. Ama laikler ötelenmemişti.

Tartışma ortamı ne kadar gerilirse gerilsin, çok daha nezihti. En ateşli kavgalar dahi bugünkünden daha seviyeli ve daha az demagojikti...

Önceki gece Kırcanın nostalji yolculuğunu bu düşüncelerle izledim. Liderlerin-Ecevit, Demirel, Yılmaz, Erbakanın beyefendiliğini andım.

Erdoğanın bile kendisine tutulan mikrofonlara ses tonunu yükseltmeden yanıt verebiliyor olmasına şaştım. RTEnin bu vesileyle normal bir ses tonunun bulunduğunu da anımsadım.

‘Rodeocu’ stili

Programın en çarpıcı bölümü, Cumhurbaşkanı Demirele bundan on iki yıl önce bir öğrencinin yönelttiği soru oldu.

O programı da, saydığım tüm diğer örnekler gibi baştan sona sürükleyici atmosferiyle hatırlıyorum.

Üniversite öğrencileriyle canlı yayında yüz yüze gelmeyi kabul eden Demirel, gece boyu gençlerin birbirinden dobra, mert, dolaysız sorularına muhatap kalmıştı. Buna karşın bir kez olsun çileden çıkmamış,devletlu adabındantaviz vermemişti.

Adı Onur olan genç nihayet;Marifetli bir rodeocusunuzdiye söz alıp -mealen- şunları söyledi:

Kırk yıldır atın, koltuğun üzerinde duruyorsunuz ama önemli olan iyi bir rodeocu değil, atı dört nala sürebilmek, yani atı doğru yerlere götürebilmektir. Kırk yıldır ne yazık ki her şeyimizde siz varsınız. Her şeyimizde, her damlamızda, aldığımız her siyasi kararımızda siz varsınız. Ancak şu anda bulunduğumuz yer, Türkiyenin kırk yıl boyunca hak etmesi gereken yer değil. Ninelerimize, analarımıza ve bize yapageldiğinizce bundan sonraki kuşakları da aynı laflarla oyalayacak mısınız?

Demirel, program boyu olduğu gibi bu genci de özenle dinledi, kâğıtlarına notlar aldı, gözünü kırpmadan kendisini eleştiren muhatabına ağırbaşlı, vakur bir edayla; Sorunuz soru olmaktan çok; bir itham, bir kötülemededi:

Kötüleme siyasette yapılır, siyasetin malzemesidir. Siyasetçiler birbirlerine muhalif oldukları zaman birbirlerini kötülerler!

Demirele göre Siyaset Meydanında özetle damardan siyaset yapanbir öğrenci vardı.

Bugün böyle bir öğrenci Gül/Erdoğana, herhangi bir Siyaset Meydanında siyasetyapabilir mi?

Sorularıyla onları bu şekilde sıkıştırabilir mi?

Mucizevi olarak böyle bir program yapılsa; bu tondan bir soru yönelten bir gencin hali nice olur?

Programı yapan gazeteci ve bizatihi programın başına; kanalın patronunun başına neler gelir/gelebilir?

Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar, demokrasi ve ifade özgürlüklerimizin geldiği yerin ölçüsüdür.

Gelinen yer öyle bir nokta ki, kırk yılın rodeo sürücüsüDemirelini bile mumla aratıyor.

Yılların Demirelini özgürlük abidesi olarak anmak durumunda kalıyoruz.

Bu ironi dahi bilançonun hazinliğini anlatmaya yeter.

Daha kutlu cumhuriyet bayramları görmek ümidiyle!\t



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları