Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Darbe, Demokrasi... Başbakanın Samimiyet Testi
Fransa’nın eski dışişleri bakanlarından Claude Cheysson’la uzun yıllar çalışan bir diplomat arkadaşım; ondan duyduğu bir cümleyi hiç unutmadığını söyler: “Ortadoğu’da hesaba katılan bir tek unsur vardır o da iktidardır!”
Erdoğan’ın “Müslüman Kardeşler demokrasisi” için verdiği tumturaklı prensip nutuklarını dinledikçe Mitterand’ın bakanı Cheysson’un sözlerini anıyorum.
Biricik pusulanın “iktidar” olduğu; bu alabildiğine “ham güç” coğrafyasında Başbakan “samimiyet testinden” bahsediyor.
“Şaşırdığından” dem vuruyor; “Bu olaya darbe diyemeyenler samimiyet testinden sınıfta kalmıştır!” diye verip veriştiriyor.
İlahi!
Batı şimdiye dek nasıl demokrasiye hiç benzemeyen rejimleri, “güç ilişkileri” öyle icab ediyor diye damardan “demokrasi” diye adlandırıyorsa; benzer biçimde şimdi “darbe”ye de “darbe” demiyor. Ne var bunda şaşacak?
Sözcükleri güç belirlerse
Çin ve İran dahil, dünyada en çok gazeteci hapseden ülkemizdeki rejimden Batı “demokrasi” diye bahsederken bir “samimiyet testi” istenmiyor da; Mısır darbesine darbe denmeyince mi samimiyet sınanıyor?
Samimiyet testi isteyenin samimiyetine bakın…
Türk demokrasisi hangi ölçüde demokrasi -pardon “ileri demokrasi”- ise Mısır’daki darbe de o ölçüde darbe değil!
Bu coğrafyada sözcüklerin içeriklerine bile gerektiğinde “erk sahiplerinin” karar verdiğini en iyi biz biliyoruz.
Kısa süre önce “çapulcu” sözcüğü, bizzat Başbakan tarafından yeni bir anlama kavuşturulmadı mı?
Bunu daha önce defalarca yazdım…
Alis Harikalar Diyarında’da “Söylediğim lafın ne anlama geleceğine yalnız ben karar veririm!” diyen bir karektere, Humpty Dumpty’nin dediği gibi tıpkı: “Tüm mesele, (hangi söcüğün ne anlama geleceği kararını) kimin buyurduğuna/buyuracağına bağlıdır!”
Ortadoğu’nun darbeleri de böyledir.
Washington’ın paşa keyfi “tu kaka” ederse yaşanan şey faşizan darbe olur ama yok taltif etme yolunu benimserse, adına “demokrasi getiren rejim değişikliği” denir. Eline de bir “yol haritası” tutuşturulur.
Mısır’da bugün yaşanan bu.
Mısır’da haşa “darbe” olmuyor; Arap Baharı’ndan bu yana “rejim değişikliğine” tabi olan Mısır’a bir “yol haritası” sunuluyor…
Sözcüklerin anlamına bizim coğrafyamızda fi’den beri, “jeostrateji” ve “jeopolitik denklem” karar veriyor.
“Ilımlı İslam demokrasisi” aşamasına gelmeden önce ta ‘50’li yıllardan bu yana Türkiye’ye sırf NATO üyeliği nedeniyle “demokrasi” denmemiş miydi?
Kahire’de son gelişmelere darbe denmemesi neden bu kadar garipseniyor?
Bu konuda yedi düvele ders veren bir “ilke tartışması” açan Başbakan’ın derdi aslında farklı: “Özellikle de AB, gereken tepkiyi göstermeyerek; Mısır’da darbeye ‘darbe’ demeyerek kendi ilkelerini ayak altına almıştır” diyor Başbakan ve ekliyor:
“Mısır’daki yanlışa bugün sessiz kalanlar, yarın başka bir yerde yapılanı eleştirme hakkına hiçbir zaman sahip olamayacaktır!”
Mesaj çok net.
Erdoğan’ın hesabı
“Demokratik değerler” üzerinden bugün Mısır’a sahip çıkmayan demiş oluyor başka deyişle Erdoğan; “yarın bu değerleri ileri sürerek başta ben, kimseyi eleştiremez!”
Başbakan’ın “samimiyet testinden çakmış olan AB” böylece, demokrasi konularında ahkâm kesmek yetkisini de kaybetmiş oluyor!
Başbakan, Brüksel’in, ona buna “demokrasi ayarı yapmak ehliyetini” elinden alıyor!!!
“Darbe Mısır’da mı oldu, Türkiye de mi? Erdoğan, Arap ülkeleri arasında yalnız kalmak pahasına konunun üzerine neden bu kadar gidiyor?” deniyor ya hep…
Başbakan’ın büyük “ilke çıkışı” da sonuna dek hesaplı…
Ankara’da Hindistan büyükelçisi olarak bulunan “Asia Times” yazarı M. K. Bhadrakumar’dan bu konuda fevkalade ilginç bir yazı okudum. “Türkiye’nin sultanı firavunun düşüşünü lanetliyor/Turkey’s sultan deplores the pharaoh’s fall ” isimli makalesinde Erdoğan’ın bu ısrarının arkasındaki etkenleri diplomat yazar -özetle- şöyle sıralıyor:
1. (Sultan/diktatör damgasıyla lekelenen) imajını, demokratlığa soyunarak onarmak…
2. İç politikada izdüşümü olan İslam demokrasisini savunmak…
3. İç ve dışta Panislamizme sarılarak (Gezi ile sarsılan) gücü konsolide etmek. Türkiye bu konuda İran’la yakınlaşma yaşıyor. Suudi Arabistan ve BAE, darbeye arka çıkarken; Türkiye ve İran, Ortadoğu’da jeopolitik yeni bir saflaşmaya yöneliyor…
Dünün Sünni-Şii ayrışması başka deyişle kırılırken eski Sünni kankalar birbirine düşman kesiliyor. Dünün Şii düşmanı da bir bakıyorsunuz kanka oluveriyor...
Ortadoğu’ da “ilke”; böyle bir şey.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'