Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

CIA, ağlayan melek, Büyük Birader

11 Mart 2017 Cumartesi

Oscar’lı yönetmen Oliver Stone’un kış başı vizyona giren “Snowden” filmini gördünüz mü?
Orwell’in kurgubilim “Büyük Birader” dünyasının artık somut gerçek olduğunu ortaya koyan ABD’nin sabık istihbarat ajanı Snowden skandalını, belgesel tadındaki bir filmle perdeye aktaran Stone, filmini tekniğe boğulan bir öykünün herkes tarafından anlaşılması için yaptığını söylemişti.
Snowden, ABD’nin internetle herkesi gözetleyen “Büyük Birader”e dönüştüğünü kanıtladığından hemen hedefe yerleştirilmiş ve malum… “yandım Allah” diyerek kaçtığı Rusya’da Putin’e sığınmıştı.
Stone, Moskova’da görüşüp serüvenini aktardığı “Snowden” filminin tanıtımını yaparken; “ülkelerin bundan böyle askeri değil, dijital denetimlerle hegemonya kuracaklarını” açıklamış, perdeye bu konuyu taşımasının baş nedenlerinden birinin tam da bu yeni dünyayı anlatmak olduğunu belirtmişti.
Son “WikiLeaks” skandalını izlerken Oliver Stone’un olay filmini ve bu sözlerini hatırladım.
CIA TV’lerden ev dinliyor” başlıklarıyla gazetelerde yer alan, bilgisayarlar, akıllı telefonlar, akıllı TV’lerle ABD istihbaratının ortam dinlemesi yaptığına ilişkin haberler, zengin teknik bilgilerle donatılıyor...

Tek dert ‘akıllı telefon’
Yalnız bizde değil, tüm dünya basınında böyle.
Televizyonları, izleme aygıtlarına dönüştüren “ağlayan melek/weeping angel” programları için her ayrıntılı bilgi var. Ama bu programların kimi/kimleri hedef aldığı hakkında hiçbir değerlendirmede bulunulmuyor.
Ya da en basit “CIA bunları yapıyorsa, bizim kendi örgütlerimiz… diğer istihbarat kurumları ne yapıyor? Onların eli armut mu topluyor” soruları sorulmuyor.
Skandalın en vazgeçilmez “mahremiyet haklarını” ihlal eden, insan haklarını, anayasal hakları çiğneyen çarpıcı boyutları hiç tartışılmazken “ABD’de, misal skandal… kimin işine yarar? İstihbarat örgütleriyle kavgalı çiçeği burnunda başkan Trump’ın mı, yoksa son WikiLeaks skandalının kapsama alanına giren Obama’nın mı” soruları soruluyor.
Gündemdeki önemli tek konu: “Teknik araçlarınızı, CIA korsan saldırılarından nasıl korursunuz?”la sınırlı.
Dün, “New York Times”da, bir sayfanın üçte birini kaplayan böyle bir analiz vardı. NYT’nin verdiği tek cinfikir öneri, akıllı telefonlarınız ve bilgisayarlarınızı olabildiğince sık “güncelleme” ile sınırlıydı.
Ne çok “güncelleme” yaparsanız, kendinizi sözde o kadar çok ajan saldırılardan korumuş oluyormuş-sunuz.
Kamuoyu öyle anlaşılıyor ki artık “Büyük Birader”le iç içe yaşamaya razı. En çok düşündüğü eylem, palyatif önlemlerle “akıllı telefonlarını” garantiye almakla sınırlı.

Komplocu değil ‘vizyoner’
Oliver Stone’un tam “Snowden” filmi vesilesiyle söylemiş olduğu gibi tıpkı. “Amerikalılar sadece satın aldıkları son iPhone’la ilgililer” diyen Stone eklemişti:
Beyinleri öyle yıkanmış ki, bu denetimlerin kendilerini terörden korumak için yapıldığına inanıyorlar. Ve olan biteni kavrayamıyorlar. Oysa bu kitlesel denetim, terörü engellemek için yapılmıyor. Konu bu değil. Konu, dünyadaki sivil bireyleri denetim altında tutmakla ilgili. ABD bunu sırf Suriye, Irak, Libya, Rusya, Çin, İran gibi totaliter rejimleri kontrol altına almak için yapmıyor. Hedef (Merkelin ABD istihbaratınca dinlenmesi skandalında ifşa oduğu gibi!) dünya ülkelerinin politikalarını etkilemek. Ürkütücü olan bu hiç sonu gelmeyen ve durmak bilmeyen Amerikan yöntemlerinin halen sürdürülmesi…
Nitekim dört yıl önce “Snowden” skandalıyla ortaya dökülen bilgilerin vahameti, WikiLeaks’in açtığı son “CIA’nın Pandora Kutusu” ile misliyle katlandı.
ABD’nin “Ulusal Güvenlik Ajansı” NSA’ya çalışan Edward Snowden, kitlesel algoritmalar vasıtasıyla özellikle ABD yurttaşlarının ABD sınırları dahilinde nasıl izlemeye alındığını anlatmıştı.
Julian Assange tarafından ifşa edilen WikiLeaks’in son CIA skandalı ise bu defa ABD’nin küresel marifetlerini anlatıyor.
CIA takipleri ve dinlemelerinin hedefi ABD’nin kendi yurttaşları değil, bu defa dünyanın başka ülkelerinin vatandaşları.
CIA hepimizi gözetliyor” diyen hippi solcular meğer haklıymış.
Onlara “komplocu” deniyordu.
Oysa yalnızca “vizyon sahibi” imişler...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları