Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çar ve Sultan’ın imajı

06 Aralık 2015 Pazar

Havuz medyası kendine göre bir dünya yaratmış. Haberleri ve yorumları o dünyadan bildiriyor: “Eski bir KGB ajanı olan Putin, vahşi yaşam pozlarıyla cilaladığı imajını, uçak krizi sonrası verdiği tepki ve ucuz yalanlarla yerle bir etti. Rus lider dünya medyasının alay konusu oldu!”
“Uçak krizi ile sarsılan Putin, yalan ve iftiralarla Ankara’yı karalamaya çalıştı ama bir iki müttefiki dışında kimseyi kandıramadı. Tüm dünya Türkiye’ye destek çıktı!”
AKP Türkiye’sine uyarlanan fıkra misali…
Hani var ya… Napolyon tekrar dünyaya gelmiş. Dünya liderlerini başkentlerde bir bir ziyaret edip görüşürken Ankara’ya da uğramış. Ak Saray’da tabloyu görür görmez T.C. devlet başkanına ‘Sayın Erdoğan sizdeki medya bende olsaydı, Waterloo’da yenildiğimi kimse duymazdı!’ demiş.”
O hesap!
Putin dünya medyasının alay konusuymuş… Tüm dünya, Türkiye’ye destek çıkıyormuş… vs.
Aslı astarı yok. Olamaz da zaten.
Çünkü böyle bir ak ve kara dünya yok.
Kim müttefik, kim değil, kimin eli kimin cebinde artık belli değil.

Açık uçlu dayanışma
“Dünya” sözcüğü ile burada anlatılan ABD ve Türkiye’nin Batılı ortakları ise; “müttefikler” evet aleni bir ilkeye sahip çıkarak “Türkiye’nin sınırlarını ve toprak bütünlüğünü savunma hakkını tanıdılar ve bunu teslim ettiler!” ama beri yandan, Türkiye’yi “gerilimi aşağı çekmeye” ve Rusya ile “görüşerek” sorunlarını halletmeye davet ettiler!
Diplomaside buna “Taahhütsüz, açık uçlu dayanışma/solidarity without engagement” diyorlar. “Çar” diye anılan Putin’e eğer bir “kırmızı kart” çıkartmak söz konusuysa; “Sultan” olarak namlanan Erdoğan’a da -sözde “müttefik” olmasına karşın- “sarı kart” uzatılıyor.
Erdoğan dendiğinde “Batılı ortaklar”, hemen “ihtiyat” moduna giriyor. “Sultan”ın ajandalarına ve oyunlarına çünkü kimse güvenmiyor. Sultan’ın çıkarları, Batı’nın çıkarları ile aynı doğrultuda görülmüyor.
Bu sebeple burada çok çeşitli vesilelerle daha önce yazdığım gibi, NATO’da nicedir (bkz. Çin füzeleri krizi) Türkiye’ye ilişkin büyük bir güven sorunu yaşanıyor.
Hal böyle olunca kafadan “Türkiye’ye hak vermek” durumu yok.
Krizin iki yanına da “kuşkuyla yaklaşmak” var.

Ciddiye alınan aktör: Putin
Havuz medyasının Erdoğan “Putin’in imajını yerle bir etti” şişinmelerine gelince… Bu da hiç gerçeklerle ilgisi olmayan bir önerme.
Batı’da “monolitik” bir “Putin imajı” yok ki... yerle bir olsun… Amerikan “neocon” ları için Putin “SU-24 krizi” öncesinde de “şeytan”dı, bugün de “şeytan…”
Bir şey değişmedi.
Buna karşın misal... Hollande gibi Putin’in IŞİD’e karşı açtığı savaşı baş tacı edenler için Putin son derecede “ciddiye alınması gereken, ciddi bir aktör.”
Kamuoyunun Putin’i Batı’da, Erdoğan’ı hiçbir zaman almadığı kadar “ciddiye aldığını” ve “önemsediğini” söyleyebiliriz.
Özellikle Paris katliamından sonra “IŞİD’le savaş” hassasiyeti o kadar arttı ki; bu her şeyin önüne geçiyor. Putin de bu kartı sonuna dek kullanıyor.
2014 Kırım krizinde, Putin’e “işgalci” gözüyle bakan Batı kamuoyu; bugün Suriye’de “eli kanlı cihatçılara savaş açan Putin’e” sempati duyuyor.
“Erdoğan Putin’e ne demiş”le herkes fazla ilgili değil. ABD medyası dahi dikkat ederseniz “Erdoğan ve Putin’in karşılıklı iddialarına” bodoslamadan dalmıyor ve Ankara ile Moskova’nın ikili çekişmesini olabildiğince mesafeli izliyor.
Dolayısıyla “Putin’in, Erdoğan’ın imajı” diye bir şey yok. Tam gaz “propaganda” var. “Erdoğan propagandasına” karşı “Putin propagandası” arasında çok büyük bir savaş söz konusu.
Bu savaşta “dünya lideri Putin’in” sesi haliyle daha güçlü çıkıyor ve bugün değilse yarın Türkiye’ye faturası çıkartılacak çok ağır izler bırakıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları