Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Büşra Ersanlı: Pişmanım

26 Temmuz 2012 Perşembe

Okurumuz Ümit Orhun; Erdoğan Değişti Geyiğiadlı yazım için gönderdiği iletide Bilmem izlediniz mi?diyor:

Dün akşam Enver Aysever’in programında Profesör Büşra Ersanlıvardı. Dedi ki ; İlk zamanlar demokrasi ve özgürlükler konusunda, Tayyip Erdoğanın gelmiş geçmiş en radikal reformcu olduğu konusunda yazılar yazdım. Ancak böyle olmadığını gördüm ve pişmanım. Hasan Cemal’leri falan anlıyorum onları geçin... Peki ama koskoca profesör ... Bir türlü hafsalam almıyor... Ben ne sosyoloğum ne psikolog ne de siyaset bilimci falan ama 2002 seçimlerinin ertesi günü Geçmiş olsundemiştim. Yani sokaktaki bir vatandaş olarak. Gerçekten anlayamıyorum, inanamıyorum...

Evet

Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Büşra Ersanlı sonunda;Beş yıl önce Yeni Şafakta Gelmiş geçmiş en demokratik hükümet diye yazdım. Pişmanım. Beni bile tutukladıklarında şaşırdım demek konumunda kaldı.

Bu itiraf önemlidir. Çok yazık ki bedelini kendisi ağır ödedi. Her şeyden önce Geçmiş olsun!diyerek söze başlayalım...

Bildiğim kadar Ersanlıdemokrasi namınaAKP hükümetini destekleyip bugüne değin pişman olduğunu-maalesef acı bir tecrübeyle!- itiraf eden tek aydın.

Erdoğanınotoriterleşme eğiliminibir süredir tenkit eden diğerleri; Pişman mısınız?sorusuna sıra geldiğinde; Hayırdemeye devam ediyorlar

 

‘Strateji’ ile ‘taktiğin’ uyuşmazlığı

Yetmez ama evetçilerarasındaikinci Cumhuriyetçiolduğunu söyleyenler; AKPyi -hiç esamesi okunmamasına rağmen- afaki AB normlarıadına desteklediğini iddia ediyor.

Sol”, “sosyal demokratkanattan gelenler, demokratik alternatif olmamasıdolayısıyla AKPye iltifat ettiklerini anlatıyorlar.

Sosyalistve Marksist soldan gelenler ise militarizm ve darbeciliğedarbe indirmek maksadıyla aynı yola baş koyduklarını belirtiyorlar.

Her üç kesim de kendilerini; bu yol arkadaşlığınıtaktik nedenlerleyapmış olmak hasebiyle temize çıkarıyor!

Ancak Türk halkına bir yandan da sürekli Erdoğanındeğiştiğinedair hikâyeler anlatıyorlar

İlk hikâye malum Erdoğanın iktidara yürüdüğü yıllarda; Milli görüş gömleğini çıkardıteması üzerinden işlenmişti.

İkinci hikâye şimdi...

Demokrasiye o gün bugün gönül vermiş olan Erdoğanın -sonsuz hayretle karşılanan!- ani otoriterleşme değişimikarşısında duyulan tepkiyle sunuluyor

Tabu yıkan, değişimci Erdoğan gitti. Yerine statükocu Erdoğan geldideniyor.

Altın vuruşubarizleştirmek adına,Erdoğan AKPsi yoksa Kemalist mi oldu?muhabbetleri yapılıyor.

Bir bu söylenenlere bakıyorsunuz, bir Erdoğana

AKP liderinin, sık değişmek şöyle dursun karizmasının birinci dayanağının, değişmezdayatmacı kişiliğindenkaynaklandığını görüyorsunuz.

2002’deki Erdoğan neyse bugün o: Demokrasi anlayışı çoğunluk diktasıylaözdeş birmilli iradeden ibaret olan BOPeşbaşkanı

BOPeşbaşkanı olduğunu bizatihi kendisi söylüyor

Görevi tevdi eden ABD; Türkiyeye -bize yetmez ama evetçilerinanlattığı türden bir Batı demokrasisi değil -sadece bir Müslüman demokrasisiolma ve Müslüman demokrasileriçin bir rol modelioluşturma işlevi biçmiş

 

Bizimki ‘İslam demokrasisi’ normları

Kısaca; ortada ABDnin stratejik hedefleridoğrultusunda tanımlanan bir modelvar. O modelin yetmez ama evetçilerinöykündükleri demokrasi standartlarıyla ilgisi yok.

Erdoğan AKPsinin demokrasi standartları, çoktan hedef olmaktan çıkan AB standartlarıyla değil;Müslüman demokrasi stratejisiyle belirleniyor.

Amma velakin

Yetmez ama evetçikesim Erdoğan desteğini hâlâ safiyane biçimde AB normlarıve aynı normların parçası olan darbe karşıtlığıgibitaktik duruşlarlasavunmayı sürdürüyor

Sahiplenilentaktik gerekçelerle”, “Müslüman demokrasi stratejisininörtüşmezliğini görmek istemiyor/görmüyorlar.

Erdoğanın eylem planına damga vuran adımlar, ince ince hesaplanan çokboyutlu -bir dev stratejiçerçevesinde atılmışken; bu stratejinin çarkları arasında sıkışıp kalan AKP destekçisi aydınların kimi hâlâ alabildiğine soyut ve yüce demokratik prensiplerin moral üstünlüğünden bahsedebiliyor

Tarafta önceki gün Semra Somersanın yazmış olduğu böyle bir yazıyı içim burkularak okudum:

“2009’lara kadar AK Partinin demokratik açılımlarına destek verirken güç kazandıktan sonraki izleyebileceği olası otoriter yol hep aklımda idi Dostlar ve akrabalarla sık sık kavga ediyorduk: Yargılanırsan görürsün!’, ‘Yarın onlar senin temel haklarını engellerken geçmişte verdiğin desteği çoktan unutmuş olacak’… Her kanaldan o kadar çok azar işittim ki bu konuda! (Ama) hâlâ şöyle düşünüyorum: Birileri benim özgürlüğümü bir yıl-üç yıl-beş yıl sonra kısıtlayacak diye, ben bugün onların haklarını savunmayacak mıyım? Çok ağır gelse bile, haksız hukuksuz olacağından emin olsam da, mecbur kaldığımda, demokrat olmanın bedelini ödeyeceğim.

Veciz bir Latince deyişle bitirelim bu yazıyı:

Errare humanum est, perseverare diabolicum

"Hata yapmak insana mahsustur. Hatada direnmek şeytancadır."



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları