Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Aylan’ın mesajı

06 Eylül 2015 Pazar

Türkiye yangın yeri. Üstüne “Devlette ülkücülere iş, aş, ekmek kapısı açtım!”, “MHP’yi iktidar yaptım” sözleriyle gündem olan Türkeş tipi siyasetçilerle uğraşmaktan dünyayla gereği kadar ilgilenemiyoruz…
Avrupa oysa ki yakın tarihinin en büyük “göç krizini” yaşıyor.
Suriye’deki savaştan kaçan onbinlerce insan; her engeli aşarak, kâh yüzerek, kâh tabana kuvvet yürüyerek Avrupa’ya varmaya çalışıyor.
Ne örülen ortaçağ kentleri misali duvarlar, ne dikenli teller, ne sahillerden mültecileri uzaklaştırmak için görevlendirilen özel güçler bu “umut yolculuğunu” engelleyebiliyor.
Ellerinde “özgürlük”, “refah” ve “uygarlık” simgesi belledikleri AB bayraklarıyla, sıcak, soğuk, yağmur, güneş demeden yürüyen insanlar, benzerine ancak çeyrek yüzyıl önce Berlin Duvarı’nın yıkılması döneminde rastladığımız bir insan seli oluşturuyor.

Jeopolitik deprem
O zaman olduğu gibi çünkü tam… bir büyük jeopolitik deprem yaşanıyor.
O yıllarda Doğu Bloku çözülmüş, Avrupa haritaları değişmiş; tarih yeniden yazılmıştı…
Bugün de… Sınırımızın yanıbaşındaki “Suriye” ve “Irak” tarihe karışıyor.
Birkaç ay önce de yazdım. (“Suriye ve Irak tarih olurken” Sağnak, 24 Mayıs). Gözümüzün önünde iki ülke de tarih oldu. Artık sadece dinler, mezhepler ve etnik kümelerden ibaret olan bu ülkeler “ulus devlet” olmaktan çıktılar. Ve ortaya muazzam bir boşluk çıktı.
Her imkânsızlığı ve yanlarında Aylan gibi yavrularıyla ölümü bile göze alarak yola çıkan bu insanlar işte bugün bu “boşluk”tan kaçıyor.
“Boşluğu” zira, büyük güçlerle, bölge ülkelerinin taraf olduğu acımasız vekâlet savaşları ve dehşet saçan IŞİD terörü dolduruyor.
İnsanlar nihayetinde “Başkalarının savaşında ya da IŞİD elinde harcanmaktansa ‘umut yolculuğuna’ hayatımı koyarım!” diye düşünüyor.

Postmodern ‘Doğu sorunu’
Bazıları bu jeopolitik depremi açıkça artık Türkiye’yi de içeren bir şekilde, “Doğu krizi” olarak tanımlıyor.
İtalya’nın etkili Ortadoğu yorumcularından olan Alberto Negri “Aylan’ın dünyası ve görmek istemediğimiz savaş” adını verdiği yazısında önceki gün “Türkiye, Irak ve Suriye arasındaki ‘Doğu krizi’ hilalinde neler oluyor?” diye soruyor ve sorunun arkasını şöyle tamamlıyordu:
“Söz konusu olan… Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, Sahel’e dek uzanan ve
NATO’nun birebir kapısında cereyan eden, on yıllardan bu yana yaşanan en büyük çatışmadır!” (Il Sole 24 Ore, 4 Eylül 2015)
Diyeceğim o ki… Kendisini anne kucağına bırakır gibi onca korumasızlığıyla denize bırakan Aylan’ın yürek yakan hazin fotoğrafına bakarken; geride toplu yazgılarımızı içeren büyük “Doğu sorunu” karesini gözden kaçırmayın.
Sorun bu denli geniş, büyük ve köklü olduğu için; Avrupa’ya yürüyen kalabalıklar da bunca büyük. Budapeşte’de bir tren garında El Cezire’ye konuşan 13 yaşındaki Kenan’ın dediği gibi tıpkı; “Savaş Suriye’de bitirilmediği sürece bu dev akımı durdurmanın imkânı yok.”
Kobani’ye tabutta dönen Aylan’ın ardından kamuoyunda sıcak olan duyarlıklar adına şimdi bazı sembolik jestler yapılıyor.
AB’de “göç sorununu” masaya yatıran zincirleme (sonuçsuz!) toplantılar düzenleniyor.
İngiltere Başbakanı Cameron ülkesine birkaç bin mülteci daha almayı vaat ediyor.
Fin Başbakanı Juha Sipila daha ileri gidiyor ve doğrudan “evini” mültecilere açmayı vaat ediyor.
Barselona gibi ilerici kentlerde “yurttaşların mültecilere evlerini açmaları için” yepyeni kampanyalar yürütülüyor.
Ancak bunların tümü palyatif yaklaşımlar.
“Doğu sorunu”, diplomatik ve siyasi çözüme ulaştırılmadığı sürece hepsi yalnızca birer “iyi niyet jesti” olmaya mahkûm.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları