Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Almodovar'la Festivale Merhaba Derken
“Emek Sineması’nın İstanbul için büyük bir kayıp olduğunu düşünüyoruz!”
32. İstanbul Film Festivali’nin açılışını ezber bozan çok başarılı bir sunumla yapan Mehmet Ali Alabora’nın ağzından bu sözler dökülünce salonda uğultulu alkış tufanı koptu!
Ön sıradaki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın gözlerine baka baka sözlerini arkadan; “Emek Sineması’nda farklı bir süreç işlesin isterdik!” cümlesiyle sürdüren Alabora anonsunu; “31 Mart Pazar akşamı, Emek Sineması önünde bir açılış daha olacak. Sizleri bekliyoruz!” diyerek tamamladı.
Bu yıl festival açılışına damga vuran olay, “Emek” için yapılan bu çok anlamlı protestoydu.
Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın şov niteliğinde uzun konuşmalar yapmasına alışık olduğumuz sahnede bu kez AKP’li bir bakan mikrofon almadı. Çiçeği burnundaki yeni Bakan Çelik, her yıl iple çektiğimiz İstanbul’un bu en önemli kültür etkinliğine icabet etmemişti. Bunu “hayra mı şerre mi yorsam acaba?” diye düşünmeden edemedim.
Sevda Ferdağ, Lale Belkıs, Hande Ataizi, Yılmaz Erdoğan, Mert Fırat… el, kol mesafesinde yanı başımdan geçerken kameraların birden bulunduğum noktaya yoğunlaştığını gördüm. Önce arkadan uzun kızıl saçlarını fark ettim, ardından ekrandakinden çok ince olan silüetini…
Hürrem-Meryem Uzerli tam önümdeki koltuğa yerleşmişti!
Perdenin bu eski-yeni ünlülerinin hemen yamacımızda gerçekleştirdikleri bu ışıltılı resmigeçit ve Alabora’nın kusursuz takdiminden sonra sıra heyecanla beklediğimiz festivalin açılış filmine geldi.
Ve ‘orta sınıf’ uyutuluyor
Bu yıl açılış için Avrupa’da yeni vizyona giren Almodovar’ın son yapıtı: “Los Amantes Pasajeros/Yolcu Âşıklar” seçilmişti. Türkçeye her nedense “Aklımı Oynatacağım” başlığıyla çevrilmiş.
Film ölüm tehlikesi karşısında birbirlerine sırlarını ifşa edip deşarj olan uçak yolcularının “sit-com”u...
İlk planda Madrid havalanında kalkışa hazırlanan “Peninsula Havayolları’na” ait bir dev jumbo jet görüyoruz.
İspanyolcada “yarımada” anlamına gelen “Peninsula” aslında, İberik Yarımadası’nın yaşadığı krizi betimlemek için kullanılan bir metafor!
Almodovar film boyunca havada turlayan uçakta geçen öyküyü, baştan sona bu metafor üzerine kurgulamış!
Madrid’den Meksika’ya gitmek üzere havalanan uçakta teknik bir arıza nedeniyle, İspanyol başkentine yakın “boş bir havaalanı” arayışına giren pilot ve mürettebat; “açıklama yapmamak” adına, “ekonomik bölümdeki yolcuları”, içkilerine sakinleştirici koymak suretiyle uyutuyor!
“Aklımı Oynatacağım”ın en harikulade buluşu bu!
“Ekonomi sınıfı yolcularının” uyutulması, kriz İspanyası’nın orta sınıflarının mışıl mışıl uyutulmasına muhteşem bir gönderme yapıyor!
Şuursuz pilotun elindeki uçak
Sadece “business” yolcuları uyanık ve pilot kabiniyle temas halindeler ancak onların da “beceriksiz pilotlar” yüzünden ellerinden yazgılarını değiştirmek gelmiyor.
Almodovar’ın bir dolandırıcı bankacı, kralla ilişki kuran bir lüks hayat kadını, medyatik bir medyum ve azılı bir tetikçi gibi uçağın elit kompartımanına yerleştirdiği “business” yolcularının kimliği de İspanyol toplumunun yoz üst kesitlerini çağrıştırıyor.
Havada saatlerce amaçsız biçimde tur attıktan sonra, “Peninsula” jeti nihayet Madrid’in burnunun dibindeki hayalet havalanlarından biri olan “Mancha Havaalanı’na” iniyor.
Bu hayalet liman, Almodovar’ın çılgın düş gücünün eseri olan hayali bir mekân değil.
İnşaat balonunun şuursuzca, tam gaz sürdüğü yıllarda saadet zincirinin devam edeceği varsayımıyla İspanya’da böyle yapılan bir dizi fuzuli havaalanı var.
Bunlardan biri de Madrid yakınlarına 1 milyon yolcu taşımak düşüyle kurdurulan bu Mancha Havaalanı…
Konut balonunun patlamasıyla tümüyle atıl kalan havaalanı şimdi İspanya’da artık krizin simgesi olarak biliniyor.
Almodovar iniş takımları çalışmadığı için İspanya’nın kendisi gibi yere çakılmak tehdidiyle karşı karşıya olan “Peninsula” uçağını, sonunda bu simge havalanına indiriyor!
Tüm bu öğeler filmin baştan çıkarıcı fikirleri…
Ancak bu harika fikirlere rağmen Almodovar’ın filmi bir düş kırıklığından ileri gitmiyor çünkü yönetmen filmin dâhiyane “İspanya sembolizmi” üzerine ilerleyeceğine hafif komediye ağırlık vermek amacıyla uçaktaki “sit-com”a odaklanıyor. Ve çok sıra dışı bir film yapmak için yola çıkmışken öykünün kendisi gibi yere çakılıyor!
Almodovar’ın “sit-com”u “eşcinsel müretebbat”tan hareketle sürekli kendini tekrar eden basit cinsellik esprilerine odaklanıyor. “Tabu kırmak” ve “kışkırtıcı” olmak amacıyla yer yer dozu kaçan bu esprilerin “irtifa kaybı”; Almodovar düzeyine hiç yakışmayan bir yavanlığa ve bayalığa itiyor filmi. Öyle ki zaman zaman insan, cinsellik saplantısına takılıp kalan bir İspanyol Recep İvedik’i izliyor gibi hissediyor kendini.
“Los Amantes Pasajeros” tıpkı son dönem Woody Allen filmleri gibi… Dâhi yönetmenin vaatlerini yazık ki yakalayamıyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'