Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
AKP'nin On Yılı
CNN’de önceki gece Şirin Payzın’ın sunduğu harika bir program izledim.
\nKıraç, Rojin, Öyle Bir Geçer Zaman ki’nin Süleyman’ı Recep Renan Bilek, Altan Erbulak’ın kızı Ayşe Erbulak ve Mustafa Altıoklar’ın yer aldığı program, son dönemde hiçbir kanalda izlemediğim denli samimi, açık, terütaze değerlendirmeler sunmaktaydı…
\nKısaca Türkiye’nin bağımsızlığını Atatürk’ün ölümünü takip eden yıllarda yitirdiğini söyleyen sanatçılar, tekrar o bağımsızlığı ele geçirmeden hiçbir anlamlı değişiklik yaşanamayacağını söyledi.
\nBaşlı başına bir yazıyı hak eden program hakkında söylenebilecek çok şey var ama ben Mustafa Altıoklar’ın şu saptamasıyla yetineyim:
\n“Hani.. Susma. Sustukça sıra sana gelecek… diye bir slogan vardı ya!” dedi Altıoklar; “O slogan artık gerçek oldu. Herkesin susma sırasının geldiği bir dönemde yaşıyoruz!”
\nPayzın’ın programı tam böyle büyük bir sessizliğin ortasında yükseldiği için etkileyiciydi. Altıoklar’ın bu sözleri söylediği sırada, bilgisayarımın başında Milliyet’ten Metin Münir’in kovulduğunu öğrendim.
\n‘Başbakan’ı üzmek istemiyorlar!’
\nDerya Sazak Milliyet’e genel yayın yönetmeni olur olmaz ilk iş Metin Münir’i kovmuş.
\nMünir de verdiği ilk demeçte; “Muhalif yazarların gazete yönetiminde rahatsızlık yarattığını belirtmiş: “Başbakan’ı üzmek istemiyorlar!” demiş: “Başbakan istese gazeteyi kapatacak noktadalar!”
\nMustafa Altıoklar’ın “slogan gerçek oldu!” cümlesini duyduğum sırada, yeni bu haberleri okumuştum. “İşte budur!” dedim: “Demek artık sıra bodoslamadan hükümeti hedef almasa da felsefi derinlikte yazılar yazan sevgili Metin Münir’i susturmaya kadar vardı!”
\nAKP’nin on yıldaki karanlık bilançosunun son kertesi bu.
\nEyyamcı aydınlarımızın “demokrasinin ışığı”, pardon… “ampulü” diye kucakladıkları AKP iktidarı böyle bizi teker teker okunmaya değer tüm yazarlardan mahrum bıraktı. Gazeteler, TV’ler boşaldı. Soluduğumuz hava, yaşadığımız ortam değişti. Sokaklar başkalaştı. Dostlar ya da bir zamanlar dost sandığımız insanlarla aramıza duvarlar girdi…
\nYandaş medyasıyla, 4+4+4 eğitim sistemiyle, İslami burjuvazisi, aptesli kapitalistleri, gettolara ötelenen laikleri, korku imparatorluğunu perçinleyen Silivri adaleti, sayıları demir parmaklıklar ardından gazete çıkaracak kadar kalabalıklaşan baskı altındaki gazetecileriyle başka bir Türkiye’ye ışınlandık.
\nTürkiye artan dozda; özellikle de Cumhurbaşkanı Gül’ü Çankaya’ya taşıyan ve de AKP’yi yüzde 47 ile ikinci kez iktidar yapan 2007 seçimleri sonrasında belirleyici tek referansın “din” olduğu bir sürece girdi.
\nErdoğan Refah Partisi yıllarında “Referansımız İslamdır. Referansımıza ters hiçbir şey yapmak ve yaşamak istemiyoruz” diyen bir politikacıydı. Yol ayrımı 2007 sonrasında, AKP’li başbakan zihninde tam da baştan tasavvur ettiği “referansı İslam olan” bir Türkiye şekillendirmeye başladı.
\n“Kozmetikten” ibaret AB müzakerelerinin başlatıldığı 2005 ertesinde çıkmaza saplanmasıyla, AB referanslarının yerini süratle “İslam referansları” aldı.
\n“Adı var cismi yok” AB adaylığı, bir oy avcılığı ve sözüm ona AB sivilleşmesi adına generallerin devreden çıkarılması için kullanıldı...
\nÇankaya’ya Gül’ün oturmasıyla, sistemde denge-fren mekanizmaları kalmadı.
\nDenge-frenlerdeki güç kaybı, AKP düzeninin kibrini ve toleranssızlığını artırdı. Mahalle baskısı görülmemiş düzeye tırmandı. Şerif Mardin’in ünlü mahalle baskısı uyarısı tam bu dönemde yapıldı. AB havucunun ortadan kalkmasıyla meydan yalnız iktidar sopasına kaldı.
\nŞeriat yerine İslam demokrasisi geldi
\nErgenekon-Balyoz davalarının koşullandırdığı süreçte, ikinci kırılma noktası olan 2010 referandumu ile AKP’yi yüzde 49’la üçüncü kez iktidara getiren 2011 seçimleri yaşandı.
\nSonuçta Türkiye şeriata geçmedi. Ama okyanus ötesi düşünce kuruluşlarınca belirlendiği üzere, “hibrit” bir “İslami demokrasi” oldu.
\nİslam demokrasisi için “hukuk devleti” kuralı aranmıyordu...
\nDünyada en çok gazeteci hapseden ülkelerin başını çekerken haliyle Batı demokrasileri arasında yer alamıyordunuz.
\nAma İran’dan bile çok gazeteci hapsederken “İslam demokrasisi” olmanızı kimse yadırgamıyordu.
\nAynı şekilde, cinsiyet eşitsizliği raporlarında dünyanın en kadın düşmanı ülkeleri arasında sayılmanız da gene keza “İslam demokrasisi” markasıyla en ufak sorun yaratmadan yan yana gelebiliyordu.
\nSorun yaratmak ne kelime, bu haliyle Türkiye “İslam demokrasisi” kontejanından Ortadoğu âlemine “model” gösteriliyordu.
\n3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen AKP’nin Türkiye’yi getirdiği yer bu. Bu yeri hâlâ, güzellemelerle usanmadan öven yazarlarımız var:
\n“Başka hiçbir parti topluma bu kadar kapsamlı bir demokrasi paketi önermedi ve daha fazlası konusunda da güven vermedi” diyordu dün okuduğum böyle bir yazı.
\nÖyle ya…
\nNapolyon’da bu basın olsaydı, Waterloo’yu kaybettiğini kimse duymazdı.,
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!