Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP’nin Frankeştayn’ı: Evimizdeki IŞİD...

28 Temmuz 2015 Salı

Başbakan Davutoğlu operasyonların hedefini; “Sınırımızda DEAŞ (IŞİD) görmek istemiyoruz!” diye tarif ededursun; yanıbaşınızdaki tatilci IŞİD’cı çıkabilir. IŞİD’e “operasyon darbesi” başlatılırken, internet sitelerinde böyle bir haber vardı:
Yan şezlongunuzda güneşlenen IŞİD’ci olabilir” başlığını taşıyan haber, Suriye’de eğitim alan bir IŞİD’cinin Bartın tatilini belgeliyor; turuncu bermuda mayosuyla İnkum plajında verilmiş tatil pozlarını IŞİD’ci bir komutanla çekilen fotoğraflarıyla “facebook”a koyan militanın “çift kimliğini” betimliyordu.
Davutoğlu’nun elektrik şirketi logosu DEAŞ’la karıştırdığı Irak Şam İslam Devleti DAEŞ “tehdidi”, sınırımızdan ibaret değil.
En az bir o kadar beter ve büyük olan sorun asıl “evimizdeki IŞİD’cilerde”...
Birgün gazetesinden Ömür Şahin Keyif, iki gün üst üste New York Times ve Independent’tan iki Ortadoğu uzmanı gazeteci ile -Stephen Kinzer, Patrick Cockburn- görüştü.
Türkiye’yi ve bölgeyi iyi bilen iki gazetecinin teşhisi de bu yönde.

‘Türkiye’de yerleştiler’
Kinzer, “Türkiye’nin IŞİD’i kontrol etme hayali bir fanteziden ibaretti” diyerek ekliyor:
Bu ne yazık ki çok geç, IŞİD Türkiye’de hücreler oluşturduktan sonra fark edildi. IŞİD artık Türkiye içinde açıkça yerleşmiş durumda. Bunun,Türk hükümetiyle zımni bir anlaşma olmaksızın yapılamayacağını da biliyoruz. Türkiye’nin şimdi aktif olarak IŞİD’le savaşması, en başta mücadele etmesinden çok daha zor.
Cockburn daha çarpıcı bir uyarıyla geçen haziran ayında 39 kişinin yaşamını yitirdiği Tunus örneğini veriyor. “Tunus’un içinde Türkiye’de konuşlandığı kadar IŞİD’cinin konuşlanmadığını” hatırlatıyor.
İçimizde yuvalanan Frankeştayn’ın ne olduğu hakkında bu durumda çok daha fazla kafa yormak durumundayız.
Yeni okuduğum bir kitaptan bu bağlamda geçen yazımda da bahsettim. Kitabın konusu tam da bu ve “Yan komşudaki cihatçı: IŞİD evimizde” başlığını taşıyor.
Cezayir asıllı sosyolog Khaled Fouad Allam tarafından kaleme alınan eser, IŞİD hakkında bizde ileri sürülen “IŞİD’ciler ruh hastasıdır”, “gerçek İslam bu değildir!” ve “PKK terörü neyse bizim için IŞİD terörü de odur!” klişelerini yıkıyor.
Kendisi gerçekte inançlı bir Müslüman olan ve “Charlie Hebdo” katliamının ardından kaleme aldığı kitabına; “Bana başka bir İslamı öğreten anneme ve babama” ithafı ile başlayan Allam’ın çözümlemesi; “barışçı İslam”ın yanında “cihat” ve “şehitlik” kültünü ibadetin olmazsa olmazı sayan ve de “şiddet ideolojisini benimseyen gerici bir İslam”ın varlığı tespitine dayanıyor.

‘Takıyye’ ve görünmez ordular
Allam IŞİD’ı, “takıyye” ile baskılanan köktenci bir İslam anlayışının “kısa devre yapan tarih koşullarındaki dışavurumu” şeklinde tanımlarken; bu “Vahhabi köktenci İslamın” “internet”le elde ettiği sıçramayı anlatıyor.
İslamın en gerici ve bu en karanlık yorumunun, “internet”le hem “militan formasyonunda” yeni beyinler yıkama fırsatı elde ettiğini, hem de bir global yayılmacılık fırsatı verdiğini ortaya koyuyor.
İnternet” diyor Allam; “Çift katmanlı bir coğrafyada; hem (fiili ülkelerin olduğu) reel coğrafyada, hem dünya çapındaki sanal coğrafyada cihatçı hasadına imkân sağlıyor.
2014 Haziran’ında “Irak Şam İslam Devleti” ilan edilene değin adını hiç duymadığımız IŞİD’in bu yüzden “gözle görünmeyen ordulara sahip olduğunu” belirten Cezayirli sosyolog; bu “görünmezlik” nedeniyle sorunla mücadelenin çok zor olduğunu, bir hücreyi ortaya çıkardığınızda eşzamanlı olarak derhal başka bir hücrenin boy verdiğini, bu itibarla IŞİD terörünün başka terör örgütleriyle bir tutulamayacağını söylüyor. Buradan devam...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları