Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

8 Mart Yüreğimi Burkuyor

07 Mart 2015 Cumartesi

8 Mart’lar artık sadece yüreğimi burkuyor.
Bir 8 Mart’a daha yaklaşırken ülkemizde kadınlara mahsus “pembe otobüs” uygulamalarına dair haberleri okumak içimi bunaltıyor.
Kapıyı -“dostlar alışverişte görsün” hesabına- lütfen çalan polisin nerdeyse huzurunda, 20 yaşındaki genç sevgilisinin beynine ve kalbine “sıkan” insan kılığında canavarlar ruhumu karartıyor.
Şiddet uygulamaktan cezaevine girdikten sonra “izine çıkabilen” bir başka barbarın “tek el” ateşle karısının yaşamını alması, gönlümü daraltıyor...
Her gün yeni bir kadının taciz, tecavüz, şiddet, töre yüzünden; “öldürüldüğü”/“intihar” ettiği bir ülkede yaşıyor olmanın bilincinde olmak; her Allah’ın günü hemcinslerimin kardeş, baba, eş, sevgili kurbanı olduğunun ayırdına varmak kalbimi sıkıştırmaya yetiyor.
AKP’nin işbaşında olduğu dönemde kadına yönelik şiddetin, logaritmik hızla katlanıp tavan yaptığını düşünmek, yüzde bin oranında arttığını görmek; bünyeme ağır geliyor…

AKP’nin ‘pozitif ayrımcılığı’
Bütün bunlar olurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dünya Kadınlar Günü kontenjanından “kadınlara özel” makale kaleme alması ayrıca kimyamı bozuyor.
Kadınlarla ilgili meseleler açısından ülkemizin sicilinin iyi olduğunu söylemek, maalesef henüz mümkün değildir. Kadına yönelik şiddet konusu kanayan yaramız olmaya devam ediyor” diyor Cumhurbaşkanı...
“...‘Kadınlara karşı ayrımcılık ırkçılıktan beterdir’ anlayışıyla kadınların sorunlarının çözümüne yönelik anayasa değişiklikleri yaptık, pek çok yasal düzenleme gerçekleştirdik. Kadınlara hayatın her alanında ‘pozitif ayrımcılık’ uygulayarak geçmişteki kayıpları telafi etmek çabası içinde olduk” diye devam ediyor.
Alay eder gibi…
Pozitif ayrımcılık”tan anladığı tek şeyin, “başörtüsüne özgürlük” olduğunu yazının devamında açık biçimde ortaya koyan Cumhurbaşkanı, başörtülülerin üniversitelere girebildiğinden, yasama faaliyetlerine katılabilmelerinden bahsediyor.
Ama uluslararası cinsiyet eşitsizliği raporlarında Türkiye’nin sistemli olarak kadın-erkek eşitsizliğinin en beter olduğu ülkeler arasında çıktığından hiç söz etmiyor.
Dünyanın “en büyük 17. ekonomisi” olmakla yere göğe koymadığı memleketimizin; kadın-erkek eşitsizliğinde en eşitsiz ülkeler arasında “sondan 17’nci” olduğundan bahsetmiyor.
Geçen yıl 136 ülke arasında 120. olan ülkemizin son bir yılda 5 sıra daha gerileyip, 125. sıraya düştüğünü hatırlatmıyor.
AKP işbaşına geldiğinden beri ısrarla eve kapatılmak istenen kadının, tüm cinsiyet uçurumu raporlarında, “pozitif ayrımcılığın” en gerekli olduğu “ekonomiye katılım”da hiç kullanılmadığını, cinsler arası “ücret/fırsat eşitsizliği”nde ülkemizin en kadın sevmez ülkeler içinde yer aldığından dem vurmuyor.
Karınca kararınca da olsa Türkiye de “kadına karşı ayrımcılıkla mücadelede” en etkili ve işlevsel kurumlardan biri olan “kadından sorumlu devlet bakanlığını” lağvedip yerine kadının adını tümden yok sayan “aile bakanlığını” getirenin doğrudan doğruya kendisi, AKP hükümetleri olduğunu söylemiyor.

2023 kadın vizyonu
Fıtrat”a bağlayıp.. “kadın erkek eşitliğine” inanmadığını sıfır kompleksle 2010 referandumu arifesinde açıkça telaffuz eden Erdoğan’ın, o referandumun üstüne seçim üzerine seçim kazanmış olması “kadın haklarındaki eksi hassasiyet” bağlamında gelişmiş ülkelere göre hangi kertede geri olduğumuzu başlı başına göstermeye yeter…
Dünya kadın hareketini tamamen yok sayan böyle bir söylem içindeki bir lider, kadının ciddiye alındığı ve “adam yerine konduğu” ülkelerde bir daha kadınlardan oy isteyemez. İstese de alamaz.
Oy istemeyi bırakın, bu feodal demeç kendisine hatırlatılmaksızın siyasal kariyerini bir daha sürdüremez.
Bizim “ileri demokrasi”mizde oysa ki her şey, -boynumuz kıldan ince-kabulleniliyor.
17 Aralık’lar, Soma’lar hazmedilip geçildikten sonra… Cumhurbaşkanı’nın “kadın erkek fıtrat eşitsizliğine” dair veciz görüşleri haydi haydi kabul görüyor.
O Cumhurbaşkanı bugün işte “Yeni Türkiye”nin kadınlarını yazıyor.
2023 Türkiye’sinin kadın vizyonunu” çizyor.
Uygar dünyanın önünde koşan 1923 Türkiyesi’nin “kadın vizyonunu” önünüze şöyle bir koyun…
Ve bunu, Türkiye’yi bugün “dünyanın sondan 17. ülkesi” yapan “yeni kadın vizyonu” ile karşılaştırın…
Nereden nereye savrulduğumuzu çok net göreceksiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları