Müjdat Gezen

‘Hayri’

02 Mayıs 2022 Pazartesi

Annelerimiz, babalarımız arkadaştı. Benim ilk arkadaşımdı. Erden, Ergün, Saim, Hayri yetmiş sekiz yıllıktık. Tınaz, Çelik, Selahattin, Ataman, Engin, Ahmet, İrfan, Bahattin, Tokay, Tuncer, Önder ise birkaç yıl sonra içimize karışan mahalle arkadaşlarımızdı. Evlerimiz birbirine çok yakındı, çünkü aynı mahallenin, hatta aynı sokağın çocuklarıydık. Mahalle kültürü iliklerimizdeydi. Annelerimiz ev kadını, babalarımız genellikle memurdu. Çünkü devlet kapısı garanti maaş demekti. Hayri’nin babası Azmi Bey Amca başkomiserdi. Babamın iyi dostuydu. Annesi Hüsniye Hanım Teyze, annemin vazgeçilmez komşusu idi. Hayri’nin tek kişilik küçük ve pedallı otomobili vardı. Bir kendi biner, bir beni bindirirdi. Pazar piknikleri ve yılbaşı toplantıları hiç ayrı geçmezdi bu aileler arasında. Bir gün önceden kamyon kiralanır, pazar sabahı halılar, kilimler kamyona serilir. Soğuk köfte, cigara böreği, piyaz, salata, börek, çay, peynir, zeytin, ekmek… Kamyona binilir, piknik yerlerine hareket edilir. Bazen Haramidere, bazen Bentler, yeni yeni keşfedilen piknik alanları… Top oynanır, ip atlanır, sessiz sinema, yirmi bir soru… Böyle geçti çocukluğumuz. Hayri ile bir kere olsun birbirimizi kırmadık. Çok iyi bir çocuktu… Onu bugün (cuma) toprağa verdik… Ablaları Ülker, Gülser, eşi Nuray, kızı, arkadaşları ağlaşıp durduk. Sonra o gitti… Gerisi tamamen sessizlik… Bebeklik arkadaşımdı. Yetmiş sekiz yıl önceymiş biz tanış olalı… Güle güle kardeşim… Arkandan bir iki dua okunacak, sonra sana omuz vereceğiz ve ondan sonrası karanlık. Nur içinde yat Hayri…     

KIZLARI OKUTUN

Genellikle kırsalda kız çocuk pek makbul sayılmazdı. Aslında tam tersi olmalı ya. Başlık parası alıyorsun, onu tarlada, evde her işte çalıştırıyorsun. Yine de erkek evlat, soyunu sürdürecek düşüncesiyle daha önde gelirdi. Saçmalık ama böyle olduğu bilinir. Hâlâ televizyonlarda izliyoruz. Özellikle sahtekârlık yaparak elde edilen kızların durumu bir felaket. 

 Adam ısrarla kızını okutmuyormuş. Demişler ki: “Okut, hayatı öğrensin, bir şeyler bilsin.” “Okuyup da ne olacak, alt tarafı benim dükkâna koyarım onu, bir, iki, üç diye saymasını bilsin yeter.” Öyle de yapmış. Kızcağız dükkânda çalışmaya başlamış. Bizimki köy kahvesinde kâğıt oynuyor. Bir gün kız koşarak gelmiş babasına. “Baba, dükkâna üç kişi geldi, yanlarında bir kişi daha var” demiş.

GERÇEK ZAFER

Herhangi bir konuda meseleyi irdeleyelim. Gerçek başarı, galibiyet, zafer nedir? Mesela Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı arkadaşlarıyla, ordusuyla, halkıyla el ele vererek kazanması gerçek zaferdir. Ama asıl gerçek zafer, bunu bütün dünyaya Lozan Antlaşması ile ilan ettirmesi olmuştur. Bu tam bir gerçek zaferdir. Başarı sözcüğü zaferin yanında biraz hafif kalıyor. Karıkocanın birbirleriyle iyi anlaşması başarıdır. Eskiden yazdığım bir söz vardı ya: “Sen ateşsen o su olsun, o ateşse sen su ol.” O zaman başarılı bir birliktelik çıkıyor ortaya. Mesleki konuda zafer kazanmak ise bambaşka bir durumdur. Buraya sığmaz. Mesleki başarı azimle, yetenekle, çok çalışmakla elde edilir. Gerçek Zafer’in bizdeki örneği Atatürk’tür.

GALLUS

Bu adamı yakın tanımıyorum. Ama bir sözü hoşuma gitti: “İnsan kendi zevklerinden suç yaratır.” Al bu sözü istediğin
yere çek. Kendi zevkin için koca memleketi altüst et mesela. Kendi zevkin için platinden yalı yaptır. Kendi zevkin için kendine sonsuz yetkiler sağlattır ve o yetkileri kendi zevkin için kullan dur. Ama adam demiş ki sonra zevkine çok düşersen bir gün suçlu duruma da düşebilirsin.

İLKE 

İlkelerin olacak

Seni satın alamayacaklar.

Aptalların uydurduğu

atasözlerine inanmayacaksın:

“Paranın satın alamayacağı şey yoktur.”

“Herkesin bir fiyatı vardır.” gibi sözlere kanmayacaksın.

Onurunla, kimliğinle ve beyninle akıllı yaşayacaksın.

Üreteceksin, seveceksin, sevileceksin, inançlarının arkasında duracaksın.

Sevgilerin karşılıksız, yardımların gizli olacak.

Seni attan, ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın.

Çünkü sen insansın.

Ve bunu yakalayabildiğin gün, bembeyaz yaşayacaksın.

NOT: Sevgili okurlarım. Bu şiiri ikinci kez okuyor olabilirsiniz. İstek üzerine koyduk. Eskiden fıkra isterlerdi benden. Baktılar ki ülkenin durumu zaten fıkra gibi, şimdi şiir istiyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Süalp Tansan 18 Kasım 2024
Baylan günleri 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları