Miyase İlknur

Devlet muhtaç olmuş kuru zeytine

18 Mart 2023 Cumartesi

Tarih boyunca pek çok devlet kurmuş olmakla övünen belki de tek toplumuz. Birçok devlet kurmuş olmak aynı zamanda birçok devleti yıkmış olduğumuzun da göstergesidir. Arkasında bu kadar devlet enkazı bırakmamıza karşın yine de devlete özel bir kutsiyet atfederiz. Aslolan devletin bekasıdır. Devletin bekası için millet de birey de feda edilir. Millet devlet için vardır. Devleti kuran ve ayakta tutan milletin, devletin demirbaşları kadar değeri yoktur. Bizde millet sadece devletin vergi ve asker ihtiyacını karşılamaya yarayan bir topluluktan öte bir anlam taşımıyor.

Devlet aygıtını yönetenlerin beceriksizliği ya da yanlış politikaları yüzünden başımıza bir iş geldiğinde ilk sözümüz “Allah devlete zeval vermesin” olur.

Bizim devletimiz, Max Weber’in “Devlet meşru şiddet kullanma aracıdır” sözünün hakkını fazlasıyla verir. Milleti oluşturan bireyler birbirine karşı şiddet uyguladığında hakkını aramak için her kapıyı çalar ama devletin şiddet uygulaması halinde sanki bunu hak etmiş gibi sessiz kalmayı yeğler. Çünkü o devlettir isterse döver, işkence yapar, haksız tutuklar ama sorgulanamaz.

Ceberut devleti o kadar içselleştirmişiz ki gösteri yapma hakkımız, protesto hakkımız gasp edildiğinde bile “devletin güvenliği ve asayişi için” sözü karşısında boynumuz kıldan incedir.

Devletin sorgusuz sualsiz saldığı vergileri sorgulamadığımız gibi bu vergilerin nereye harcandığını sorgulama hakkımız yoktur. Ona da “İhtiyaç var ki vergi salındı ve ihtiyaç var ki başka yerlere kullanıldı” der geçeriz. Ancak yine de bir felaketle karşılaştığımızda bu kadar verici olduğumuz devletin yanımızda olmasını da bekleriz. Gücü yettiği kadarını uzatsın yeter. Eğer bütün gücünü kullanmasına karşın yetersiz kalırsa da eksiğini gediğini millet kapatır. Dayanışmacı bir millet olduğumuzdan her felakette tek yürek oluruz.

KAHVALTI VERMEKTEN ACİZ DEVLET

1999 depreminde bunu yaşadık. Devlet aygıtını o dönem yöneten koalisyon hükümeti, depremi haber alır almaz devletin tüm olanaklarını sahaya sürdü. Asker, kendi kışlası yıkılmasına ve yüzlerce Mehmetçik enkaz altında kalmasına rağmen daha gün ağarmadan depremzedenin yardımına koştu. Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Kızılay ve tüm bakanlıkların lojistik ekipleri ertesi gün bölgedeydi. Gücünün yettiği yerler oldu, yetmediği yerler oldu. Sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin tümü ve 81 ilde yaşayan yurttaşlarımız varını yoğunu ortaya koyarak yardıma koştu. Buna rağmen basın olarak bizler, eksik ve yetersiz kalan konularda devleti, daha doğrusu iktidarı çok sert şekilde eleştirdik. Bu eleştirilere karşı hükümet ne “Hepinizi not ettik” diye parmak salladı ne suçu kader planına ne de çürük binada oturan vatandaşa ne de muhalefete attı.

Devlet bütçesini önemli ölçüde yaraları sarmaya harcadı. Yetersiz kaldığını görünce de geçici özel vergi çıkardı. Kızılay çadır ve battaniye satmadı. Çadırları su aldığı için eleştirdiğimiz Kızılay’ın başkanı istifa etmek zorunda kaldı. Afet İşleri Müdürlüğü vinç kiralamadı. Cesetler çıkarılmadan enkazları aceleyle kaldırmadı. Destek vermek isteyen ister iktidar ister muhalif partilerine mensup tüm belediyelere yardım için çağrıda bulundu.

Dönemin iktidarı zor zamanda işbaşına gelmişti üstelik. Ekonomik krizin kapıyı çalmakta olduğu o dönemde vatandaşların yardımını engellemedi ama halkından da terlik, kahvaltılık zeytin, peynir istemedi Allah için.

Eğer devletimiz vatandaşına kahvaltılık veremeyecek kadar aciz içindeyse ve bunu milletten bekliyorsa o zaman bırakın devleti millet yönetsin. Hiç olmazsa kendi parası olan vergilere, bağışlara sahip çıkacağı gibi afetzedelerine de sahip çıkar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları