Miyase İlknur

Akkuzu planı çöktü, umut karakuzuda

04 Mayıs 2019 Cumartesi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’un Akkuzulu köyünde yapılan linç girişiminin gerek zamanlaması, gerek olay esnasında sorumsuz sorumluların tavrı, gerekse olay sonrasında olayı önleyemediği için mahcup olması gerektiği halde zeytinyağı gibi üste çıkan makam sahibi kişilerin sönmekte olan yangına körükle gitmesi çok mu çook manidar geldi.
Kılıçdaroğlu’na yapılan çirkin olayı, Muğla dönüşünde Ali Sirmen’le havalimanında uçaktan inince öğrendik. O andan itibaren beynimizi kemiren bir dolu sorular... Şimdi filmi geri sarıp, gelişmeleri tek tek ele alalım.
Akkuzulu’da şehit Yener Kırıkcı’nın cenaze töreni yapıldığı gün, herkesin odaklandığı olay, İstanbul Maltepe’de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun davetiyle yapılan büyük mitingdi değil mi? O mitingde İstanbul zaferinin coşkusuyla yüz binlerin alanı dolduracağı da bilinmeyen bir şey değil.
Hemen hemen mitingle aynı saatlerde Akkuzulu köyünde şehit er Yener Kırıkçı’nın cenaze töreni vardı ve bu törene CHP lideri Kılıçdaroğlu da katılacaktı. “Haber verilmeden gitti, haber verilseydi önlem alırdık” tarzındaki savunmaları geçiniz. Kılıçdaroğlu ilk kez mi bir şehit cenazesine katılıyor? Hayır; Ankara’da olan bütün şehit cenazelerine il dışında değilse mutlaka katılıyor. Varsayım ki haber verilmedi. Orada hükümet üyelerinin olacağı ve geçmişte hükümet üyelerine şehit yakınlarının tepki gösterdiği bilinmesine karşın gerekli güvenlik sağlanmadıysa yine başlı başına bir skandal. Ayrıca muhalif olan herkesin nefesinin bile izlendiği ülkemizde ana muhalefet liderinin günlük programının en küçük ayrıntısına kadar izlenmediği gerçeğine inanacak saflıkta biri kaldı mı?
İçişleri Bakanı, daha olayın detaylarını öğrenmeden acele ile “Provokasyon yok” açıklamasında bulundu. Hem de törende bulunan CHP yöneticilerinin açık beyanlarına rağmen. Hadi diyelim ki, CHP yönetimi bu işten mağduriyet çıkarmak amacıyla konuşuyor. Peki, önceki gün yayımlanan videoda gördüklerimiz... Tören alanına özenle dağılmış provokatörler, bir kenara yığılmış taşlar, sopalar, bidonlar, yol güzergâhının kapatılması, güvenlik güçlerinin olay sırasında sıkması gereken biber gazını, olay sonrasında sıkması ve olayı Ensar Vakfı Ankara İl Başkanlığı yapmış eski avukat, şimdilerde savcı olan bir ismin soruşturması, öldürmeye yönelik kasıt eylemini basit yaralama suçu ile eşdeğer görüp faillerin serbest bırakılması sizce normal mi?
Cenazede bulunan bakanların, tören sırasında protestolar başladığına tanık oldukları halde Kılıçdaroğlu’nun başına bir şey gelebileceği şüphesiyle hareket etmeyip onu o azgın güruhla yalnız bırakmalarını sadece düşüncesizlikle açıklamak yeterli olabilir mi?
Bütün bu verileri önümüze koyup puzzle’ın parçalarını yan yana getirdiğimizde ortaya insana ürküntü veren bir görüntü çıkıyor. Olayın bir provokasyon olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Bu provokatörler de bir kesimde kahraman muamelesi görünce, “acaba” diyor insan; acaba bu linç olayı Maltepe Meydanı’nda yüz binler tarafından duyulduğunda galeyana gelip sokaklara dökülsünler, AKP binalarına saldırsınlar, ortalığı yakıp yıksınlar mı isteniyordu?
Bu gerçekleştikten sonra da İstanbul’da adına ister OHAL ister sıkıyönetim deyin, olağandışı bir yönetim mi ilan edilecekti?
Bu karşılıklı çatışma ve gerginlik ortamı nedeniyle YSK’nin, baskı altında kalarak gerginliğin giderilmesi için İstanbul seçimlerini yenilemesi kararı alması mı hedefleniyordu?
Olur da seçim yenilenirse, bu kutuplaşma nedeniyle sandığa gitmeyen ya da muhalefete oy veren seçmenlerin sandığa gitmesi ve Cumhur İttifakı’nı desteklemesi mi hesaplanıyordu?
OHAL yönetiminde güvenlik görevlilerinin sandık kurulları ve müşahitler üzerinde baskı uygulaması mı planlanıyordu?
Belki bazılarına paranoyakça gelebilir bu yazdıklarımız. Ama, geçmişte bizlere paranoyakça gelen nice düşüncenin eyleme dönüştüğüne ve gerçekleştiğine tanık olduğumuzu da hatırdan çıkarmayalım.
Bu plan ve hedefler doğru ya da yanlış; sonuçta CHP tabanının aklıselim ve sağduyulu tutumuyla bertaraf edildi. Yine kaldık mı “Bu seçimlerde hiçbir şey olmadıysa kesin bir şey oldu” açıklamalarına. Bir bavul gidiyor olmuyor, ikinci bavul gidiyor olmuyor. En sonunda sandık başkanları ve kurul üyeleri savcılığa çağrılıyor, ifadeler alınıyor. Elde belge yok ama şüphe var.
Kusura bakmayın ama bu ruh hali, elinde belge yokken sırf kuruntuları ve şüpheleri yüzünden kendisini aldattığını düşünerek karısını öldüren psikopat kocaların durumuna benziyor.
Akkuzulu planı çöktü ama karukuzu planı için bastırılıyor. YSK burada hakem heyeti konumunda. Umudumuz ve dileğimiz bu hakem heyetinin Sıffin Savaşı’ndaki hakemler gibi hile-i şeriyye’ye bulaşmadan yasalar çervesinde karar vermeleridir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları