Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Anadolu’nun kapılarını BOP’a kapatacağız - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör
Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığını öğretirler okulda. Oysa tarih araştırmaları Türklerin Anadolu’ya bu tarihten çok önce geldiğini gösterir. Yine de savaşlar ve zoraki barışlar insanlık tarihinin özünü, dönemeçlerini oluşturduğundan Malazgirt Savaşı gibi bir mihenk taşıyla Anadolu’daki Bizans varlığına yapılan öldürücü hamle kast edilir.
Romen Diyojen’in ordularının sayısal üstünlükleri karşı tarafın resmi devlet tarihçilerince de kaydedilir. Ancak Alparslan’ın adanmışlığı, niteliğin niceliği yenmesiyle sonuç verir. Malazgirt’te Bizans’ın orduda destek aldığı Rumların, Rusların, Ermenilerin, Gürcülerin yanı sıra Oğuzlar ve Peçenekler de vardır. Ve onlar olması gereken tarafa, Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın yanına geçer.
MALAZGİRT’TEN BÜYÜK TAARRUZ’A
Malazgirt Savaşı’ndan biraz önce Alparslan yirmi beş günlük kuşatmadan sonra Ani’yi düşürür. Bu Anadolu’nun fethine doğru önemli bir adımdır. Romen Diyojen’in devraldığı imparatorluk tahtı da sallantıdadır. Kendine Anadolu’da bir tampon güç yaratmak isteyen Diyojen, Ermenileri ana yurtlarından kopararak başta kendi memleketi Kapadokya olmak üzere Malatya, Maraş, Urfa, Antakya gibi Anadolu içlerine taşımaya başlar. Onlar da oralarda kendi feodalitesini kurgulamaya... Ancak hiçbir zaman anlamlı bir güç oluşturmayı başaramazlar. Nitekim; imparatorları da esir düşünce Bizans bir daha eskisi gibi olamaz. Sultan Alparslan, bülbül sesli şarkıcılarla, erguvan renkli şaraplarla kutlandığı yazılan bu zaferden sonra tutsağı İmparator Romen Diyojen’i uygar bir biçimde evine yollar.
Mustafa Kemal Atatürk için de Malazgirt Savaşı’nın tarihteki yeri çok değerlidir. Nitekim, Anadolu’nun kapılarını Türklere kapatmak isteyenlere karşı giriştiği Büyük Taarruz’u 26 Ağustos’ta başlatması tesadüf değildir.
Türklerin zaferiyle sonuçlanan Malazgirt Savaşı Haçlı Seferleri’nin de temel gerekçesini oluşturur. Çünkü, Türklere bırakılması kabul edilemeyecek kadar zengin bir bölgedir Anadolu.
TARİHİN ÖĞRETTİKLERİ…
Romalıların, önüne geçilemez bu akıncılara bırakamayacağı öyle bir ganimet vardır ki... Bölgedeki zenginlik bugün bile Büyük Orta Doğu Projesi uygulayıcılarının iştahını kabartıyor. Yüzyıllar önce kaybettikleri bu toprakları almak için planlar, projeler yapıyorlar. Biz de tarihin hiç aksamadan, yolundan sapmadan aktığını görüyoruz.
Malazgirt Zaferi’nin anlamı ve önemi bu denli büyük olunca, zaferin ortakları da çoğalıyor ister istemez. Ne var ki; uluslaşmaya çalışan her halk gibi Kürtlerin kurumsallaşmış bir tarih yazımına gereksinimi olduğundan, Kürt olduğu vurgulanan Mervani Hanedanlığı’nın Malazgirt Savaşı’ndaki katkısı üzerinde duranlar çoğaldı son yıllarda. İçinde Afşin, Savtegin, Aytegin, Sunduk gibi Anadolu ve Bizans’ı çok iyi tanıyan akıncı beylerinin; Danişmend, Saltuk, Mengücük, Porsuk, Artuk gibi yıldız emirlerinin bulunduğu 50 bin kişilik ordusuyla Halep’ten yola çıkan Alparslan’a onlar da zamanı geldiğinde kayda değer bir askeri güçle destek vermişlerdi. Bu destekten hareketle bölücü zihinler, bazı Roma kaynaklarında Alparslan’dan “Kürt ve Perslerin hükümdarı” diye söz edildiğini yazacak kadar ileri giderler.
Devlet Bahçeli’nin PKK’ye kongre için Malazgirt’i işaret etmesi o nedenle çok anlamlıdır ve asla dil sürçmesi değildir. Ne var ki Türk tarihine “zafer” başlığıyla kazınan hemen her büyük olayda Kürtlerin bu başarıya katkısından söz etmek bir görev niteliğine kavuşturuldu. Öyle ki bilimsel verilerden kopma pahasına bu rolü olabildiğince büyütmek âdet halini aldı. Son günlerde benzer bir yaklaşım da pek tabii Araplar üzerinden biçimlendiriliyor. Oysa Sezar’ın hakkı Sezar’ın. Ama konu “oy” ise başka...
BÖL-PARÇALA-YÖNET
Malazgirt Savaşı’nda o dönemde hemen her orduda olduğu gibi gerek gönüllü gerekse zorunlu olarak farklı milliyetlerden, köklerden gelenler bir arada savaşırlardı. Ama lider ve devleti adına... Lider ve devlet kimliğini nasıl tanımlamışsa zaferin de yenilginin de sahibi doğal olarak o olurdu; bugün de olduğu gibi.
Doğulu-Batılı bütün kaynaklarda hemen hemen aynı biçimde aktarılmış bir savaşın, zaferin ve kazanımlarının bile politik bir gündemle nasıl modifiye edilmeye çalışıldığını okuyoruz. Türk tarihinin tartışmasızca en büyük adımlarından birinin, sırf bazı odaklar memnun edilsin diye, paylaşıma ve kullanıma açıldığına tanıklık ediyoruz. Bu “böl-parçala-yönet” planlarına uygun çok tehlikeli bir manevradır.
Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan, Kudüs’ü alan Selahaddin Eyyubi gibi kimliği tartışılan biri de değilken üstelik. Bahçeli, sembol halini almış bir Türk zaferine dahi artık başka bir gözle baktığını ortaya koyuyor. Tam da bu toprakları Türk-Kürt ikiliği altında parçalamak isteyenlerin durmadan pompaladıkları gibi... Sözde iyi niyet ve barış çağrıcısı izlenimi vererek sürekli “Türk ve Kürt” kimliklerinden söz edenler, aslında tersine bir etki yarattıklarını iyi biliyor; bu kardeşliği ayrıştırarak birbirinden koparmaya çalışıyor. Onlar “Türk-Kürt halkları” diye vurguladıkça Türkler ve Kürtler aynılaşan ya da benzeşen, ortaklıkları vurgulanan değil; farklılaşan kimlikler olarak belleklere kazınıyor. Yani sözde “birleştirmek” için önce ayırıyorlar!
BAHÇELİ’NİN ÇAĞRISI
Bunun için “Anadolu’nun kapılarını Türklere açan” ifadesiyle sloganlaşmış bir zaferin geçtiği yeri PKK’ye toplantı yeri olarak göstermek aslında Anadolu’nun kapılarını neye ve kimlere açmak demek olacak?
Öte yandan; tam da BOP’u kurgulayanların, eş başkanlarının, planın bölgedeki uygulayıcı misyonerlerinin arzularına yakışan bu çağrı, Kürt kimliği ile PKK terörizminin birbirinden ayrılmasını talep eden, PKK’yı lanetleyen Kürtlere de haksızlık değil midir? PKK ile Kürt kimliğinin özdeş tutulmasını eleştiren sayısız yurttaşımız varken...
Kaldı ki Malazgirt Zaferi, Suriye ve Filistin’e hâkimiyet kazanılmasını da sağlamıştı. Söylerken göremediğimiz ama sözlerini işittiğimiz Bahçeli’nin tarihin bu dökümüne de gönderme yapma olasılığı dikkat çekici değil midir?
Biz Anadolu’nun kapılarını BOP’a kapatacağız. Hep birlikte dayanışarak bölünmez bir bütün olarak tüm planları boşa çıkaracağız. Biliyoruz ki bu vatana sahip olmaktan başka çaremiz yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşayacağını söyleyen Mustafa Kemal Atatürk şimdiye kadar her konuda haklı çıktı. Her şeye rağmen bizlere güvendiyse vardı bir bildiği.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
'Erdoğan ve yakınları rahat olsun'
-
Bilal Erdoğan’dan net yanıt!
-
MetroPOLL'den kritik 'ekonomi' anketi
-
AKP'den 'İmamoğlu' ve 'kayyum' çıkışı
-
Festival alanına araçla daldı!
-
İstanbul'da bu restorana dikkat: 'Kalp' tespit edildi!
-
'Yeni TFF Başkanı hayırlı olsun'
-
'Büyük deprem' için zaman aralığı verdi
-
Anne kurtarıldı, baba ve 2 çocuk hayatını kaybetti
-
'İmamoğlu'nun özgürlüğünü dilenmeyeceğim'