Ahmet Süha Umar

İsrail Türkiye’den uzak durmalıdır

16 Nisan 2025 Çarşamba

1992 yılında, Tel Aviv’de, ses geçirmediği özenle vurgulanan bir odada, İsrailli yetkililer bana, İran’ın en çok üç yıl içinde, nükleer silah yapabileceğini anlatmışlardı. İkna olmamış, dönüşte, Bakan Hikmet Çetin’e bu yönde rapor vermiştim. Nükleer silah sahibi olduğu düşünülen İsrail, diğer hiçbir bölge ülkesinin nükleer silahının bulunmasını istemiyordu. Amacı, İran’ın baskı altına alınması hatta barışçıl amaçlarla kurulmuş nükleer istasyonlarının bile ortadan kaldırılmasını sağlamaktı. Bunu ABD’ye yaptıramazsa kendisinin yapmasına engel olunmasını önlemeye çalışıyordu.

ALGI OPERASYONU

İran’ın nükleer silaha çok yakın olduğu savı, bir algı operasyonuydu. Yıllar sonra İngiltere tarafından doğru olmadığı açıklanan, Irak’ta kimyasal silah bulunduğu iddiası gibi. Irak’ta oynanan oyun 1990’lı yıllardan beri İran’da oynanıyor.

O tarihte Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliği yapan İran, 2015 yılında, 5+1 JCPOA anlaşmasının imzalanmasını sağlamıştı. Bu anlaşma İsrail için bir yenilgiydi. Bozulması için çaba gösterdi ve Trump, ilk döneminde anlaşmadan çekildi. Şimdi yine başa dönüldü. ABD Ortadoğu Temsilcisi Witkoff bu defa İran’ın, nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla yararlanmasının bile istenmediğini açıkladı.

SON HEDEF TÜRKİYE

İran’ın nükleer silah sahibi olması da bu gerekçe ile etkisizleştirilmesi de Türkiye’nin lehine değildir. Ancak Irak ve Suriye’den sonra İran da etkisizleştirilecektir çünkü İsrail’in ve ABD-Batı’nın Ortadoğu’da, esas ve son hedefi Türkiye’dir. Bu nedenle, ABD ile İran arasında nükleer konuların görüşülmeye başlanması olumlu bir gelişmedir. Görüşmelerin düşmanı yine İsrail’dir. Trump’ın bir yandan görüşme önerirken bir yandan da İran’ı yerle bir etmekle tehdit etmesinin nedeni, İsrail’i idare etmeye çalışmasıdır.

ORTADOĞU’DA OLANLARIN SORUMLUSU ABD’DİR

Yıllardır, Ortadoğu’da olup bitenin ABD politikası olduğunu söyler ve yazarım. İsrail, küçük çıkarlar karşılığında ABD’nin taşeronluğunu yapmaktadır. Asıl oyuncunun ve senaristin ABD olduğu gerçeğini görmemek, Ortadoğu’da olanları anlamamak ve yanlış politikalar izlemek demektir. 2011’den bugüne Türkiye’nin Suriye politikası gibi.

Yılladır söylediğim ve yazdığım bu gerçeği, Antalya Diplomasi Forumu’nda, bir Amerikalıdan, Jeffrey Sach’tan duymak doğrusu hoş oldu.

İSRAİL ATEŞLE OYNUYOR

Sach’ın, İsrail’in ABD olmadan Ortadoğu’da bir gün bile savaşamayacağı sözleri de doğrudur. İsrail’in, bırakın Büyük İsrail masalındaki devasa bir dünya parçasını, 1948’de kurulan, parmak kadar İsrail’i bile yönetemediği görülüyor. Yahudi ulusu, Türklerin aksine, devlet kurmak ve yönetmekle değil yaşadıkları her yerden kovulmakla ünlüdür. ABD politikasında en küçük bir tersine dönüş, Ortadoğu’dan bir kez daha çıkarılmalarıyla sonuçlanabilir. İsrail, ateşle oynuyor. “ABD İsrail’i gözden çıkarmaz” diye düşünmek yanlıştır. Son örnek Ukrayna’dır. Trump, üç ay geçmeden, Ukrayna’nın varına yoğuna el koymakla yetinmeyip Ukrayna özel temsilcisine, ülkenin Almanya gibi bölünebileceğini bile söyletti. Avrupalı müttefiklerine ve Kanada’ya karşı tavrı, NATO’nun ağır yara alması ile eşanlamlıdır. Emperyalizm acımasızdır. İsrail’in bu gerçeği bir an önce görmesinde yarar vardır. Gazzelileri kovmaya çalışırken kendisini açıkta bulması, olmayacak iş gibi görünse de tarih olmayacak işlerin olduğunu gösteren örneklerle doludur.

İSRAİL TÜRKİYE’DEN UZAK DURMALIDIR

Uzun yıllar birlikte çalıştığım İsrail’e bir dost uyarısı; Çin gibi Türkiye de kadim bir uygarlıktır. Binlerce yıllık devlet deneyimi bir yana daha bir asır önce, siyasi ve ekonomik emperyalizmi yenmiş olmak -Batı’nın, Kemalizmde kabullenemediği de zaten budur- gibi, eşi görülmemiş bir başarısı vardır.

Türkiye’nin etrafında bir cadı kazanı kaynamakta, devletler, ayrılıkçı gruplar, fırsat kollamaktadırlar. Çılgın Türklerin, Atatürk önderliğinde kurdukları Türkiye Cumhuriyeti, gerekirse bir kez daha geçmişi tekrarlar. Bunun için ne gerektiğini Bakan Fidan Antalya’da basınla yaptığı toplantıda açıkladı. “Devletin etkili ve güçlü olabilmesi için arkasında ulusunun desteği olan meşru bir yönetime sahip olması gerekir” dedi. Ve ben bunu duyunca memnun oldum çünkü 2 Nisan’da bu köşedeki yazımda hemen hemen aynı sözcükleri kullanmıştım ama sevincim kursağımda kaldı. Fidan, “Sayın cumhurbaşkanımızın başında olduğu hükümet gibi” diye devam etti.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları