Mine Söğüt
Mine Söğüt minesogut@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İçindeki faşiste sarıl, sana insanı anlatır

15 Temmuz 2016 Cuma

Hukuk tanımayan bu vahşi iktidarın kendi çıkarları için aklına esen her şeyi hiçbir engelle karşılaşmadan hızla yapabileceğinin haklı telaşına kapılan...
Ve mültecilere neden vatandaşlık verilmemesi gerektiğine dair ardı ardına yığınla gerekçe sıralayan...
Üstelik aslen son derece de vicdanlı olan yığınla insan...
Şu anda bu topraklarda yaşayan, çalışan, dilenen, sevişen, kumsallarda şarkılar söyleyen, ara sokaklarda ölen, kuytularda can çekişen, kendi mafyasını kuran, çocuklarını satan, kadınlarını pazarlayan, izbe atölyelerde kaçak işçi olarak çalışan, buradan daha da batıya kaçmak uğruna hayatını tehlikeye atan, terk ettiği evinin özlemiyle yanan, savaşın dezavantajlarını kurnazca avantaja çevirmeye uğraşan, kaşı kadar gözü de kara olan yığınla Suriyeli insandan düpedüz nefret ediyor.
Bu toprakları karıştırmasınlar, iktidarın ekmeğine yağ sürmesinler, kendi ekmeklerine ortak olmasınlar...
Gitsinler, ülkelerine dönsünler, ne halleri varsa orda görsünler istiyor.
Oysa onlar normal zamanlarda hayvanları çok severler, çocuklara kıyamazlar, ceplerindeki tüm bozuklukları kibarca sokak müzisyeninin önüne bırakırlar, kâğıt mendil satan çocuklardan hiç ihtiyaçları yokken mendil satın alırlar, mahallelerindeki deliye içtenlikle sahip çıkarlar, yaralı sokak hayvanlarını veterinerlere taşırlar, dilenen küçük çocukları tek tek kucaklayıp sıcak bir yatağa yatıramamanın acısını kalplerinde duyarlar, kendilerinden zor durumda olan, korunmaya muhtaç, ezik, itilmiş, dışlanmış, haksızlığa uğramış diğer insanlara şefkatle yaklaşırlar...
Üstelik dünyayı yaşanmaz bir hale getiren temel meselenin sınıf sorunu olduğuna, savaşların emperyalist hırslar yüzünden çıktığına ve sonuçlarından her koşulda masum insanların etkilendiğine canı gönülden inanırlar.
İşte onlar...
Şu sıralar çok zor bir sınav atlatmaktalar.
Çünkü bu sefer soru en kazık yerden.
Şefkatin düğmesini bizzat ayarlayamadıkları alanda kafaları karışıyor. Vatandaşlık hakkı nedir, mülteci statüsü ne anlama gelir, cumhurbaşkanına ne açıdan babalanmak, Suriyeliler için hangi noktada, ülke için hangi noktada karalar bağlamak gerekir...
Bu soruları es geçiyor ve sanki homojen bir sorunmuş gibi mülteci meselesini hoyratça yerden yere vuruyorlar.
Herkesin içinde küçük bir faşist pusuda yatıyor; ortamını buldu mu kendini ortaya atıyor.
Sıkıştılar mı ortaya attıkları “Bir yere kadar” diye bir sınır var.
Kendilerinden daha zor durumda olanlara “Bir yere kadar” yardım ediyorlar.
Suriyeli bir aile... Sabahları kahvaltı ettikleri, akşamları da rakı masası kurdukları mütevazı balkonlarının tam karşısına çöreklendiğinde...
Onlar yokmuş gibi yaşamaları mümkün değil; yutkunarak kendilerine bakan bu insanları yok sayamıyorlar; onları oradan kovamıyorlar da ama onları sofralarına davet edip, salona bir misafir yatağı açmaları, çocuklarını kendininkilerle birlikte okula yazdırmaları da mümkün değil.
Kapana sıkışıyorlar. O güne kadar bildikleri, savundukları tüm değerleri bir anda unutuyorlar.
Yanıyorlar.
Alev alev yanıyorlar.
Akıl almaz bahaneleri ardı ardına sıralayıp Suriyelilere nereye kadar acımamak, nereden sonra acımamak gerektiğine dair sağlam gerekçeler yaratıyorlar.
Savaş işte budur.
Sadece çıktığı yeri mahvetmez; uzaklardaki balkonları, masaları, yatak odalarını, salıncakları, deniz kenarlarını, parkları ve huzurlu günlere ait daha başka ne varsa, kafanızın içinde ne kadar akıl kaldıysa hepsini yıkar geçer.
Yıllarca nelerden nelerden koruyup kolladığınız vicdanınızı, savunduğunuz ideolojileri, inandığınız değerleri size yedirir.
Hümanist felsefeniz, sosyalist ideolojileriniz, halkçı hassasiyetleriniz...
Hepsi bir anda çöpü boylar.
Savaş sizi kupkuru bir kalple vahşi gerçeklerin ortasında çırılçıplak bırakır.
Tam orada, artık hiç tekin olmayan o noktada kendinize haklılığınızdan bir çadır kurar; kafanızı o çadıra sokar ve içimizdeki faşiste sarılıp yeni bir hayat yaşamaya başlarsınız.
Bu dünyada kimse başkasının acısından ölmez, insan ancak kendi acısından ölür.
Ütopyalardaki cennetin ucu ancak başkasının acısından ölündüğü zaman görünür.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları