Mine Söğüt
Mine Söğüt minesogut@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Darbe eblehliği

01 Nisan 2016 Cuma

Tıpkı Müslümanların bin dört yüz yıldır orucu neyin bozup neyin bozmayacağını tam olarak kavrayamamaları...
Ulemaya her ramazan, “Şu orucu bozar mı; bu orucu bozar mı” diye aynı soruları tekrar tekrar sormaları gibi...
Biz de Cumhuriyetin bir insan ömrünü anca aşan şu kısacık tarihinde, üst üste her çeşit darbeyi yiye yiye bugüne geldiğimiz halde...
Hâlâ darbenin nasıl bir şey olduğunu, kimin ne zaman nasıl ve ne niyetle darbe yaptığını anlayamamakta ısrar ediyoruz.
Ve birbirimize soruyoruz:
“Bu da ne şimdi; bir sivil darbe mi?” “Bunlara karşı asker hâlâ darbe yapabilir mi?” “E, bunlar zaten erken davranıp askere darbe yapmadılar mı?”
“Asker eski asker mi?”
“Sahi, eski asker kimdi?”
“Darbe askerin rejimi korumak için hükümeti indirmesi ya da birilerinin hükümeti indirip rejimi değiştirmesi değil miydi? “Askerle hükümetin bir olup rejime yaptığı şeye ne denirdi?”
...
Oysa başımıza gelen bunca şeyden sonra darbe meselesinde çoktan uzmanlaşmış olmalıydık.
Ama eblehiz; ulusça, topyekûn eblehiz.
Ne zaman bir darbe ihtimali hâsıl olsa, en cahilimizden en okumuşumuza kadar herkesin kafası karışık.
Önce alkışlayanlar, sonra pişman olanlar...
Önce kafa tutanlar, sonra yeni ortama çabucak uyum sağlayıp yükünü tutanlar...
Vicdan muhasebesinin içinden bir türlü çıkamayanlar...
Faşizme karşı bir faşistten daha faşist olanlar...
Dönüp dönüp arkalarına bakmaktan önlerini bir türlü göremeyenler...
O karmaşa ortamında fırsat bilip birbirlerinin üzerine basa basa yükselenler...

Yeni bir darbe söylentisi çıktığında, sanki darbelerin balını onlar yememiş gibi demokrasi havarisi geçinenler...
Derken darbe nedir, nasıl yapılır, ne işe yarar... hepsini unutup sanki ilk kez darbe görüyormuş da olan biteni bir türlü anlamlandıramıyormuş gibi davrananlar...
Hep aynı insanlar.
Zaman geçtikçe meselede uzmanlaşacağımıza iyice çaptan düşüyoruz.

Şimdi yine ortada bir darbe lafları dolaşıyor ve bizim elimiz ayağımıza, beynimiz dilimize karışıyor.
Eskiden yine daha iyiydi. En azından darbeyi kimin yaptığı ya da yapacağı netti. Şimdilerde darbe dediğimiz bildiğin hayalet.
Sesi soluğu duyulmayan, gözle göremediğimiz, elle tutamadığımız ama varlığını hissettiğimiz...
Soyut gibi olan ama somutmuş gibi de duran... Gerçekmiş de değilmiş gibi, olmuş ama olmamış gibi...
Devirdiğini devirmemiş gibi davranan; çaktırmadan devirdiklerini devirdikçe palazlanan...
Duruma uyananı anında darbecilikle suçlayıp kodese tıkan...
Bizi tepik tepik tepikleyen, ama bize kendimizi tepiklenmemişiz de ama sanki yine de tepiklenmişiz gibi hissettiren...
“Bizi tepikliyorsunuz ama” diye zıpçıktılık yapanı da hiç acımadan anında tepikleyen... Paradoks kanatlı, arsız suratlı, kurnaz bir
ucube artık darbe. “Beni sadece aptallar görür” diye diye aramızda çırılçıplak dolaşıyor.
Kendini akıllı sananlar, adları aptala çıkmasın diye onu kasten görmezden geliyor.
O yüzden isteyen istediği kadar darbe üzerine tartışsın; bu işin içinden artık tartışarak çıkılamaz...
Memlekette bir darbe olup olmadığını anlamanın aslında net bir yolu var.
Kendinize iyice bir bakarsınız; canınız acıyor mu?
Acıyorsa, bu okkalı bir darbe yediğinizin resmidir.

Yok acımıyorsa...
Siz artık hislerinizi tamamen yitirdiniz demektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları