Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Adalet mülkün temelini dinamitlediğinde...
Ne Gezi yüzünden hâlâ tutsak olan Kavala ve yargılanan diğerleri...
Ne onca sıkıntı yaşadıktan sonra beraat eden Ayşe Öğretmen...
Ne milletvekili seçilerek girdiği Meclis’ten terörist diye damgalanıp hapse gönderilen Demirtaş ve diğer siyasetçiler...
Ne gazetecilik yaptıkları için cezalandırılan gazeteciler...
Ne barış istedikleri için yargılanan akademisyenler...
Ne şaibeli bir darbe yüzünden etiketlenip hapse tıkılan askeri öğrenciler, erler...
Baştan beri biliniyor ki, hiçbiri onlara yüklenen o suçların failleri değiller.
İktidar o suçlarda, o yargılamalarda sadece ve sadece kendi niyetini aynalıyor.
Ve ülkenin gerçek tarihi o duruşmaların iddianamelerinde ve savunmalarında en gerçek ve sert haliyle kayda alınıyor.
O iddianameler ve savunmalar...
Bize kötünün ve iyinin kim olduğunu anlatıyorlar.
Demokratikleşmekten uzaklaşan bir siyasetin hırçınlığındaki sınır tanımazlığı anlatıyorlar.
Barış istemenin ne anlama gelebileceğini ve savaş seviciliğin bir iktidarı ne kadar hadsiz kılabileceğini anlatıyorlar.
Özgürlüğü ve eşitliği ve bu kavramlara kafa tutan faşizmin dayanılmaz “cazibesi”ni defalarca ve defalarca yeniden tanımlıyorlar.
Kâh bir parkın kısacık hikâyesinde kâh genç bir öğretmenin barışa dair düşlerinde bu ülkenin, bu dünyanın, bu evrenin zaaflarını anlatıyorlar.
İktidar, gözbağını çözdüğü, terazisinin ayarını bozduğu adalet tanrıçası Themis’i saçından çeke çeke yerlerde sürüklerken...
Ve kendisine rezil bir tarih yazdırma pahasına mahkemelerinde ağaçları yargılarken...
Çiçekleri ve şarkıları, türküleri, halayları yargılarken...
Nefes almayı, gülmeyi, dans etmeyi yargılarken...
Barışı, özgürlüğü, adaleti, demokrasiyi yargılarken...
Haber alma ve verme özgürlüğünü, siyaset yapma hakkını, bilimselliği yargılarken...
Aslında hayalleri, farklılıkları ve farkındalıkları, erdemi, nezaketi yargılıyor.
Silahlarla donattığı, savaşlarla kutsadığı, para karşılığı sattığı, güç uğruna harcadığı bir ülkenin hukukunu ele geçirip...
Barış isteyen insanları...
Demokratik eylem haklarını kullanan kalabalıkları...
Masumiyetleri aleni gençleri...
Sadece işini yapan, inandığını, bildiğini, gördüğünü savunan insanları yargılarken kendi suçlarını tarif ediyor.
Yıllarca, aylarca iktidarın niyetleri için tutsak alınan, hayatları karartılan o insanların bazıları beraat etse, bazıları tahliye olsa, bazıları hâlâ hapislerde beklese de...
Nihayetinde hepsi adaleti kendinden menkul bir hukuk karşısında dimdik durarak savundukları gerçeklerle, kendilerine yüklenen hayali suçların aynasında iktidarın gerçek suçlarını deşifre ediyor.
O yüzden hem o mahkemelerin iddianamelerini hem de o iddianamelerdeki suçlamalara karşı yapılan savunmaları dikkatlice okuyun.
Gelecekte, bugün ülkenin başına neyin neden geldiği çok tartışılacak...
Ve gerçek en net haliyle, harfi harfine o iddianamelerde ve savunmalarda bulunacak.
Tarih bugünlerin hikâyesini “İktidarın elinde oyuncak olan adalet, mülkü temelinden resmen dinamitlemişti” diye yazacak.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu