Meriç Velidedeoğlu

Yargılanan kim?

08 Nisan 2016 Cuma

Geçen cuma günü, “Bir Nisan”da, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde -Suriye’ye gönderilmek üzere mühimmat yüklü-“MİT TIR”ları Haberi” davasıyla yargılanan kimlerdi ya da kimdi?
Mahkemede yapılan savunmalar -özellikle de-sorulan sorular, verilen yanıtlar duruşmayı “Can Dündar, Erdem Gül” yerine -kaçınılmaz bir biçimde-“Cumhurbaşkanı”nı yargılar bir duruma getirdiğini görmemek olası değil.
Duruşmadan “40 saat” önce atanan “Savcı Evliya Çalışkan”ın: Yasak kararlarına rağmen hangi saik ve motivasyonla haber yaptınız? sorusuna Dündar’ın: “Anayasayı tanımayan Cumhurbaşkanı’nı örnek almış olabilirim!” yanıtı duruşmanın gireceği doğrultuyu gösterir gibiydi.
“Anayasa Mahkemesi”nin tutuksuz yargılama “kararı”na “Erdoğan”ın, “Uymuyorum, saygı duymuyorum, mahkeme direnebilirdi!” çağrısının, büyük bir cüretkârlıkla “yargıya müdahale” olduğu da, ortalara dökülmüş duruşma sırasında, ister istemez. Yine bir ayraç açalım; “Anayasa” sayılmazsa, uyulmazsa öteki tüm yasalar da “Anayasa”ya aykırı olmayacağına göre, kuşkusuz bütün bu yasaların da hiçbir gerçerliğinin kalmayacağı bilinir. Bu durumda bir “Hukuk Devleti” olmanın, herhangi bir anlamı kalmadığı da açıkça ortada değil mi? Artık “Hukuk Devleti” olmaktan söz edilebilir mi?
Peki, bir ülke yönetiminin tepesinde oturanın, ülkenin “temel” yasasını saymadığını, kararlarına uymayacağını halkının önünde haykırarak ortaya koymasını nasıl değerlendirmeli?
Bilmem katılır mısınız, ana muhalefet partisi “CHP”nin Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “yönetim” konusuyla ilgili bir görüşü var: “Üçüncü sınıf adamlarla 21. yy’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetilemez” diyor. (5.4.2016)
Genelleme değil; yine de bir gerçeği ortaya koymuyor mu?
Denebilir ki, gerek bu vurgulama, gerekse benzerleri ve Erdoğan’ın yıllar boyu döktürdükleri pek çok kez ele alındı; yazıldı, çizildi; evet doğru; ama şimdi bir “mahkemede yargılama sırasında” söyleniyor; yargıçların savcının, üstelik “500” savunmanın önünde...
Duruşmayı sürdürelim; bu kez “Cumhurbaşkanı”nın savunmanı (avukatı) soruyor: “Türkiye IŞİD’e yardım ediyor algısı var mı, varsa bu algıyı kim oluşturuyor?”
Yazının başında yer alan, “sorulan sorularla da, kaçınılmaz bir biçimde Cumhurbaşkanı yargılanıyordu” vurgulamasına örnek bir “soru”; yanıt ne olabilir ki, “Cumhurbaşkanı Erdoğan” dışında.
Basında yazılanlara göre “Mahkeme Başkanı” da, davanın konusu olan soruşturmaların da, “TIR”ların durdurulmasının da -yasaya göre-“Başbakan”dan “izin” alınıp yapılmasının gerektiğini söylemiş; ne ki “izin” alınmamış; “Başkan Canel Rüzgar”: “Burada suç var!” demiş.
Peki, o sırada “Başbakan” kim? Erdoğan... Demek haberi yokmuş... Değerli dostlar, yine mi kandırılmış? Ne dersiniz?
Ne var ki, “sekiz ay” sonra “Cumhurbaşkanı”dır “Erdoğan”; bu denli “kandırılan” birinin, “acaba ‘kandıra, kandıra’ mı, Cumhurbaşkanı oldu?” diye sorup, düşünmekten de insan kendini alamıyor.
Basında yazılanlara göre, bu “kandırılma”, “aldatılma”, “aldanma” konusu da yer almış duruşmada; şöyle: “Cumhurbaşkanı Erdoğan kandırıldıysa bedelini ödemelidir!” vurgulamasıyla...
Demek, yargıçların, savcının önünde; yüzlerce savunmanın yer aldığı bir “mahkeme”de, kayıtlara geçti “Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın aldanması...
Bu “bedel” ne olabilir? diye sormaktan da insan kendisini alamıyor, haklı olarak; neyse ki, ilkin yapılması gerekenin ne olduğu belli; “istifa”...
Eee, biraz da gülelim...
Ne var ki, “istifa” geleneğinin ancak öyle veya böyle “mahkemeye düşünce” işlediği de unutulmamalı, “17-25 Aralık 2014” tarihi de...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları