Meriç Velidedeoğlu

‘Üst akıl’ mı ‘ortak akıl’ mı?

06 Kasım 2015 Cuma

"Erdoğan” seçimden bir gün önce, kendisine yönelik olarak dış dünyada yapılan “eleştiriler”in, özellikle dünyanın önde gelen “basın” kuruluşlarıyla, dünyaca ünlü “gazeteciler”in kendisine gönderdikleri eleştiri dolu mektubun, bir “üst akıl”dan aldıkları talimatla yazdıklarını dert yanarcasına dile getirdi.
Eh, kendisi de hadi bir bakıma diyelim bir “üst akıl” (!) olduğundan, durumun böyle olduğunu en iyi o bilir .
Özellikle “ortaçağ felsefesi”nin kavramlarından biri olan “üst akıl”ın nasıl bir “yüce varlığa” özgü olduğu da bellidir, bu gerçek ortadayken Türkiye’den hâlâ, hele “1 Kasım”dan sonra bir “ortak akıl”dan söz edenler (TÜSİAD) umarım, ülkemizin “üst aklını” pek kızdırmamışlardır...
Çünkü “Erdoğan”, gazetecilerle yaptığı bu söyleşide sözünü ettiği “üst akıl”a (kuşkusuz ABD Başkanı’na) veryansın etmiş; “Size ne? Siz kendi ülkenizdeki seçimlerle ilgilenin!” demiş, “Kasımpaşalılığını” anımsatırcasına... Dolaysiyle onca gazeteciden biri de çıkıp, “Türkiye de Suriye’ye karışmıyor mu?” diye sormamış, soramamış...
Sıra ertesi gün yapılacak seçimlere gelince Erdoğan’ın: “Neticeye milletçe saygı duyacağız!” demesi karşısında dayanamayıp en azından “Beş ay önceki seçimin neticelerine neden aynı saygı duyulmadı?” gibi bir soru yöneltilmiştir diye düşünülürse de yine soru soran olmamış...
Bu durumda “üst akıl”a karşı “ortak akıl”dan söz etmenin anlamı daha da değerleniyor sanki; bilmem katılır mısınız?
Ne ki, bu tablo böylece noktalanmıyor; bizde “üst akıl”a bağlı bir de “ara akıl” var, üstünün isteklerini bir bir yerine getiren; “Erdoğan” yine de bu “ara akıl”ı, devreden çıkartıp “ara”yı kapatmak istiyor, “Başkanlık”la...
Ortaya dökülen bu “kavramlar” bağlamında, seçim öncesi, “TV”nin Türkçe yayın yapan herhangi bir kanalını açın, “ara akıl” olarak algılanan “yürütme”nin başı Başbakan Davutoğlu’nu ses tellerini parçalarcasına şöyle bağırırken bulurdunuz; “Allah bizim yanımızda, Allah bizimle birlikte, Allah bizim arkamızda, Allah bize destek...”
Bu söylem kısaca, “bizimle olursanız, bizi desteklerseniz ancak o zaman ‘Allah’ sizin de yanınızda, arkanızda olur!” anlamına gelmektedir ki, bu da apaçık bir biçimde “Allah üzerinden” bir “övünme” ile “siyaset” yapmaktır.
Görüleceği gibi böyle bir “siyaset”, “laik devlet”in hiçe sayılması bir yana, dinimize karşı da büyük bir “saygısızlıktır”; dahası incitici”dir; ayrıca insanları, halkımızı böylece “ikiye” ayırıp, bölüp “kutuplaşmaya” itmek değil de nedir?
Seçim öncesi böyleydi “Başbakan Davutoğlu”; seçimden sonra hiç olmazsa bu konuda “biraz derlenir toparlanır” diye düşünmenin ne denli yanlış olduğunu anlamakta gecikmedik; çünkü kendisi bu kez de “teşekkür” boylamına zıplamış, daha doğrusu “Allah razı olsun!”, “Allah her birinizden razı olsun!”, “kod”una kilitlenmişti...
Öyle ki, üç-beş söz ediyor, hemen sonra hiçbir çekince duymadan yine “Allah” üzerinden söylemini yürütüyor; insan ister istemez, büyük kentlerin caddelerinin köşe başlarına “çoluk-çocuk” serilip oturan “Suriyeli” sığınmacıların para versin vermesin önlerinden geçenlere, aralıksız, “Allah razı olsun!” demelerini anımsamaktan kendini alamıyor doğrusu...
Bir ara aşka geldi: “Sistemi değiştireceğiz, değiştireceğiz!” çığlığını attı. Neyi değiştirecekmiş? “Yönetim sistemi”ni; dolaysiyle bu sistemi oluşturan, “rejim”, “hukuk”, “laiklik”, “demokrasi” gibi düzenleri, kısacası “Anayasa”yı...
Peki, biz ne yapalım ya da daha ne yapalım dersek, dört dörtlük gerçek bir “özeleştiri”...
Yarın Beşiktaş’ta olalım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları