Meriç Velidedeoğlu

Taşınma

26 Ekim 2018 Cuma

“Kentsel Dönüşüm Planı”, yıllardır oturduğumuz, karış karış bildiğimiz bir semtten, yerleşim bölgesinden, neredeyse kırk yıllık dostlarımızdan, bizi de ayırdı.
İşte buna insan çok üzülüyor; çünkü günlük yaşamda, doğal olarak yapılması gerekenleri yine yapıyor nerede olursa olsun, ister Göztepe’de, ister Erenköy’de...
İstanbul’un Kadıköy ilçesinin yan yana olan bu iki semtinin birinden birine geçtik; üstelik bu yerleşim bölgelerinin özelliklerini oluşturan yapılar yerlerini, artık birbirine benzeyenlere bıraktığından, pek de yadırganacak bir durum yok.
Böyle de olsa, on birinci katta oturup, şimdi binaya girişin hemen üstündeki kata inince, yaşam birdenbire değişiverdi sanki...
Yazılı, görüntülü basından izlediğimiz türlü olayların kimilerini canlı olarak görüp izleyebiliyorsunuz; bunlardan en dokunanı da ilkokula yeni başlamış minilerin, daha ortalık tam aydınlanmadan, sokakta okul servisini beklerken -uygulanan saat ayarına- sesli karşı koyuşları...
Onlar gidince sokak martılara kalıyor; Marmara kıyılarındaki yerleşim bölgelerinde oturanların iyi tanıdığı martılar, çöplük haline gelen deniz kıyısından karaya yöneldiler; neredeyse deniz kuşu olma özelliklerini kaybedecekler.
Her sabah, bu aylarda da, yağmur yağmadığında, tam yedi buçukta onlarca -yüze yakın- martı, karşı kaldırımdaki “Et Market”in yanındaki binanın damına konup bekliyorlar, kıpırdamadan.
Ve saat sekiz olmadan, genelde sekize çeyrek kala market kasabının, koca bir tepsi dolusu et, deri artıklarını yan kapının önüne dökmesiyle birlikte martılar şimşek hızıyla hücuma geçiyorlar; en çok beş dakikada o koca tepsi dolusu artık bitiyor ve de hiçbir martı, alabildiği parça pek küçük olsa da -ki bu durum martının duruşundan anlaşılıyor- uçarken gagasından düşürse de geriye dönüp yeniden almaya kalkışmıyor...
Martıların, “toplumsal yaşam kuramı” mı bu? Ne dersiniz?
Ve artık gazetemin gelme zamanıdır; buralarda gazete satan kulübe yok, yiyecek satışı yapılan “market”lerde satılıyor, en çabuk tükenen de “Cumhuriyet” oluyormuş...
Daha önce dile getirdiğim gibi, benim de içlerinde olduğum, “1950-1960”ların gençliği, “1923 Devrimi”ni, Devrim’in temel taşlarını oluşturan “Devrim Yasaları”nı, okuldan daha çok Cumhuriyet’in okuyucusu olarak öğrendik...
Bu konuyu ele alıp türlü bağlamlarda ortaya koyan, çok değerli bilim insanlarımızın, bu dönem gençlerine “Atatürkçülüğü” belgelerle anlatan yazıları, anımsanacağı gibi, “Olaylar ve Görüşler” sayfasında da yayımlandığı gibi, 21 yy. dünyasında olup bitenler de, bu sayfadan da Cumhuriyet okurlarına ulaştı durdu.
Önceki yönetimce yok edilen bu sayfanın, yeniden diriltilmesinin Cumhuriyet okuyucusu dostları pek sevindirdiğini duyuyorum.
Ne var ki değerli dostlar, çağımızın İslam ülkeleri içinde, tek “laik çağdaş” bir yönetimi olan TC Devleti’nin başında, bugün, bu yapıyı yok etmek isteyen ve bu isteğini adım adım sürdüren bir kişinin, gazetemiz Cumhuriyet’in de sesini kısmak, dahası susturmak istemesi kuşkusuz beklenen bir durum.
Oysa “Cumhuriyet Gazetesi”nin, yönetimiyle, yazarlarıyla ve de okuyucularıyla bu saldırıları, bu istekleri sonuçsuz bırakacağı ortada... Üstelik “94 yıldır” böyle saldırıları hep sonuçsuz bırakmıştır...
Ve değerli dostlar, 29 Ekim’de, “Cumhuriyet Yürüyüşü”nde buluşalım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları