Meriç Velidedeoğlu

‘Soytarılar!’

19 Ocak 2018 Cuma

İstanbul, “Cağaloğlu Anadolu LisesiMüdürü’nün, öğrencilere seslenişi...
Böyle seslenirmiş, Müdür Necati Yener, öğrencilerine kızdığında...
Geçen hafta yine böyle haykırmış Bay Yener, düzenlediği “Sucuk Partisi”ni protesto edip katılmayacağını bildiren öğrencilerine.

Çünkü Müdür, kendisi hakkında bir “soruşturma” yürüten müfettişler okulda çalışırken yapmayı planlamış bu düzmece partiyi; öğrencilerine ne denli yakın olduğunu, nasıl sevildiğini göstermek içindi belki...
Çağrısına öğrencilerinden olumsuz bir yanıt alınca, “ ‘bu kı...ı kırık’ soruşturmaya güvenip, bana bir şey olacağını mı sandınız? Soytarılar!.. Sizden bunun hesabını soracağım!” diye de haykırıyor...
Ne var ki, bununla yetinmeyip “Buranın Allah’ı benim; yönetmelik, mönetmelik tanımam!” diyerek de sürdürmüş...
Durum, MEB’e bildiriliyor; CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş da Meclis’e getiriyor bir soru önergesiyle. Kuşkusuz çok üzüntü verici, tüm bu olanlar, yaşananlar...
Benim için ayrıca “iç burkucu”; çünkü ilkokulu bitirdikten sonra, öğrenimimi sürdürmek için “yedi yıl süreyle”... -6. sınıftan, 12. sınıfa dek- öğrencisi olduğum (1948-1955) “İstanbul Kız Lisesi”; “77 yıl” süreyle bu adı taşıyan, “ilk kız lisemiz”, öğrenmekten büyük bir sevinç duyduğum bilimsel bilgilerin kaynağı; “sosyoloji” dersleriyle kenarından köşesinden olsa da, ilk kez, “ekonomi” olgusuyla ve ilgili kimi kavramlarıyla, bizi tanıştıran öğretmenimiz “Neşvet Hun”u bir kez daha andım, insanı kavrayıp alan içtenlikli, yumuşak sesli konuşmasını da...
Ne ki insan, AKP’nin “Erdoğan iktidarı”nın, “eğitim öğretim” politikasını düşününce, “15 yıl” sonra, bu politikanın vardığı “sonuç” bu mu, “kendini Allah sanan eğitimci” mi, diye sormaktan kendini alamıyor...
Öte yanda bu olayı, kızgınlık anındaki bir patlamanın sonucu gibi “anlık” olarak görmek de, bu tür kişilerin artmasına neden olabilir, günümüzün Türkiyesi’nde...
Anaokulu”nda, henüz anadilini tam öğrenememiş, dört-beş yaşındaki bebelere -İslamı daha iyi anlasınlar diye- “Arapça” öğreten; “Kâbe”nin küçük bir örneği olarak ortaya konan kara bir kutunun çevresinde, bu yaştaki çocukları düşe kalka koşturarak “umre” yaptıran bir eğitim politikası güden bu ülkenin -evetçi- eğitimcisinden “beklenmeyecek” bir durum olmamalı...
Öyle değil mi?
Ve değerli dostlar, öğrencisi olmakla övündüğüm lisemizin, bize kazandırdığı en büyük değerlerden biriydi Atatürk’ün “Gençliğe Seslenişi’ni tanıtıp, bizden istediği görevin bilincine varmamızı sağlamak.
Okul ana binasına adımınızı atar atmaz, girişteki geniş bölümde, Atatürk’e özgü bir köşe düzenlenmişti; Atatürk’ün bir “kaide” üstünde duran büstünün iki yanındaki sütunlarda, “Gençliğe Sesleniş” yazılıydı.
Bu konuyla ilgili bir anımı, sizlerle paylaşarak yazıyı noktalasam diyorum; “coğrafya” öğretmenimiz Rauf Seymen, bu dersi uygulamalı işlemeye özen gösterirdi; dolaysıyla yaptığımız gezilerin birinde, “Şehir Hatları” vapuruyla giderken, vapurun hemen girişindeki büyük salonda topluca oturacak yer bulmuştuk; o tarihlerde bu salonun, kapısının olduğu duvarında, yaklaşık “40x80” santim büyüklüğünde, çerçevelenmiş “Gençliğe Sesleniş” asılı olurdu, biz de tam karşısında oturmuştuk; bir süre sonra öğretmenimiz, “biliyor musunuz çocuklar, Atatürk’ün gençliğe yaptığı bu çağrıda yer alan, ‘...yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler!’ sözü, yaptığı uyarıların en önemlisidir!” dedi...
Ne dersiniz değerli dostlar? Rauf Seymen öğretmenin, bu görüşüne siz de katılır mısınız?
Atatürk’ün geçerliliğini yitirmeyen bu görüşüne...
Not: Okul müdürünün bu “kı...ı kırık” söylemini, Erdoğan da “kı...ı kirliler” diye seslenerek sürdürdü... Evet, öğretmeni, cumhurbaşkanı böyle konuşan bir ülke... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları