Meriç Velidedeoğlu

‘Sinekler’

13 Eylül 2019 Cuma

“1970-80”li yıllarının, “Batı” dünyasının gençleriyle birlikte bizim gençlerimizce de en çok okunan yazarıydı “Jean Paul Sartre” (1905-1980), özellikle de “Sinekler” adlı ünlü yapıtıyla.
O dönemlerde cebe sığacak boyutta, “cep kitabı” olarak çıkarılan kitaplar arasında “Sinekler” de vardı; kısacası gözler önündeydi hep; özellikle de İstanbul’da üniversite öğrencileri arasında.
Kitabın içeriğine değinmeden önce, bu hayvancıkların, “siyaset dilimiz”de yer alış sürecine bir bakalım diyorum.
“2008” yılının ağustos ayında, Suriye Devlet Başkanı Esad’la, ailelerinin de katılımıyla Bodrum’da tatil yapacak denli dostluk kuran Erdoğan, dört yıllık bir aradan sonra, “2012”de -yanlışlıkla sınırı geçen- iki jet pilotumuzu şehit eden “Suriye” hakkında, “Sineklerle uğraşmayız!” diyerek ses vermişti, üstelik olaydan iki gün sonra...
Peki bu söylemiyle, o dönemde Başbakan olan Erdoğan, “Suriye devleti”ne dolaysiyle halkına da, “sinek” demiş olmuyor muydu?
Böylece, “sinek” de siyasete girmiş olmuyor muydu?
Ayrıca, dönemin bu ünlü yazarı ve düşünürü Sartre’ın ne demek istediğine şöyle bir değinmek gerekirse, yaşamda “eylem”i temel aldığı dile getirilir.
Ve değerli dostlar bu “sinek sohbeti”, ülke gündeminden hiç düşmeyen İçişleri Bakanı Soylu’nun, görevlerinden alıp yerlerine “Kayyım” atadığı kimi “Büyükşehir Belediyeleri” gibi, İstanbul ve Ankara belediyeleri için de, böyle bir “Kayyım” durumu söz konusu olup olamayacağının ortalara dökülmesiyle, dillere dolandı.
Soylu, bu konuyu açıklayacağını bildirip, hem kendini hem de “Kayyım”ı gündemde tutmak için durmadan konuştuğu sırada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bakan’ın yapacağı “Kayyım” açıklamasına, “Benim işim İstanbulluya hizmet. Kimin ne söylediği (...) koltuk meraklısı olması, ‘polemik üretmesi’ hiç umurumda değil!” deyip ekledi: “Sinek vızıltısı!”...
Böylece bu terim tam yerinde kullanılmış olmuyor mu değerli dostlar?
Bilmem ki ne dersiniz?
Ayrıca -meydan konuşmaları dışında- sokakta, resmi binalara giriş çıkışta, kapı önlerinde, camilere giriş çıkışta, evlerinin balkonunda, kısacası her yerde sayın büyüklerimiz -çoğu zamanda coşarak taşarak- konuşmuyorlar mı?
Ve değerli dostlar, “konuşma” konusunda bu dile getirilenlerden sonra, “kalemle konuşma” olan yazıyı da kısaltmak gerekmez mi?
Haftaya buluşmak üzere...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları